Yazar, Türk ordusu Amerikan kumpası ile esir alınırken parti binasına on beş dakika mesafedeki genel kurmay başkanlığına gidemeyen adam, sözde “mağdur olan” FETÖ’cüler için beş yüz kilometre taban tepti! eleştirisi ile diklkat çeken bir yazı kaleme alldı.

İşte Yazar Gaffar Yakınca'nın yazısı:

"Yazmayalım dedik ama ne mümkün! İlla üzerinde tepinip kendilerini rezil etme noktasına getirecekler, biz de yazmak zorunda kalacağız.

Malumunuz Kemal Kılıçdaroğlu, kamu kurumları önünde eylem yapmaya bayılıyor. Sokakta mücadele eden “solcu” adam görüntüsünün işe yarayacağını düşünüyor olmalı.

Bizler sokaklarda polisten dayak yediğimiz, arkadaşlarımız faili meçhullerle öldürüldüğü yıllarda kendisi bürokrasinin koridorlarında kulis yaparak kariyer basamaklarını tırmanmakla meşguldü.

Yurtseverler Silivri’de FETÖ ile göğüs göğüse çarpışırken kendisi parti binasında iktidarını kuruyordu, bir ziyareti bile çok görmüştü.

Ne faşizm ile gerçek bir kavgasına ne de sahici bir adalet arayışına şahit olduk.

Ama devran dönüp Gladyo’nun gırtlağına basılınca, sahalara inmeyi akıl etti!

Türk ordusu Amerikan kumpası ile esir alınırken parti binasına on beş dakika mesafedeki genel kurmay başkanlığına gidemeyen adam, sözde “mağdur olan” FETÖ’cüler için beş yüz kilometre taban tepti!

Onun için sadece Kemal Bey’in bu aktif hali bile bir olaydan pis kokular almamıza yetiyor.

Ancak bu çok sorunlu, can sıkıcı, mide bulandırıcı bir konu. Bir çocuğun istismar edilmesinden, zorla evlendirilmesinden söz ediyoruz.

Bir kadın, altı yaşından itibaren istismara uğradığını söyleyerek hukuka ve devlete sığınıyor.

 Böylesi olayda ilk andan itibaren ne beklersiniz?

Savcıların harekete geçmesini, devletin mağdura sahip çıkmasını, olayın detaylarının aydınlatılması için siyasetin destek vermesini…

Peki bunlar oluyor mu? Oluyor.

Ama olayı duyuran meslektaşlarımız devletin mağdura sahip çıktığı bilgisini günlerce gizliyor. Aile Bakanının, Ak Parti Grup Başkanvekilinin, hükümet sözcüsünün, Adalet Bakanının açıklamaları görmezden geliniyor. Sosyal medya trolleri eliyle muazzam bir dezenformasyon kampanyası başlatılıyor. Adeta tüm Müslümanlar çocuk istismarcısıymış gibi korkunç bir algı operasyonu yapılıyor.

Ve CHP lideri, tüm ülkeyi dehşete düşüren böylesi bir sorunun çözümüne eğileceğine, adeta bir militan gibi yollara düşüyor. İnsanların daha çok ümitsizliğe kapılması, çoluk çocuğunun emniyetinden şüphe etmesi için çalışıyor. Daha beteri, gerçeğe aykırı beyanlarla Türkiye Cumhuriyeti’ni bir sistematik istismar düzeni olarak lanse etmeye kalkıyor!

Oysa Ak Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “cemaatse cemaat herkesin ifadesi alınmalı” şeklindeki sözleri daha bir gün önce Sözcü gazetesinin ilk sayfasındaydı.

Birgün gazetesi Ak Parti’nin meclis araştırma komisyonu kurulmasını önerdiğini yazdı.

İddianameye “ulaşarak” olayı ilk yazan “muhalif” gazeteciler, Halk TV yayınında “devletin başından itibaren mağdura sahip çıktığını” itiraf ettiler.

 Adalet Bakanlığı, ilk şikayete takipsizlik kararı veren savcı hakkında soruşturma başlattığını duyurdu. Devletin her kademesinden olayı lanetleyen açıklamalar geliyor.

Peki Kılıçdaroğlu’nun bunları görmemesi, bilmemesi mümkün mü? Şayet biliyorsa neden sorumlu bir siyasetçi gibi değil de bir sosyal medya trolü gibi davranmayı tercih ediyor?

Belli ki derdi çocukları korumak veya çocukların istismarına yol açan yapıların üstüne gitmek değil. Maksadı bu olsaydı, bugüne dek PKK’nın kaçırıp istismar ettiği sayısız çocuk hakkında da bir çift söz ederdi değil mi?"

Editör: Haber Merkezi