13 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

ZEYNÜDDİN-İ HAFİ...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hanefi mezhebi fıkıh alimlerinden ve evliyanın büyüklerinden. 

İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ali el-Hafi el-Hirevi'dir. 

Künyesi Ebu Bekr ve lakabı Zeynüddin olup,  

daha çok Zeynüddin-i Hafi diye tanınır. 

Tasavvufda Halvetiyye yolunun kollarından olan Zeyniyye yolunun kurucusudur. 

1356 senesi Rebi'ul-evvel ayının onbeşinci günü, Horasan'da bulunan Haf, veya Havaf beldesinde doğdu. 

1435 senesi Şevval ayının ikinci günü,  

Pazar gecesi Hirat'ta vefat etti.

Zeynüddin-i Hafi, küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Bu maksadla çok seyahat yaptı. 

Memleketi olan Horasan'dan başka Maveraünnehr, Irak, Azerbaycan, Şam, Mısır, Hicaz ve başka yerlere gitti. 

Oralarda bulunan büyük alimlerin sohbetlerinde bulundu. 

Celalüddin Ebu Tahir Ahmed el-Hocendi el-Medeni, Zeynüddin-i Iraki, Ebü'l-Berekat Ahmed Kazvini,  

İbn-ül-Cezeri, Seyyid Şerif Cürcani ve daha birçok alimden ilim öğrenip icazet aldı. 

Kahire'ye gelip, Zeynüddin Abdürrahman eş-Şebrisi ile buluştu. 

Sohbet etti. Tasavvuf yolunda, Nureddin Abdürrahman Mısri'den feyz aldı. 

Onun halifesi oldu. 

Bizzat kendisi icazet yazıp, bu kıymetli talebesini me'zun eden Abdürrahman Mısri hazretleri,  

ona çok iltifatlarda bulundu. 

Onu takva sahiplerine İmam yapması için Allah'ü Te'ala'ya dua ederek, memleketi olan Horasan'a gönderdi.

Zeynüddin-i Hafî Şöyle anlatır; 

''Hocamın verdiği icazeti alıp memleketime dönerken, icazetnameyi Bağdad'da unuttum. 

Bağdad'da unuttuğumu da Horasan'a vardıktan sonra farkettim. 

Aradan uzun zaman geçtikten sonra, hocamın memleketi olan Mısır'a gittim. 

Oraya vardığımda, hocamın çoktan vefat etmiş olduğunu öğrendim. 

Büyük bir hüzün ile hocamın halvethanesine,  

girdim. 

Baktım, benim icazetim orada idi. 

Hayret edip aldım. Okudum. 

Yazılar aynı idi. Biriki harften başka bir değişiklik yoktu.'' 

Zahiri ve batıni ilimlerde çok yüksek, alim, arif ve abid bir zat olan Zeynüddin-i Hafi, zühd ve vera sahibi, haram ve şüphelilerden çok sakınan, olgun ve kâmil bir veli idi. 

İlimde derya misali idi. 

Sohbetleri hasta ruhların şifası idi. 

İlim taliblerinin sığınağı idi. 

Her hali sünnet-i seniyyeye tam uygun idi. 

Din-i İslamın yayılması için, herkesin bu kıymetli bilgileri öğrenmesi ve bunlarla amel ederek dünya ve ahıret saadetine kavuşmalın için çok gayret ederdi. Bid'at, dalalet ve sapıklıkların karşısında tam bir kal'a gibi dururdu. 

İlm-i yakin ile insanları Allah'ü Te'ala'nın yoluna çağırır idi. 

Bu hizmetten yaparken, niyeti düzgün, kalbi hâlis, maksadı ihlaslı olduğundan; 

sözleri, sohbetleri insanlara çok te'sirli olur, herkes o büyük zattan istifade ederdi. 

Baştan sona kadar, hidayet ve istikamet üzere ve sünnet-i seniyyeye tam bağlı idi. 

Evliyadan birçok zatlar ondan hep medh ile bahsedip, onu övmüşlerdir. 

Bu yolda kerametlerin en yükseği olarak bilinen sünnet-i seniyyeye tam bağlı olmakta eşi yoktu, insanlara çok faideli oldu. 

Birçok kimsenin hidayete kavuşmasına,  

Ehl-i sünnet alimlerinin gösterdikleri doğru yola girmesine vesile oldu. 

Evliyanın büyüklerinden olan Hace Muhammed Parisa hazretleri, Zeynüddin-i Hafi'den medh ve sena ile bahseder, onun için; ''Efendimiz, büyüğümüz'' derdi.

Zeynüddin-i Hafi hazretleri şöyle anlatır: 

''Derviş-abad şehrinde bulunuyordum. 

Rü'yamda Resulullah efendimizi ( aleyhisselam ) gördüm. 

Bana Füsus-ül-hikem kitabını okumamı işaret buyurdu. 

Bundan sonra Füsus kitabındaki birçok mes'eleyi sordum,  

lütfedip izah buyurdular.''

Hayatının sonlarına doğru, Zeynüddin-i Hafi hazretlerinde çok cezbe ''kendinden geçme'' halleri görüldü. 

Bir defasında, üç gün üç gece kendinden geçmiş halde kaldı. 

Bundan sonra sessizliği, susmayı tercih etti. 

Çok az konuştu.

Birgün talebelerinin yükseklerinden olan Ahmed Semerkandi'ye; 

''Birbiri ardınca gelip hiç kesilmeyen ve açık olarak görülen cezbelerin bulunduğunu hiçbir kitapta gördün mü veya hiçbir kimsede rastladın mı?'' diye sordu. 

Bu söz, Zeynüddin-i Hafi'nin durumunu anlatıyordu. Derviş Ahmed çok kitap okumuş ve dervişlerden çok zatın sohbelerinde bulunmuştu. 

Öyle ki, sohbetlerde büyüklerin sözlerini izah ederdi. Buna rağmen hocasının bu sualini; 

''Hayır, görmedim efendim'' diye cevaplandırdı.

Zeynüddin-i Hafi hazretlerinin, menkıbe ve kerametleri pekçoktur. 

Kerametler ve faziletler sahibi, çok yüksek bir zat idi. Çok talebe yetiştirdi. 

Abdüllatif Kudsi Bursavi, onun yetiştirdiği talebelerinden ve halifelerindendir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *