Asıl ismi Ahmed Faruk-u Serhendî olan İmam-ı Rabbani Hazretlerin Hz. Ömer'in (r.a.) neslinden gelmektedir. 1563'de Hindistan'ın Serhend şehrinde dünyaya gelmiş ve aynı yerde 1624 tarihinde vefat etmiştir.

İmam-ı Rabbânî'nin zamanında Hindistan'da çok geniş fikrî çalkantılar vardı. Halkı İslâmdan uzaklaştırmaya ve İslâmı tanınmaz hale getirmeye çalışan yönetime karşı İmam-ı Rabbani Hazretleri çok geniş bir hizmet halkası oluşturur. Yetiştirdiği talebelerle, daha sonra hem bu talebelerine, hem de nüfuzlu kişilere yazdığı mektuplarla İslâmı müdafaaya çalıştı.

İmam-ı Rabbani müceddiddir. Dine sokulmaya çalışılan hurafe, bid'at ve batıl inançları reddedip, dinin aslını muhafazaya çalışmış ve o devir insanının ihtiyacı olan dinî meselelerde yeni bir takdim şekli oluşturmuştur. Hizmeti sadece kıta Hindistan'ına bağlı kalmamış, zamanla dünyanın her tarafına kök budak salmıştır.

Mektubat'ta yer alan mektupların büyük bir kısmı kendi talebelerine yönelik olduğundan

"Ey oğul!" şeklinde hitapları bulunmaktadır.

Ey oğul!

Bu dünya imtihan yeridir. Onun yüzü yaldızla ve çeşitli yüzlerle süslenmiştir. Sureti nakışlıdır. Çirkin bir kadın gibi kaşı çekilmiş, yanakları boyanmış. İlk bakışta tatlı gelir, göze tazelik ve canlılık hayali verir; lâkin gerçekte o üzerine koku sürülmüş cifeye benzer.

Sineklerin ve kurtların içine dolduğu bir çöplük gibidir. Su gibi görünür, o bir seraptır, Şeker suretinde zehirdir. İçi harap ve çok kötüdür. Bu süsü ve hayasızlığı ile söylenenlerin ve anlatılanların hepsinden şerlidir.

Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Dünya ve âhiret iki kuma gibidir; birini razı etsen, diğeri darılır."

Ey oğul!

Dünya nedir, bilir misin? Kadın, çocuk, mal, makam, reislik, oyun, oyuncak, lüzumsuz işlerle uğraşmak...

Ey oğul!

Cenab-ı Hak sonsuz inayetinden sana nasip verdi. Bilhassa gençlik çağında sana tevbe nasip etti. Şimdi bilmiyorum, o tevbede sebatlı mısın? Yoksa çeşitli muzahrefat ile şeytan seni azdırdı mı?

Ey oğul!

Önemle üzerinde duracağın iş, mübah şeylerin zaruri olan miktarı ile yetinmektir. Bu zaruri miktar da ibadetlerde kuvvet bulmak niyetiyle alınmalıdır.

Sana tefekkür lâzım. Kalbe dayalı işleri yapmak gerek. Aksi halde yarın ziyandan ve pişmanlıktan başka bir şey elde edilmez.

Ey oğul!

İbadete yönelme vakti gençliktir. Akıllı olan bu vakti kaçırmaz, fırsatı ganimet bilir. Zira iş önemlidir.İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir.

Ey oğul!

Varlıkların özü olan insanın yaratılmasındaki gaye, oyun ve oyuncakla eğlenmek, yemek ve içmek değildir. Onun yaratılmasındaki gaye, kulluk vazifelerini yerine getirmek, devamlı bir şekilde Allah'a iltica ve niyazda bulunmaktır.

Ey oğul!

Yalan söylediği defalarca denenemiş olan bir kimse,"Bu gece düşman hücum edecek" diye bir haber verecek olsa, bu haber üzerine o beldenin ileri gelenleri derhal savunma tedbirleri alır. Bu haberi veren kimsenin yalancı olduğunu bildikleri halde o belanın giderilmesi için çareler ararlar. Çünkü tehlike ihtimaline karşı dikkatli olmak lazımdır.

Ey oğul!

Nefis kendi özünde cimridir. İlâhi emirleri yerine getirmekten kaçar. Bunun için devamlı yumuşak konuşmalıdır. Yoksa mal ve mülk bütünüyle Allah'ındır.

Fetvayı âhiret âlimlerinden almalı.

Ey oğul!

Dini hükümleri, fetvaları âhiret ulemasından sorup öğrenmek gerektir. Zira onların sözlerinde tesir vardır. Belki onlara sorulduğu için nefeslerinin bereketi ile amelde başarı hasıl olur.

İlmi kendilerine makam vesilesi yapan dünya alimlerinden kaçınmak gerekir.

Ey oğul!

Hayatının en güzel zamanlan heva ve heveste geçti. Allah düşmanlarının rızasını kazanma yolunda geçip gitti.

Ey oğul!

Fırsat ganimettir. Sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir. Vakitlerini devamlı olarak Allah'ın zikrine harcamak gerekir. Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dahildir, isterse alış veriş olsun.

Ey oğul!

Düşük dünya süslerine aldanmaktan sakın. Bu fani saltanata kanmamaya dikkat et. Bütün hal ve hareketlerinde şeriata göre amel et. Hayat, temiz şeriat üzere olmalıdır.

Ey oğul!

Bilmiş ol ki, ebedî kurtuluşun kolaylaşması için insana şu üç şey mutlaka lâzımdır: İlim, amel, ihlâs.

İlim iki kısımdır: Birinci kısım, amel olup bunun izahını fıkıh üzerine almıştır.

İkinci kısım, bundan maksat mücerred itikat ve kalbi yakindir. Bunun tafsilatı kelâm ilmi üzerine yazılan kitaplarda vardır. Haliyle Ehl-i Sünnet ve'l-cemaatin görüşüne göre... Şöyle ki: Bunlar fırka-i naciye olup, bunlara tabi olmadan hiç kimse için kurtuluş ümidi yoktur. Bunlara kıl kadar muhalefet olsa, iş tehlikeye girer, hem de ne tehlike!

Ey oğul!

Tam manasıyla kul hakkının ödenmesi cihetine gidilmelidir. Bu yolda tam bir gayret gösterilmelidir. Ta ki, üzerinde hiç kimsenin hakkı kalmaya. Çünkü bu dünyada hak ödemek kolaydır, yumuşaklıkla, tatlı dille helallik dilemek mümkündür; ama âhirette iş zordur. Orada çare bulmak mümkün değildir.

Ey oğul!

Nefis, makam ve baş olmak sevdası üzerine yaratılmıştır. Bütün gayreti, akranı üzerine üstün gelmektir.

Sabah namazının iki rekât farzını cemaatle kılmak sabah namazını cemaatle kılmayı bırakıp geceyi sabaha kadar ibadetle geçirmekten çok faziletlidir.

Hâsılı; nefsin, başkanlık, üstünlük, yükseklik taslamak hususundaki boş kuruntulann pisliklerinden kurtulmadıkça kurtuluş mümkün değildir.