Batılılar Misyonerliği insanları huzura kavuşturmak için değil, öncelikleri ülkeleri sömürgeleştirerek zayıflatmak ve yerli ajanlar üretmek için kullanmaktadır.

Misyonerlik Batılıların işgal projesidir. Türkiye için hedefleri ise Müslümanları Hristiyanlaştırma, Ülkemizi kendi içinde parçalamak, Müslüman Anadolu Türklerini Anadolu’dan çıkartmaktır. Gerçek amaç; din kisvesi adı altında, hedeflenen milletimizin direncini kırmak, bölmek, parçalamak, kalenin anahtarını içeriden teslim almak, ülkemizin kaynaklarını sömürmek, topraklarımızı ele geçirmektir.

Türkiye’nin baş belası PKK’ ya Katolik dünyasının ruhani liderinin 90’lı yıllarda nasıl sahip çıktığını, teröre nasıl destek verdiği, liderine sığınma hakkı verilmesine nasıl taraftar olduğunu söylemesi, dün gibi hafızlarımızda. Daha da öteye giderek, “Kürt ayrılıkçıları sürekli ülkemiz aleyhine kışkırtarak, ülkemizin parçalanmasına destek olmak için Kürdistan mücadelesine verilen “kutsal desteğin” sürdürülmesini kendi topluluklarına temenni” ediyordu!

Türkleri Avrupa’dan atmak için yüzlerce planlar yapılmış, hatta girişimler olmuştur. Hristiyan güçler Osmanlı Devleti’ne karşı çeşitli iç ve dış saldırılar düzenlemiştir.

Türk İmparatorluğunun paylaşılmasına yönelik, yüzyıllardır yapılan planlamaların farkında olan misyonerlik faaliyetlerini gören Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra da bu faaliyetlere karşı çok ciddi önlemler almış, yeni kurulan ülkede bu ihanetlere fırsat vermemek için, Hristiyan misyonerlik faaliyetlerine karşı katı tedbirler almıştır.

Atatürk, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye üzerindeki hain emellerini tespit ederek, misyonerlere fırsat vermemiştir. Hristiyan misyoner örgütlerce kurulan okullar hakkında yurt dışına verdiği bir demeçte,..” Osmanlı hududu dâhilinde her millet kendi lisanını ve dinini temin ederdi.

Fakat bu okullar ihanet projelerine hizmet ettiler… Ermeniler, Türk hakimiyeti altında, açıkça müstakil bir kraliyet lehine çalışıyor, ecnebi unsurların fiili muavenetiyle hayallerini hızla gerçekleştirmek için mütemadiyen entrikalarda bulunuyorlardı.

Türkiye’deki okullar ve kiliseler, tahrik ve hıyanet ocağı idi.” Atatürk Meclis konuşmasında: “ misyonerler tarafından açılan ve finansmanları karşılanan bu okullar, Milli mücadele sırasında işgalcilere karargâh olmuştur. İfadelerini kullanarak, Atatürk misyoner okullarına “ Bunların mektep değil, memleketimizde düşmanın işgali altındaki kaleleri” demiştir.

Hristiyan misyoner örgütlere ait okulların ve ülkemizdeki kiliselerin Osmanlı döneminde vatana ihanet ettiklerini, devlete karşı komplolar kurduklarını, ülke aleyhine kışkırtma peşinde koştuklarının tespitini yapmıştır. Amerika’nın baskılarına rağmen, Bursa Amerikan Kolejini kapattırmış, misyonerlik propagandalarını engellemiş, burada faaliyet gösteren üç öğretmen misyonerlik suçundan tutuklanmıştır.

Kurucumuz büyük önder Atatürk 30’lı yıllarda Türkiye’ye gerekli müracaatları yapılan, Yehova Şahitlerinin Türkiye’de faaliyet yapmasına da izin vermemiştir.

Atatürk’ün ömrünün bir kısmı misyoner okullarını kapatma mücadelesiyle geçmiş, "Ne mutlu Türk’üm diyene" diyerek, Misyonerlerin faaliyetlerini yasaklamıştır.

