Durumu savunmak
YİNE bir statükocu NTV’de Türkçe üzerine konuştu. Mevcut anlayışı savunmak için konuştu. A şapka ile düzeltilirmiş, solundaki harfi inceltirmiş, şapka uzatma değil düzeltme işaretiymiş. Eski bir yazı ama yeniden gündeme gelince çaresiz ele alındı. Türkçe’de alfabe sorunu vardır. Eksik işaret, harf vardır. K ve L ince ve kalın kullanılırken işaret yoktur. Türkçe telaffuz edildiği gibi yazılan bir lisan mıdır? Türkçe, kelimelerde hecelenebilirlik arar mı? Başka bir harfin sesini değiştirmek için başka bir harfe işaret konulur mu?
Yeni çalışma yapılmalı
Türkçe telaffuz edildiği gibi yazılan bir dil ise, Kalem, Kalın, Katil, Kar kelimelerindeki ka ile Kibar, Katip, Kainat, Kağıt kelimelerindeki ke aynı sesin işareti olabilir mi? Bir yağış şekli olan kar ile kazanç anlamını yüklenen kar aynı şekilde yazılabilir mi? Kelimeler telaffuz edildiği gibi yazılacaksa, keağıt, keainat, Keabe, Keatip, kear şeklinde yazmakta sakınca nedir? Ka sesini ke sesi haline getirmek için a üzerine konulan uzatma işareti sorunu çözüyor mu? O zaman şöyle bir durumla karşılaşılıyor demektir: Yan yana duran iki insandan karnı ağrıyanın karın ağrısı geçsin diye, yanındakine ilaç vermek gibi bir garabet, gariplik ortaya çıkıyor.
Saadettin kelimesinde olduğu gibi uzatma ile a sesinin uzatılacağı durumlarda a’ya şapka konulduğu biliniyor. Şapka koymak istenmediğinde iki a ile yazılabiliyor. Sorun çözülüyor. Ama a’dan önceki harfi inceltmek için a’ya şapka takmanın bir mantığı olamaz. Bu durumda Türk Dil Kurumu bir çalışma yapmalıdır sanıyorum. İki buçuk heceli tı-rab-zon Türkçe’de kelimeler hecelenebilir ise Batı’dan alınan kelimelerin yarısı üzerinde işlem yapılıp, yarısı üzerinde işlem yapılmaya cesaret edilemediği görülüyor.
Traffic, Train, Tragedya, Plain, Radio gibi daha yüzlerce kelime sıralanabilir. Bu kelimeler aynen alınmamış, ama tam da Türk ağzına, telaffuzuna kavuşturulmamış olarak karşımıza çıkıyor. Bu kelimeler Batıdan alınmış ve tam ameliyata tabi tutulmamış diyelim. Peki Trabzon için ne demeli? Kelimeyi hecelersek; tı-rab-zon şekli ortaya çıkıyor. Ama yazarken birinci hecenin ı’sı yok oluyor ve üç heceli Tırabzon’u iki buçuk heceli yazıyoruz.
Biraz şuur lazım
Sağlık Bakanlığına ve Milli Eğitim Bakanlığı’na da sorulacak sorular var. Her kurumun girişine koydurduğunuz misyonumuz, vizyonumuz levhaları hangi amaca hizmet ediyor bilmek isteriz. Bu kurumlar ne zamandan beri misyoner oldular da misyon yüklendiler. Misyonerliği bu kadar benimsemek gerekir mi? Vizyon yerine görüş alanımız, ufkumuz demek mümkün. Misyonumuz yerine de vazifemiz, sorumluluğumuz, mükellefiyetimiz, görevlerimiz gibi kullanılabilecek en az beş-altı kelimemiz var. Biraz şuur, biraz sorumluluk duygusu lütfen.
