Kadirşinas ziyaret
ESKİDEN bir sabit telefon alabilmek için 20 yıl beklenen zamanlarda, şehirler arası görüşme için en az 2 saat beklenen günlerden daha da eski günlerde insanlar birbirini ziyarete gidermiş hürmetlerini izhar etmek için. Arkadaşlar birbirlerini ziyaret edermiş saadetli günlerinde, ya da üzüntülü, elemli günlerinde.
Sevilen bir insanın başına bir felaket isabet ettiğinde ona geçmiş olsun demeye, cenazesi varsa rahmet ve baş sağlığı dileme ziyaretleri yapılırmış. Yani her zamanın kendi şartları içinde güzel veya kötü sıfatlarıyla anılmaya değer anlar var. Şimdi burada iki sıfatı bir arada kullandık ama bu iki sıfattan biri güzellik felsefesinin, öteki ise ahlak felsefesinin terimi. Ama konuşma dilinde iki ayrı disipline ait iki kelime bir araya geldiğinde bir anlam yüklenebiliyor.
Peyami Safa’ya taziye
İşte o çok eskilerde kalan günlerden bir hatıra anlattı değerli ağabeyim Abdullah Işıklar. Bilindiği gibi Abdullah Işıklar beyefendi 1952 yılında Yeni Sabah Gazetesinde polis adliye muhabiri olarak çalışıyormuş. Kimi zaman sohbetlerimizde o günlere gider ve hafızasının derinliklerinde kalan bir olayı, vakayı anlatır. Ama o anlatılan hatıra parçalarında günümüze söylenen sözler vardır. Peyami Safa bey Milliyet Gazetesinde köşe yazarı, Sabri Esat Siyavuşgil hoca ise Yeni Sabah Gazetesinde yayın yönetmenidir.
1960 yılı sonunda Peyami Safa beyin oğlu Merve yedek subaylık yaptığı asker ocağında vefat eder. Bu Peyami Safa bey için büyük bir keder sebebidir. Daha önce çocuk yaşlarında da baba ve sonra da annesini ve daha başka yakınlarını kaybetmiştir. Peyami Safa beyin bu acısı karşısında Esat Sabri hoca muhteşem bir yazı kaleme alarak, meslektaşına başsağlığı ve oğlu için de rahmet dileklerini ifade etmiştir.
Yine bu ölüm olayından sonra merhum avukat Bekir Berk, yazıhanesi Kiğılı İş hanında birinci kattadır. Zemin katta da Abdullah Işıklar beyefendinin kitap yayın dağıtım dükkeanı vardır. Bekir bey aşağı iner Abdullah Işıklar beyi de yanına alarak Peyami Safa beyi ziyarete giderler. Ancak Peyami Safa bey son yılını ağır hastalıkla geçirmektedir. Bir de evladının vefatıyla çok sarsılmıştır. Abdullah Işıklar ağabey diyor ki, ‘o ziyarette Peyami beyi yürüyen iskemlede gördüm. Her tarafında kablolar, hortumlar vardı. Bir süre sohbet ettik. Durumu çok kötü görünüyordu. Ama ziyaretimizden memnundu’ dedi.
Yedi Meşaleci şairleri
Refi Cevat Ulunay beyefendi de o dönemin gazetecisi, şairidir. Yedi Meşaleci şairlerdendir. Meşale dergisini de yayınlamıştır. İttihat Terakki fırkasına karşı olduğu için ve Cumhuriyetin kurulma aşamasında olumsuz yazılar yazmış, Mahmut Şevket Paşa’nın ölümünden sorumlu tutularak sürgün edilmiştir.
Cumhuriyeti kuran kitle tarafından da 150’likler içinde yurtdışına sürülmüştür. Daha sonra mütarekenin ardından vatana dönmüştür. Lümpen bir hayatı tercih etmiş Yeni Sabah gazetesinde köşe yazarı olarak hayatını sürdürüyor. Yine Abdullah Işıklar beyefendinin anlattığına göre, inançla, imanla da arası çok sıcak değilmiş. Kimi zaman Bektaşi fıkraları anlatıyor, kimi zaman da geleneksel ahlak anlayışına ters düşen fıkralar yazıyormuş.
Günün birinde mukaddesatçı gençlerden birkaçı onu ziyarete gelmişler. Oturup sohbet etmişler. Gençler, sayın Ulunay’ın yazdıklarından şikeayet etmişler ve ona bilindik nasihatlerde bulunmuşlar. Merhum Ulunay onları dikkatle dinlemiş. Gençlerin ziyareti bitip de odayı terk edip gittiklerinde, Refi Cevat Ulunay beyefendi pencereleri tamamen açarak, ‘of be, ufunetli hava dışarı çıksın da dışarıdan temiz hava gelsin’ demiş.
