23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ahh Minel-Fırak...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Zümre, tarikat, bölük ya da taşıdığı bu unvana işaret eder. 

Baş ucu taşına oranla daha küçük tutulan ayak taşları genellikle,  

daha sade olup, çoğunlukla yazısız ve tezyinatsızdır. 

Kadın mezar taşlarında değişik süslemeler,  

özellikle çiçek demet ve sepetleriyle meyve tabakları dikkat çeker. 

Mezar taşı süslemelerinde gül başta olmak üzere lale,  

karanfil ve sümbül gibi çiçeklerle servi,  

asma sarılmış servi ve hurma ağacı ile nar ve incir gibi meyve motiflerinin kullanılması estetik tercihler yanında bunların sembolik anlamlarıyla da irtibatlıdır. 

Taşların üzerine ölümü, insanların faniliğini ve baki olanın Allah olduğunu belirten ibareler, şiirler, dualar ve darbımeseller yazılmıştır. 

Taşın üst kısmına bazan besmele de yazılmakla birlikte daha çok 

''hu, hüve'l-baki, hüve'l-hayyü'l-baki, hüve'l-hallaku'l-baki'' gibi yalnız Allah'ın ebedi,  

her zaman diri ve yaratıcı olduğuna işaret eden ibarelerle her şeyin fani olduğunu (er-Rahman; 55/26), Allah'tan başka her şeyin yok olacağını (el-Kasas; 28/88) 

ve her canın ölümü tadacağını (Al-i İmran 3/185; Ankebut; 29/57) belirten 

ayetler işlenmiştir. 

Özellikle tasavvuf ehline ait mezarlarda taşın şekil ve tezyinatı yanında bazı ifade ve kalıplar da orada medfun kişinin hangi tarikata mensup olduğu hususunda ipucu verir. 

Ölünün kimliğinin yazıldığı bölümde isimle birlikte görev ve mesleğini, sosyal statüsünü belirten unvan ve lakaplara, dini bakımdan değer taşıyan ''seyyid, şerif, hacı, hafız, şehid'' gibi nitelemelere ve bir soyadı gibi aile mensubiyetini gösteren ifadelere yer verilir. 

Her mezar taşında mutlaka bulunması gereken bir unsur da ölenin ruhuna Fatiha okunması dileğidir. 

Mezar taşlarının genellikle sonunda kişinin ölüm tarihi doğrudan kaydedildiği gibi bazan bununla birlikte veya tek başına tarih düşürüldüğü de görülmektedir. 

Ebced hesabıyla kişinin ölüm tarihini veren, genellikle ölünün meziyetlerinin dile getirildiği yahut kendisine dua temenni edildiği bu metinler birer kelime,  

terkip, satır, beyit veya kıtadan oluşabilmekte,  

sade bir ifadeden edebi sanatlar bakımından büyük değer taşıyan ibarelere kadar değişiklik göstermektedir. 

XVIII-XIX. yüzyıllarda mimaride Batı sanatından etkilenme mezarlıklara da yansımış ve barok, rokoko ve empire üslubunda mezarlar yapılmıştır. 

Bu dönemde Batı düşüncesinin de etkisiyle, ölümü daha güzel bir hayata geçişin basamağı olarak kabul eden geleneksel İslami bakışı yansıtan ibareler yerine geride kalanların üzüntüsünü ve ayrılığın acısını dile getiren ''ah mine'l-mevt, ah mine'l-firak'' gibi ifadeler de görülmeye başlanmıştır.

''Kitabeli şahide'' adı verilen baş taşı ile mezarın bittiği yeri gösteren ayak taşı tam bir mezarı gösterir. 

Ayak taşı olmayıp sadece şahidesi bulunan mezar ise, ''makam'' olarak adlandırılır ve orada herhangi bir kişinin gömülü bulunmadığını veya şüphe söz konusu olduğunu gösterir. 

Çok sayıda şehidin topluca gömüldüğü ve ortak bir kitabenin dikildiği mezarlığa ''şehitlik''i başka bir yerde gömülü olan şahıs için dikilen ve üzerinde Fatiha yazılı tek taştan ibaret yere ''nazargah'' denilir. 

Bir aileye mensup fertlerin bir sekiyle ayrılmış toplu mezarlarına da ''aile sofası'' adı verilmiştir. 

Daha çok büyük mezarlıklarda yer alan bu sofalar genellikle çevre zemininden biraz yüksekte olup duvarla veya demir parmaklıklarla ayrılmıştır; 

bazılarında yalnız birkaç mezar bulunurken bir kısmı elli altmış kişi alacak genişliktedir.

Osmanlı mezarlıklarına bugün de olduğu gibi daha çok servi ağacı dikilmiştir. 

Bilimsel araştırmaların amonyak çıkışını önlediğini gösterdiği servi ihtiva ettiği reçine sebebiyle havaya hoş koku yayması, çevreye estetik bir görünüm vermesi, yaz kış yeşil kalması ve uzun ömürlü olması gibi sebeplerle seçilmiş, mezar taşı süslemeleri dahil Türk görsel sanatlarında insana ölümü en rahatsız etmeyecek şekilde hatırlatan bir simge sayılmıştır.

Son dönem mezarlıklarında eski sanat ruhu ve estetik kaygı hissedilmemekte, buraların sadece ölünün yattığı yerin kaybolmaması için çok defa mermerden yapılan ve belli bir üslubu olmayan mezarlarla doldurulduğu görülmektedir. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *