“BAZI koltuklar üzerinde oturanlar övünür, bazı koltuk sahipleri de oturdukları koltukta övünür.” Koltuğu, yani makamı şereflendiren insanlar olduğu gibi, üstüne oturanları şereflendiren koltuklar da vardır. Oturduğu koltuğu şereflendiren insanların sayısı ne kadar artarsa, Türkiye’nin önü o kadar açılacaktır.

Aksi takdirde koltukta kaybolan insanlar, oturdukları koltuğu kaybetmemek için her yolu mubah sayarak koltuğa yapışacaklardır. Bazı siyasetçiler iki de bir konuşur durur: “Ben her makama seçimle geldim, kendi irademle ayrıldım.” Der. Ancak birçok siyasetçi, siyasi parti başkanlığına bile kendi belirlediği delegelerin oyu ile gelir. Böyle konuşanların ne kadar doğru söyledikleri bir yana, Apartman yöneticisinin bile yönetimi bırakmadığı bir toplumda kaç kişi kendi iradesiyle koltuğu bırakma yürekliliğini gösterebilir? Seçimle geldiği yerden kendi iradesiyle gitmek şöyle dursun, millet iradesiyle bile gitmek istemeyen koltuk sahibi insanların topluma verebilecekleri bir hizmet yoktur.

Toplum iradesine karşı zinde güçlerden medet umarak, tüm milli ve siyasi ilkeleri yok sayarak koltuğu kapmanın veya koltukta biraz daha kalmanın yolunu aramak, en basitinden demokrasi kültüründen uzak olmanın göstergesidir. Demokratik kültürü yönetim sorumluluğun olmadığı muhalefette benimsemek kolaydır.

Muhalefette demokrasinin bütün şartları benimsenir, erdem dilden düşürülmez. Ama bu söylemler geçmişte hep söylemden ibaret kalmıştır. Söylemin gerçeğe dönüşmesi, iktidarda olduğunuzda kendinizi demokrasinin yazılı olmayan ilkeleriyle sınırlayabilmekle mümkündür.

Söylemler bir disiplin içinde sözden icraata dökülmeye millete hizmet olarak yansımasıyla, millet koltukta oturana sahip çıkmasını da bilir.

Dünyanın en kıymetli mücevherlerini ziynet olarak takan bir kişi, o ziynetten daha üstün değilse, taşıdığı ziynetten daha kıymetsiz hale düşecektir. “Bazı kollar bileziklerle, bazı bilezikler de kollarla övünür.” Sözü boşuna söylenmemiştir. Bileziğin övünmesine sebep olan kol, ne büyük koldur. Taktığı bilezikle övünen kola yazık! Türkiye’de iki koltuk vardır ki ikisine de oturanlar koltuk virüsü kaparlar.

Siyasetçiler, oturdukları koltuktan koltuk virüsü kapmıştır. Bunun için siyaset koltuğuna oturanlar bir daha o koltuktan kendi iradesiyle kalkmazlar. Kendilerinden daha iyi ve daha layık birinin olup olmaması onları ilgilendirmez. Bir kere oturdular ya, o koltuk onların tapulu mülkü gibidir.

Koltuktan komployla veya kasetle gönderilenler ile gelenler başka! Milletin güvenini kazanamayan, gönlüne giremeyen siyasetçiler koltuktan kalkarlarsa, kendilerine değer veren kalmayacak, selam veren olmayacak, bir istekte bulunan kalmayacak. Milletle bağ kuramayan siyasetçiler bunu bildikleri için koltuktan kalkmazlar, iktidar koltuğuna oturmayı da hedeflerine hiç koymazlar. Vah o zavallı koltuk vah. Nelere kadirsin sen.

İkinci koltuk ise bürokrasi koltuğudur. Bürokrasi koltuğu da kısa sürede alışkanlık yaratır. Alışkanlık yapmakla kalmaz. Bir de virüs bulaştırır. Koltuk virüsü kapanlar virüsün etkisiyle koltuktan bir türlü ayrılmak istemezler. Kendilerine öyle önem atfederler ki sanki oturdukları koltuğu boşaltsalar, Türkiye’de bütün işler karışacak, hayat duracak.

Gerçekte öyle midir? Hayır! İnsan fani. Bir ülkede birinci derecedeki yetkililerinde ömrü dolduğunda ölüyor. Hayat devam ediyor. Yani hayat hiçbir zaman durmuyor.

O halde aslolan kendini ne küçük, ne büyük görmektir. Kendinden söz ettirebilecek arkanda güzel hizmetler bırakmaktır. Kendini bulunduğu yer için vazgeçilmez sayanlardan kurulacak bir orduyla hangi zaferi kazanabilirsiniz? Bize kalırsa, hiçbir zafer kazanamazsınız.

Kendinizi yüzünüze karşı övmek isteyenlere her imkânı tanıdığınız halde, övdükten sonra bir kerecik olsun yerme hakkını kullanmak isteyenlere karşı en ağır cezayı vermeye çalışıyorsanız, kendinize karşı dürüst olamıyorsunuz demektir. Saydığımız olumsuzlukların sahipleri, üzerine oturduğu koltukta övünenlerdir.

Oysa bunun tam zıddı olmalıdır. Makama itibar kazandıracak kişiliğe sahip olmalıdır. Makama itibar kazandıracak durumdaki insanlar hiçbir zaman makamlarını önemsenmezler.

Bu kişilik sahibi insanları da millet zaten koltuğundan indirmez. Koltuğu kendisine millet sunar. Çünkü onlar için makam geçici rütbelerdir. Makamdan itibar kazanan insanların makamı önemsememesi mümkün değildir.