13 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Oğlunun ihanetne uğrayan bilim adamı Uluğ Bey...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Devlet adamlığını ve bilge kişiliği şahsında birleştirmesini bilmiş, önemli bir Türk bilginidir. Sultaniye'de doğmuştur. 

Ünlü Türk komutanlarından Timurlenk'in torunu olan Uluğ Bey'in gerçek adı; "Turagan",

"Taragay" ya da "Turgay" olarak gösterilmiştir.

Babası, Müiniddin-i Şahruh'tur. 

O, Timurlenk'ten sonra ülke yönetimini eline geçirecek ve bu arada Uluğ Bey'i henüz genç yaşlarında Semerkand merkez olmak üzere, Türkistan ve Maveraünnehir'e genel vali olarak atayacaktır. 

1409'da gerçekleşen bu atama, O'nun genç yaşında olgunlaşmasına neden olmuştur. 

Bu görevi babasının öldüğü 1446 yılma kadar,  

35 yıl süreyle ve başarıyla devam edecektir.

Çeşitli medreselerin açılması sağlanmış ve daha da değerlisi, O'nun çabaları sayesinde o zamanlarda dünyanın en gelişmiş rasathanesi Semerkand'da kurulmuştur. 

Bu rasathane kısa sürede önemli bir eğitim merkezine dönüşmüş ve dünyaca tanınmıştır.         Bu rasathanenin inşaatı on yıldan fazla sürmüştür. 1424 yılında bittiği sanılmaktadır. 

Bütün bu sürede Uluğ Bey, inşaatın her şeyiyle ilgilenmiştir. 

Rasathanenin ilk müdürü El-Kaşi ''Gıyaseddin Cemşid'' olmuşsa da kısa süre sonra ölmüştür. 

İkinci olarak müdürlük görevi Kadızade Rumi'ye verilmiştir.

O, bu görevi 1435-1440 yıllan arasında yapmış ve 

O da öldükten sonra bu göreve, Ali Kuşçu gelmiştir.

Uluğ Bey, bütün bu yoğun çalışmaları arasında bilimle uğraşmaya vakit ayırabilmiştir. 

Sonuç olarak, O, kendisini asla bilimden kopmuş kabul etmiyordu. 

Bazen istekli olduğu derslere katılıyor, bir öğrenci gibi çalışıyordu.

Uluğ Bey'in gerçek çalışma alanı; 

Astronomi olmakla birlikte matematiği de çok iyi bildiği bilinmektedir.

Bilhassa geometriye özel ilgi duyan Uluğ Bey'in en önemli eserleri Zic'teridir.

Bunlar Zici Gürgani, Uluğ Bey Zici, Zici Cedidi Sultani adlarıyla tanınan bu üç zicin hazırlanmasında 

Ali Kuşcu'nun da katkısı bulunduğu sanılmaktadır. 

Bunda 994 yıldıza ait o zaman için ulaşılması olanaklı tüm bilgiler yer almaktadır. 

Bu zicin ilk çevirisi Farsçaya yapılmıştır. 

Osmanlılara ise bu eser, Copernicus'un 

Güneş merkezli sistemi, Yermerkezli sistemden çok daha başarılı değildi. 

Ayrıca henüz yeni fizik kurulmadığından, Güneş'in evrenin merkezinde ve Yer'in de bir gezegen gibi onun çevresinde döndüğünün kanıtı da verilemiyordu. 

Bu nedenle, astronomlar Copernicus'u hemen kabul etmediler. 

Ali Kuşçu ve torunu Mirim Çelebi çevirisi ile gelmiş olacaktır. 

Bütün bilim dünyası astronomideki gelişmeleri bu zicler yardımıyla izlerken, burada yer yer matematik problemleriyle karşılaşılmaktadır.

Bu problemlerin daha çok geometri ve trigonometri konularıyla ilgili olduğu görülmektedir.

Uluğ Beyim tük problemlerin bir çoğuyla ilgilenmiş ve güzel çözümler bulmuştur.

O'nun hocası olan, Kadızade Rumi Uluğ Bey zici hakkındaki görüşünü, Düsturiilamel ve Tashihülcedvel adını taşıyan risale şerhinde açıklarken özellikle 

bir dereceklik yayın sinüsüne ait buluşun çok dikkat çekici olduğunu üstüne basarak belirttikten sonra, şunu da eklemiştir; 

"Bir derecelik yayın sinüsüne dair yapılan matematiksel açıklama ve kanıtlardan bağımsız düşünsek bile konu, sadece yazıda belirtilmiş olan değerler bile olsa, bu çalışmanın ne kadar değerli olduğunu göstermeye yeterlidir."

Uluğ Bey, bilimde ne kadar başarılı olsa da, sonuçta O ülkesini yönetmekle görevlidir. 

Babası öldükten sonra çok şeyler değişecek ve bazı siyasi entrikalarla karşı karşıya kalacaktır.

Oğullarının ihanetine uğrayacak ve Semerkand'dan ayrılıp Herat'a giderek ülkesini oradan yönetmeye çalışacaktır. 

Herat'ta bulunduğu son üç yılını büyük sıkıntılar içinde geçirmiştir. 

Horasan'da bulunan büyük oğlu Abdüllatif ülkeyi ele geçirmeye kalkışmıştır. 

O yalnız değildir ve O'nu kışkırtanlar vardır.

Siyasi baskılar ve entrikalar Uluğ Beyi bunaltmıştır. 

O da karşı tedbir olarak zaman zaman zecri tedbirler alır. 

Bir ara küçük oğlunu yanına çekmeye çalışır. 

İş artık çatışma aşamasına gelmiştir. 

Büyük çatışmalar yaşanır ve savaşı kazanan oğlu tarafından esir alınır ve Semerkand'da halka teslim edilir. 

Bu O'nun idam fermanıdır. 

Bu halkın bir kısmı Uluğ Bey ile araları bozuk olanlardır ve onlar oğul Abdüllatif ten kısas isterler. 

O da babasını bu insanlara teslim eder. 

Bu kargaşada bir bahane ile kardeşi de halka teslim edilmiştir. 

Böylece tek başına kalacaktır. 

Her ikisi de idam edilerek öldürülür. 

Bir büyük bilim adamı, oğlunun ihanetine uğrayarak, yaşama veda etmiştir. 

delinetciler.org/bilim

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *