Nedir bu?

Bilinçsiz Köle, Bilinçli Köle

Günümüz insanını tanımlayan Modern Köle

Birde bu sözcüklere uzaktan bağlantılı olan

Propaganda var tabi..

Ne nedir?

Bu tanımlara geçmeden önce,

Ah bilirsiniz ki tarih, tekerrürden ibarettir!

Hemen hemen herkesin bildiği,

Bir tarihtir, tüm yaşananlar...

Burada bir es verelim şimdilik

XX

İlk olarak 'KÖLE' kelimesini açalım,

'Köle' kelimesi herkesin beynine

En ilkel anlamıyla şu kelimeleri çağrıştırır

Pranga, zincir, tutsaklık, işkence,

Zoraki çalıştırılma, insanın insana kulluğu…

Bu kelimelerle ‘köle’ tanımı sonsuza kadar gider,

Çünkü tarih kitapları,

İlk olarak bize köleliğin tanımını,

Bu şekilde yapmıştır

Mezopotamya, Antik Mısır, Yunan, Roma

İslam öncesi İran, Orta Asya ve Anadolu'da…

Yaşamış toplumların tarihinden biliriz köleliği,

Son örneklerini de,

Kölelik Sistemi'nde, kimsenin eline su dökemediği,

ABD’nin Hollywood filmlerinden izleriz,

Zamanında, bedeninden yararlandıkları köleleri,

Sinemaya yansıtarak,

İsimlerinden hala rant kazanan ABD!

Hani bizim ona haşhaş sattığımız,

Haşhaştan uyuşturucu yapıp ta,

Geri bize satan ABD!

XX

Bize kölelik sistemini,işte böyle anlatırlar

Anlatılanların haricinde,

Başka bir şey canlanmaz, beyinlerimizde

İmgeler, görüntüler gözde canlanır da,

Ardından birleşip kelimelere dökülür imiş

Kafanızda oluşan ‘köle’ imgesini

Artık sizler adlandırın

Nasıl anlamlandırırsanız,

Size ‘köle’ kelimesi nasıl anlatıldıysa,

Buyurun, tanımını siz yapın!

Kafanızdaki köle tanımı her ne ise,

İşte o bildiğiniz ‘KÖLE’ kelimesi o dur,

Köle köledir!

XX

Tarih köle hikayeleri ile doludur bilirsiniz,

Şimdilerde köle olmak için,

İlla ki prangalara gerek yoktur

Bunu da bilirsiniz,

Gerçek bir köle olup ta,

Köle olduğunun

Bilincinde olmayanları,

Köle olduğuna ikna edebilir miyim peki?

Ne dersiniz?

Sizleri tarihin en tozlu raflarına

Götürsem şimdi

Türk Edebiyatı’nın en öncelerine,

Sözlü Edebiyat Dönemi'ne,

Milli Edebiyatımıza!

Kırgızların Manas Destanı’na yani

Bir hikaye paylaşacağım,

Bu bir ihanetin hikayesidir!

Çoğumuz bu hikayeyi çok iyi biliriz,

Kaba taslak en kısa özetiyle hatırlatırsam;

Şiddetli bir savaşta,

Manas'ın amcası Hüseyin,

Kalmaklara esir düşer

Esir düştüğü yerde,

Bir Kalmak kadınla evlenir

Ve altı çocuğu olur.

Çocuklar Kalmak dilini öğrenirler,

Kalmak adet ve geleneklerine göre büyürler

Bu çocuklara ‘Közkamanlar’ denmektedir

Közkamanlar, bir gün Manas’a mektup gönderirler,

Halkının önderi olan Manas,

Uzaktan gelen akrabalarını,hürmetle karşılar

Közkamanlardan hiçbir iyiliği esirgemez...

Aslen Kırgız olan Hüseyin’in altı çocuğu,

Bilinçli bir ihanet içindedir!

Kendi özlerine düşmandırlar

Kırgızlara ait gelenek görenekleri,

Aşağılamak isterler,

Tek düşünceleri,

Manas'a zehir içirip öldürmek,

Tahtını alıp, malını mülkünü bölüşmektir!

Bir gün Manas'a zehirli kımız içirirler

Neredeyse öldüreceklerdir.

...

Bu durumdan Kangay’ın savaşçısı

Esen Han faydalanır,

Manas’ı, açık bir savaşta

Yenemeyeceğini bildiği için,

Hüseyin’in oğullarını

Kırgız ülkesine o göndermiştir

Kırgız memleketini,

İçten çökertmektir niyeti

Kırgızı Kırgızla karşı karşıya getirip

Ondan kendi içinde bir düşman

Ortaya çıkarmaktır.

Hiçbir insani duygusu kalmayan,

Kendi özlerine düşman olan,

Servet ve ün peşinde koşan

Bu çocuklar, böylece

Irkına,diline,dinine,kültürüne,kısaca özüne

Bilinçli şekilde yabancılaştırılarak

Kalmakların maşası olmuşlardır

Hikayenin sonunda,

Başarılı olamamış

Ardından birbirlerine girmişler

Ve kendilerini öldürmüşlerdir.

XX

Şimdi birde yine Türk Edebiyatı’ndan

Kırgız Cengiz Aytmatov’un eseri

Gün Olur Asra Bedel’den

‘Mankurt’ hikayesine kısaca kafa yoralım,

Nayman Ana Efsanesi’ne bakalım

Bir insanı mankurtlaştırmak için

Sizde bilirsiniz ki,

Kişinin,en önce başı kazınır,

Başına ıslak bir deve derisi sarılır,

Elleri kolları bağlı bir şekilde,

Güneş altında bırakılır.

Mankurt destanının sonunda,

Oğlunu kurtarmaya gelen

Nayman Ana’nın mankurt oğlu

Annesini tanımamaktadır

Mankurtlaşan oğul

Nayman Anayı öldürmüştür

Ananın ruhu ‘Dönenbay’ adlı

Bir kuşa dönüşmüştür…

XX

Bu iki hikayeden anladıklarımızı

Anlatmaya sayfalar yetmez,

Ancak şunlar söylenebilir

Ortak noktada,

Bilinçli insanların, bilinçsiz bir insanı

Nasılda bilinmez, hale getirdiklerini,

Özüne, anasına, akrabasına

Düşman ettikleri aşikardır

Gördünüz öyle değil mi?

XX

Tabi sizde biliyorsunuz ki

Günümüzde böyle ilkel uğraşılar yok,

‘Propaganda’ denen bir şey var

Bu kelimeyi de Avrupa Tarihi’nden,

Biliriz biz, mesajdır aslında

Çok sayıda insanın düşünce,

Davranışlarını etkilemektir,

Propagandacıların, demogogların niyeti

Demogoji yapma! deriz

Birini eleştirirken,

Bir demogog size zincir vurmaz,

Ayağınıza kadar gelir,

Sadece manipüle eder bilirsiniz,

Kendi düşüncesini dikta eder yani

Hem de hiç siz farkında olmadan

İşte size küreselleşen dünya!

XX

Peki bu hikayelerden,

Bir çok şey çıkardık ta hala

Biz neden Türk Edebiyatı’mıza

Bu destan Kırgızlara ait deriz,

Manas Destanı Kırgızların deriz mesela

Hiç düşündünüz mü?

Propagandalar, senin eserlerini,tarihini

Yine senin toplumuna, yabancılaştırır

Tıpkı iki hikaye de olduğu gibi,

Senide, kendi toplumuna yabancılaştırır da

Kalkar Türk Manas’ı sana Kırgız, Kazak, Azeri yapar!

Bir nevi kendi kendini ötekileştirme çeşididir

İşte size bilinçsiz kölelik

İşte size bilinçli kölelik,

İşte size modern kölelik,

Birinin sizin düşüncelerinizi değiştirmesi için,

İkna olmanız gerekir öyle değil mi?

Hala kendini köle, olarak görmeyenler

Umarım sizi ikna edebilmişimdir!

Sizde çok iyi bilirsiniz ki

Propaganda’nın en güçlü silahı İKNA’dır!

Ve de günümüze baktığında,

Tarih tekerrürden ibarettir!

XX

Yazının sonunu bir şiir ile bitirmek isterim;

''Sana düşman, bana düşman

Düşünen insana düşman,

Vatan ki bu insanların evidir

Sevgilim, onlar vatana düşman'' 

(Nazım Hikmet Ran:6 Aralık 1945)