10 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Özlemişiz be...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

FRANSA galibiyetinden sonra spor yazarlarının yorumlarını tek tek okudum.

Bir bölümü, bu takımın yan yana iyi oynamasını beğenmiş, kimi takım halinde oynamasını. Kimi Burak’ın 3 kişilik oyununu beğenmiş, kimi duvar gibi duran savunmamızı.

Ben o gece en çok neyi beğendim biliyor musunuz?

Oyuncularımızın maç sonundaki o içten sevinmelerini.

Bizi milli takımdan koparan, galibiyetlerden sonra sahada yalandan birkaç saniye sevinip, prim pazarlığına geç kalmamak için koşturarak soyunma odasının yolunu tutan o kibirli oyunculardan sonra, bu gençlerin sımsıcak sevinç görüntüleri, nasıl söylesem, dünya şampiyonunu yenmekten bile çok daha değerli geldi bana.

Fark ettim ki, biz galibiyetlerin yanında böyle sevinçlere, sevinmelere hasret kalmışız. Futbolcuların yumak olup birbirlerine içtenlikle sarılmalarını, laf olsun diye değil, en güzel heyecanlarını paylaşmak için amatör ruhla maç sonunda tribünlere doğru koşmalarını özlemişiz.

Trabzonsporlu oyuncuların Abdüş diye seslendiği Abdülkadir’in, bir işe yaramaz diye kenarda unutulan Merih’in, gurbette nasıl sevineceğini bilemeyen Kaan’ın, Kenan’ın birbirlerine sarılıp takım halinde sevinmelerini özlemişiz.

Ve en önemlisi; televizyon başında da olsak, sevincimizi onlarla paylaşabilmeyi özlemişiz.

İşte bir daha böylesine güzel, içten, doğal, gönülden, içten pazarlıksız sevinmek, tek yürek olabilmek, için Fransa’yı, Fransa gibi takımları daha çok yenmeliyiz.

Bizler bir dönem, galip gelip de sevinemeyenler ülkesinde yaşıyorduk.

Yenenlerin tavır ve davranışları, kibirleri, hepimizin sevinç dalgaları önünde set oluyor, galibiyetlerden sonra bile dayak yemiş gibi yerimize çöküp öylece kalıyorduk.

Şenol Güneş tribünleri tek tek dolaştırarak aslında milli takımı sadece Konya stadındaki o muhteşem taraftarla kaynaştırmadı. Evlerinde maçı izleyen milyonlarca taraftarı da uzun bir aradan sonra futbolcuların sevincine ortak etti. Uzun zamandan beri bir galibiyetten sonra böylesine gururlanmamıştık.

Bu çocuklar, gönülden sevmeyi, sevilmeyi Konya’da gördüler, yaşadılar, yaşattılar. Milli formanın nasıl bir ulusal değer olduğunu, ellerindeki bayraklarla sokakları dolduranlara bakıp, çok daha iyi anladılar.

Bundan sonra oynadıkları her maçı kazanacaklar.

Ama para için, prim için, şan şöhret için değil.

Onlar nasıl olsa gelir.

Böylesine sevinebilmek için kazanacaklar. O güzel sevinçlere bizleri de ortak etmek için kazanacaklar.

Bu çocuksu duyguyu, ne parayla satın alabilirler, ne de şöhretleriyle.

Bu pırıl pırıl gençlerin, o çocuksu duyguyu, gözlerindeki sevgi ışıklarını hiç kaybetmemesi dileklerimle.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *