Hz. Ömer'in Adaleti...
Ömer, bir gün at satın almak istedi.
Atı denemek niyetiyle biniciye verdi.
Ata binen kimse, koştururken, at tökezleyip yere düştü.
Hz. Ömer, atı sahibine geri vermek istediğinde, sahibi almak istemedi.
Sonunda durum, Kadı Şüreyh'e intikal etti.
Kadı sordu;
''At, sahibinden izin alınarak mı koşturuldu?
Hz. Ömer dedi ki;
Hayır, ben denemek için koşturdum.
Kadı;
Atı almak mecburiyetindesiniz dedi ve şu hükmü verdi;
Şayet at sahibinin izniyle tecrübe edilseydi, sahibine geri verilebilirdi.
Fakat siz sahibinden izin almadığınız için geri veremezsiniz, atı almak mecburiyetindesiniz.
Hz. Ömer;
''Hak ve adalet konusunda boynumuz kıldan incedir, deyip atın bedelini sahibine ödedi.
KONUŞ, SANA BENDEN ZARAR GELMEZ:
Onun zamanında, Müslümanlar İslam'iyeti İran içlerine kadar yaydılar. İran'lı meşhur kumandan Hürmizan, teslim olmamak için çok direndi, fakat hayatının tehlikeye girdiğini görünce teslim oldu.
Hz. Ömer, huzuruna çıkartılan Hürmizan'a sordu;
Bize söyleyeceğin bir şey var mıdır?
Var! Fakat önce ölecek miyim, kalacak mıyım bunu öğrenmem lazımdır.
Konuş, sana zarar gelmeyecektir.
Ey büyük halife, önceleri biz İranlılar siz Arapları öldürüyor, zorla mallarınızı ellerinizden alıyorduk.
Ne zaman ki, Allah size peygamber gönderdi.
Ondan sonra bizim üstünlüğümüz sona erdi.
Siz aziz, biz zelil olduk. Söz vermiştiniz bana zarar vermeyecektiniz dedi.
Hz. Ömer, Enes bin Malik'e sordu;
Ne yapalım bunu?
Öldürmeyelim! Çünkü arkasında büyük bir kalabalık vardır. Belki onlar, ileride Müslüman olabilirler.
Fakat o, Rasülullahın kıymetli arkadaşlarını şehit etmiştir. Onu sağ bırakmamız uygun olur mu?
Ya Ömer bunu öldürmememiz lazımdır.
Çünkü ''Konuş sana benden zarar gelmez'' diye söz de vermiştiniz.
Hz. Ömer, doğru söz kimin tarafından söylenirse söylensin, hemen kabul ederdi.
Enes bin Malik'in bu sözleri üzerine, onu öldürmekten vazgeçti. Birçok sahabenin şehit olmasına sebep Hürmizan'ın hayatını bağışladı.
Bu olaydan çok etkilenen Hürmizan Müslüman oldu.
Ayrıca onun vesilesi ile birçok kimse İslam'a girip Müslüman oldu.
Hz. Ömer eski can düşmanını bile maaşa bağladı. Çünkü adalet bunu gerektiriyordu. Adalet, şahsi fikrin, hissiyatın üzerindeydi.
DEVEYE SIRAYLA BİR HALİFE ÖMER,
BİR KÖLESİ BİNİYORDU:
Hz. Ömer Şam'ı ziyaret ettiğinde, ordusunun kumandanı Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri büyük bir kalabalıkla karşıladı.
Hz. Ömer ile kölesi, bindikleri tek deveye nöbetleşe biniyorlardı.
Şehre girişte, deveye binme sırası köleye gelmişti. Halife devesinden indi. Yerine kölesini bindirdi. Devenin yularından tuttu.
Ayakkabılarını çıkarıp dereden geçti. Uzaktan bakıp görenler, devenin üzerindeki köleyi halife, devenin yularını çeken Hz. Ömer'i de köle zannetmişlerdi. Bunu gören Ebu Ubeyde bin Cerrah dedi ki;
Efendim, bütün Şamlılar, özellikle Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebilirsiniz?
Sizi köle zannedip, küçümseyecekler. Hz. Ömer buyurdu ki;
Ya Ebu Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar.
Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik.
Allah'ü Te'ala, bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allah'ü Te'ala bizi tekrar zelil eder, her şeyden aşağı eder.
Köle devenin üzerinde, Hz. Ömer devenin yularını çeker vaziyette şehre girdiler.
Ömer'in bu hareketi, gerçekten O'nun şerefini küçültmedi, tam tersine büyüttü.
Halife Hz. Ömer, Şam'a gidiyordu.
Şam'da yaygın bir şekilde veba hastalığı olduğu duyuldu.
Yanında bulunanlardan bazısı;
Şam'a girmeyelim, dedi.
Bazıları da;
Allah'ü Te'alanın kaderinden kaçmayalım, dedi. Halife Ömer buyurdu;
Allah'ü Te'ala'nın kaderinden, yine O'nun kaderine kaçalım, şehre girmeyelim. Birinizin bir çayırı ile bir çıplak kayalığı olsa, sürüsünü hangisine gönderirse, Allah'ü Te'ala'nın takdiri ile göndermiş olur.