1935 yılında tüm Mason locaları da Atatürk'ün emri ile kapatıldı. Cumhuriyet döneminde misyonerlik faaliyetlerine izin vermemede kesin kararlılık gösteren Atatürk, misyonerlere geri adım attırmıştı. Tek parti döneminde 1945’den sonra, Misyonerlik faaliyetleri hareketlenmiş artış göstermiştir.

Batı, Müslüman Türklere bakışını kendi içlerinde iki kısma ayırmakta; ABD ve Avrupa Hristiyan misyonerlerin, ülkemize karşı projelerini sorgulayan ve ülke menfaatlerine karşı misyonerlerin karşısında duran, Türkler ve Müslümanlar. Diğeri ise misyonerlerin bu projeleriyle uyum içinde, kendi ülkesinin aleyhine dış güçlere misyonerlerin lehine faaliyet gösteren gayri milli batı yanlıları, batı bunları kendinden sayarak her zaman sahip çıkmıştır.

Misyonerler kendileriyle birlikte çalışanların desteği sayesinde, kendilerine uygun bir çalışma ortamı sağlayarak, eğitim, sağlık ve sosyal yardım kuruluşları eliyle mensubu oldukları ülkelerde, kendi çıkarlarına hizmet ettirerek, kendi bakış açılarının başka coğrafyalara taşınmasında etkili rol alırlar.

Fransa ve İngiltere hedeflerine ulaşmada sömürgecilik ve misyonerliği en etkin şekilde kullanan maharetli ülkelerdir. Hedeflerini başarıya ulaştırabilmesi için ticari ilişkiler, siyaset, diplomasi, mali yardımlar, ittifaklar, azınlık isyanlarının desteklenmesi, casusluk faaliyetleri kullanmayı hep tercih etmişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun hoşgörüsü, Ülkenin her köşesine yayılmış misyoner okullarının çokluğu, azınlıklara sağlanan sınırsız imkânlar, misyonerlerin sistemli çalışmaları, azınlıkların yaşadıkları ülkeye ihanetleri sonucunda yıkılışı tamamlanmıştır.

Misyonerler faaliyet gösterdiği ülkelerde, kendi öz kültürüne yabancılaştırılmış kimlikler, özendiği kültüre terfi ettirilmiştir. Kendi kültürünü ve kimliğini kaybetmiş satılmış ruhlar, kendilerine yeni bir kişilik kazandırma arayışında hem kendi iç dünyalarında büyük bir buhran yaşamış, hem de kendi toplumları içinde öz vatanlarında çatışma ve kaosa neden olmuşlardır.

Milli olmayan gayri milli bu anlayış, kendi ülkesinde kaosa ve yabancı güçlere hizmetkârlık etmiş, emperyalistlerin ülkelerinde ev sahibi gibi davranmasına ortamlar hazırlamıştır.

Misyonerler kendi ülkelerinin yararına çalışan, ülkede kendilerine kapı aralayacak insanlarımızı, onlara yöneltebilecek imkan ve şartları yeniden gözden geçirmeli ve kendi eksikliklerimizi gidermeliyiz.

Devlet eliyle sürdürülen eğitimin kalitesini yükseltip milli ve yerli hale getirilmeliyiz. Devletin sosyal yönü daha çok ön plana çıkartılmalı, toplumun hiçbir ferdinin eğitim, sağlık ve ekonomik sıkıntılarından dolayı misyonerlerin tuzağına düşmeyecek tedbirleri de geliştirilmelidir.

Büyük Lider Atatürk’ün öngörüsü ve üstün zekâsıyla, ülkenin birliği ve bütünlüğü için misyonerlik faaliyetine karşı milli duruşunu düstur edinerek, uyanık olmalıyız ve Atatürk’ün gösterdiği milli mücadele ruhuyla ülkemize sahip çıkmalıyız.

Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığına, vatanına, milletine ihlasla bağlı, milli ve kültürel değerleri özümsemiş, kendisine ve ülkesine özgüveni yerinde olan, inançlı sağlam karakterli ve eğitimli bireyleri yetiştirdiğimizde, toplumdaki her türlü misyonerlik faaliyetlerini ve bunların ülkemizdeki karanlık uzantılarını başarısız kılabiliriz.