Bir harf fark var
SAYIN Devlet Bahçeli, ittifak meselesini bina ederken jest ile rest arasında bir harf fark olduğunu ifade ederek hoş bir örnekleme yapmıştı. Her ne kadar iki kelime de Türkçe değilse de, Türkçemizde sıklıkla kullanılan iki kelimedir jest ve rest. Aradan aylar geçtikten sonra Devlet Bahçeli beyefendi başka iki kelimeyi kıyaslayarak rakiplerinin canını acıtmayı denedi. Beka ve zeka meselesi. Bilinen şekliyle bu iki kelime arasında da bir harf farkı vardır. B ile Z yer değiştirebilir. Ama benim söylendiği gibi okunan-yazılan Türkçemde Beka 4 harfli, zekea 5 harfli bir kelimedir.
Siyasetçilerin kendilerini çok önemsemeleri, bunun için girdikleri her seçimi devletin bekasına bağlaması gerçekçi değildir ama her zaman etkilidir. Hiçbir seçim beka meselesi değildir hakikatte. Hizmete talip olma yarışıdır. Ama biz ve benzer ülkelerde millete hükmetmenin fırsatıdır her seçim. Vatandaş soruyor: madem Türkiye’nin bekası tehlikede ise, Sakarya’daki Tank-palet fabrikasının başına gelen, getirilmek istenen nedir? Muhalefet fabrikanın özelleştirilmekte olduğunu söylerken en yetkili ağızdan, bunun yalan olduğu açıklanıyor.
Bu ilkelerin endazesi kaymış
İnsanlar ilkelere, yönetmeliklere, yönergelere, yasalara göre davranmaz da, minnet borcuyla dolu oldukları kişilerin arzularına göre hareket ederlerse, ‘seçim çalışmaları siyasi faaliyet değildir’ diyebilir. Ama sonra vicdanını dinleyerek işin yasalara uygun şeklini uygulamaya karar verir. İlkesiz her düşünce, ilkesiz her davranış, ilkesiz her çalışma hüsranla sonuçlanır. İlkeler önemli. Ama töre de bir ilke türüdür. Töreye uygun davrandıkları için insanlara Türk denilmiş bir anlatıma göre. Lakin törenin yanlışları toplumun canına okumaya yetiyor. Evlilik töreleri, aile içi münasebetleri düzenleyen töreler, büyük-küçük münasebetlerini düzenleyen töre kuralları, ilkeleri, namus anlayışı, soy-sop telakkileri milletin kanayan yaraları haline gelmiş. Demek ki ilkelerde de akıl-mantık, vicdan ve adalet aranmak durumu var. Küçük yaşta kızları kocaman amca ve dayılar yaşındakilerle evlendirmek, yükümlülük almadan kadınlara sahip olmak, sayısı ve isimleri bilinmeyen çocuk sahibi olmak, kan daavası cinayetleri işlemek. Bu ilkelerin endazesi kaymış. Bunlardan vaz geçilmeli.
Siyasetin eksiği vicdan
Siyaset dünyasında yeni bir tartışma var. Yine haksız ve vicdansız bir tartışma. Siyasetin en büyük eksiği herhalde vicdan gibi görünüyor. İnsanları babalarından, dedelerinden ya da bir yakınından dolayı suçlamak bir kere evrensel hukuka aykırıdır. Siyasette aday olanda aranacak şeyler bellidir. Eğitim düzeyi, mesleki yeteneği, toplumcu başarıları, adalet ve namus duygusuyla hemhal olup olmadığı, siyasete hizmet için mi, yoksa millete tahakküm ederek, devlet imkeanlarını şahsi menfaatine dönüştürmek mi? Bir adayda bu özelliklere bakılır, bakılmalı. Yoksa yok annesi şöyleydi, yok babası şöyle bir yanlış yapmıştı diyerek aday değerlendirilmez. Bir insan çok asil bir aileden gelebilir ama iyi yetişmemiş, kötü huyların sahibi olmuşsa o insan bir işe yaramaz elbette. Bazı akademik kimliği de olan arkadaşlarımın batıl bir tartışmayı gazladıklarını izliyorum esefle. Diyorlar ki, biz Karslıyız. Biz de ilk soru ‘Sen kimlerdensin?’dir. İnsanlar dedelerinin, babalarının adıyla anılır ve bir değer kazanırlar. Yapıp ettikleri hiç kale alınmaz demeye getiriyorlar.
Sen kimlerdensin?
Ülkenin kalkınması, millet fertlerinin niteliklerinin artması isteniyorsa bireylerin tek tek isim sahibi olması, bireyselliğin tamamlanması gerekiyor. Birey olarak anılmayı hak etmeyen, dede veya babası adıyla anılıp insan yerine konulan kişilerden büyük adımlar, icatlar, buluşlar beklenemez. Toplum içinde en büyük acıyı yaşayanlar tüm başarılarına rağmen, babalarının ününü aşamayan çocuklardır. ‘Sen kimlerdensin’? sorusu aileerkil toplumlardan kalıntıdır. Bilim, uzay, robot, bilişim etkinliğindeki günümüzde asla telaffuz edilmemesi gereken bir sorudur.
