Bir gazeteci olarak her haftanın bir gününde 

Ortadoğu Gazetesi olarak sokak röportajlarında halkın nabzını tutuyoruz,

Velhasıl o kadar çekingen ve ağzını korkudan bıçak açmayan 

Çoğu insanla karşılaşıyoruz ki 

Toplumumuz adeta pasifleştirilmiş ve sindirilmiş gibi… 

...

Cümleleri röportajda içine atarak yutarak konuşan mı dersiniz,

Aslında söylemek istediği bir çok şey var ken 

Bunları içten kendini bastırarak, temkinleyerek, kendini sansürleyip konuşanı mı dersiniz

Yoksa "hiç bulaşmayayım" diyerek bizi görünce yolunu çeviren mi dersiniz …

Sahi bize ne oldu? 

Toplumumuz ifade de göründüğü kadar özgür değil mi?

Bunun cevabını 

Özgürce sokaklarda görüşlerini açık açık 

Korkusuzca, bağırarak verebilenler söylesin bakalım.

Hatta bu yazıyı okuyanlar düşünsünler bakalım 

Kendilerini ifade ederken ne kadar özgürler? 

Bu yazı biraz da onlara ithaf edilmiştir! 

Hatta cevabı içtenlikle kendinize kendiniz veriniz

Cumhurbaşkanına hakaret yasası ifade özgürlüğü mü, devlet otoritesi mi?

Neyse konumuza dönecek olursak; 

***

Türk Ceza Kanunu'nun 299. maddesi, 

Cumhurbaşkanına hakaret eden kişilere 

1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. 

Peki, bu madde gerçekten devletin itibarını mı koruyor, 

Yoksa ifade özgürlüğüne bir kısıtlama mı getiriyor?

***


Şöyle bir bakacak olursak eğer;

Bu maddenin savunucularına göre;

Cumhurbaşkanına hakaretin cezalandırılması yani 

Başka deyişle devletin en üst makamına yönelik saygının

Korunması amaçlanıyor.

Biliyorsunuz ki; 

Türkiye’de cumhurbaşkanı, sadece bir siyasi figür değil, 

Devletin birliğini temsil eden en üst düzey yöneticidir de (!)

Dolayısıyla, bu makama yönelik ağır hakaret ve saldırılar, 

Devletin itibarını zedeleyebilir (!) 

Bu maddeyi eleştirenlere göre ise;

Bu yasa demokratik ifade özgürlüğüne zarar vermektedir

Çünkü  demokratik ülkelerde cumhurbaşkanları halkın oyu ile 

Seçilen siyasetçilerdir ve halkın eleştirisine açık olmalıdır

-ki bizim ülkede direkt cumhurbaşkanını halk seçiyor-

***


Elbette biliyorsunuz ki 

Hakaret ve sert eleştiri arasındaki çizginin nasıl 

Belirlenebileceği önemli bir tartışma konusudur

Peki bizim ülkede bu 299. madde nasıl uygulanıyor?

Son zamanlarda cumhurbaşkanına hakaret davaları büyük ölçüde bir artış gösterdi

Hatta abartısı yok, son bir kaç yılda on binlerce kişi  bu suçtan yargılandı

Bir çok kişi mahkumiyet aldı

Üstelik bu davalar sadece gazetecilerle sınırlı değil, siyasiler,

Sosyal medyada paylaşım yapan sıradan vatandaşlar…

***

Bu durum bazıları tarafından “yargının siyasallaştığı” yönünde eleştirilere yol açıyor

Zira hukukun herkese eşit davranması gerekir(!) 

Oysa siyasi makamlara yönelik eleştirilerin

Kolayca hakaret kapsamında değerlendirilmesi 

Toplumda “otoriterleşme” algısını güçlendiriyor

Biliyorsunuz ki

Ülkemizde bu uygulama hem dava sayısının fazlalığı hemde 

Verilen cezalar bakımından

Daha sert ve kapsamlı kötü bir tabloyu ortaya çıkarıyor

Gerçek hakaret ve iftira elbette cezalandırılabilir, 

Ancak bu süreç siyasi bir baskı aracı olarak kullanılmamalıdır. 

Ayrıca, cumhurbaşkanı dahil

Tüm siyasetçilerin eleştiriye açık olması demokratik bir toplumun gereğidir.

-Toplumumuz ne kadar demokratik bu başka bir yazının  konusu olsun-

Yasanın tamamen kaldırılması veya 

Cezaların hafifletilerek "para cezası"na çevrilmesi, 

Hem ifade özgürlüğünü koruyacak hem de 

Devletin itibarını zedelemeden demokratik bir denge sağlayacaktır.

Türkiye'nin, hem hukuk devleti kimliğini hem de 

Demokratik değerlere bağlılığını güçlendirmek için

Bu konuda daha dengeli bir yaklaşım geliştirmesi gerekiyor(!)