16 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
4°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ortadoğu’da yeni patron Rusya mı?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

ABD Başkanı Donald Trump, DEAŞ/İŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi'yi öldürme operasyonuna yardım ettiği için Putin'e teşekkür etti. 

Bu teşekkür aslında, Ortadoğu’da artık Rusyasız bir başarının/eylemin/operasyonun kolayca gerçekleşemeyeceğini de gösteriyor. Rusya, Suriye iç savaşında Esad rejimini bir mağlubiyetten kurtarırken; Bu askeri müdahale Ortadoğu’da, Soğuk Savaştan sonra çizilen Rus karizmasının yeniden tesisi oldu.

Türkiye ve İsrail, artık sınırlarında Rus birliklerinin varlığı ile karşı karşıya.

Suudi Arabistan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kırmızı halıyla misafir etti. Milyarca dolarlık silah ve ticaret anlaşmaları yaptı. 

Rusya Orta Doğu’da özelliklede Suriye’de askeri varlığını artırdıktan sonra Kuzey Afrika'dan Basra Körfezi'ne kadar, üst düzey ziyaretler, silah ihracatı, paralı askerleri ve nükleer santral kurma konusundaki anlaşmalarıyla her yerde bulunuyor. 

Ancak Rusya'nın dönüşü değil, anormal değildi. Çünkü II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği Orta Doğu'da belki tek güç değildi ama büyük bir güçtü. Moskova, Filistin Kurtuluş Teşkilatını “Siyonist İsrail”e karşı destekledi. Mısır ve Suriye, Sovyet silahlarıyla, Sovyet askeri danışmanları ve hatta Sovyet pilotlarından yardım alarak İsrail’e savaş açtı.

1980'lerin sonunda, Sovyetler Birliği zayıfladı ve hızla Ortadoğu’dan geri çekildi.  Sonraki yirmi yıl boyunca, Rusya’nın Orta Doğu’daki varlığı bile tartışıldı. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin ciddi bir hegemonik üstünlüğü oluştu. Taa ki 2015 yılına kadar…

2015’in sonbaharında Rusya, ordusunu Suriye'ye gönderdi. İç savaşın seyrini değiştirdi. Bugün Suriye başta olmak üzere Rusya ciddi bir şekilde ABD ve AB ülkelerine karşı üstünlük sağlamış durumda. Üstünlük sağlamadığı ülkelerde de ciddi bir dengeleyici ülke durumuna geldi.

Başta İran ve Türkiye olmak üzere Ortadoğu ülkeleri ABD ve AB ülkelerinin ekonomik, askeri ve istihbari gücüne karşı Rusya ile dengeleme stratejisi yürütüyor. Nitekim bu stratejiyle de ciddi bir başarı sağlıyor. Ayrıca bağımsız refleks geliştiriliyorlar.

Özellikle Türkiye bugün ABD ile açık bir çatışmanın ortasında. İran zaten ambargo yüzünden ciddi bir yıkım yaşıyor. Irak ve Suriye’de ABD, bir Hollywood savaş platosu yaratmış gibi milyonlarca insanın ölünme neden oldu. Körfez ve Kuzey Afrika ülkeleri ise; enerji kaynakları, silahlı kuvvetleri, istihbarat ve ekonomik birikimi Batılı ülkelerin hizmetine vermek durumunda kaldı. Dolayısıyla Rusya’nın Ortadoğu’da alan kazanması, Rusya’nın Ortadoğu politikasının yarattığı ‘başarılı’ bir politika değil; Batılı ülkelere karşı, kendi ülkelerini korumaya çalışan Ortadoğu ülkelerinin, batıya karşı Rusya kartını sahaya sürmesinden kaynaklanıyor.

Elbette Rusların, Akdeniz deniz ticaret yollarına ulaşmak gibi tarihi iştahını da unutmamak gerekir. Moskova’nın bakış açısına göre, Ortadoğu’da bulunmak 2015’te makul ve hatta gerekli bir hareketti. Çünkü Esad rejimi, Rusya’nın bölgede yarım yüzyıldır çalıştığı bölgede kalan son müttefiki/müşterisiydi.

Bugün İran, İsrail, BAE ve Suudi Arabistan Suriye'de şiddetli bir vekalet savaşı yapıyor ve Kremlin kendisini tüm aktörlerin konuşması gerektiren bir güç olarak konumlandırdı. Bu yüzden vazgeçilmez olarak görüyor.

Rusya, ABD’nin başarısız olduğu yerlerde, ABD’ye eşit ve hatta daha önemli bir güç olarak ortaya çıkıyor. Nitekim Türkiye’nin Kuzey Suriye politikasında da ABD’nin ne dediğinden daha çok Rusların ne dediğine bakılıyor.

Bunu dışında İsrail, Rusya’nın Suriye’de İran’ı ve Hizbullah’ı sınırlandırmasını istiyor. Suudiler, Rusya'nın İran'la olan rekabetlerinde kendi taraflarını tutmasını istiyor. Ancak Rusya, İran'la olan ilişkilerine büyük yatırım yapıyor…. Gibi gibi birçok mesele var. Elbette Ruslarda ciddi bir havaya girmiş, Sovyetlerin yıkılmasından sonra ciddi bir öz güven kazanmıştı.

Rus ordusunun gücü ve diplomatik becerisi, Ortadoğu'da birkaç yıl daha sürecek gözüküyor. Ancak büyük bir küresel güç olara iddiası sadece askeri ve istihbari açıdan yetersizdir. Rusya’nın Orta Doğu ilişkileri, Arap olmayan üç devlet İran, Türkiye ve İsrail ile ilişkileri Arap ülkeleriyle kıyaslandığında daha iyidir.

Rusya, Suriye’nin yeniden yapılanmasını finanse etmek için Avrupa’ya ve varlıklı Arap ülkelerine yaslanacak. Bununla birlikte, Kremlin dostu Rus oligarkları da unutmamak gerekli. Bu savaşın bir maliyeti de olacak. Rusya’da bugün ciddi bir ekonomik ambargonun yarattığı olumsuz ortam var.Bu bağlamda Soğuk Savaş döneminde Sovyetlerin yıkılışı askeri ve istihbari açıdan değil ekonomik nedenlerden ötürü olmuş, birçok ülkeyi ekonomik, askeri ve kültürel açıdan finans eden Sovyetler, para muslukları kuruduktan sonra kendisiyle birlikte komünist/solcu veya Amerikan karşıtı yönetimlerle birlikte devrilmişti.

Bugün Rusya, ABD ve AB’nin ambargosu üstüne, Çin ve ABD ile de rekabet halinde. Dolayısıyla Rusya’nın bir hegemonya oluşturabilmesi uzun vade de mümkün gözükmese de; bugünün Ortadoğu’sunda artık patron Rusya’dır.

Türkiye’nin Rusya politikasının, reel güç ve tehdit olgularından ötürü doğru olsa da; fazla angaje olmayı doğru bulmamakla birlikte; Türk-Rus ilişkilerinde Rusya’nın Türkiye’ye olan ihtiyacı, Türkiye’nin Rusya’ya olan ihtiyacından daha fazla olduğunu unutmamak gerek…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *