İyilik 'Buz', Kötülük 'Demir' Üzerine Kazınır
Fransa, aynı Fransa.
Hiç değişmedi.
Tarihi boyunca, teslimiyetçi politika izledi.
“Paris bombalanmasın “ yalanı ile
Almanya'ya kurşun atmadan teslim oldu.
Kurtuluş için Amerika'ya biat etti.
Uşaklık yeni değil.
Fransa'nın bütün şehirlerinde soykırım anıtı var.
22 Nisan 2012 de Fransa'da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.
300 bin ermeni oyu uğruna diasporanın uşaklığını yapıyor.
Sarkozy ekonomik kriz nedeniyle halk desteğini kaybetti.
Sadece ülkesinde değil, ülkesi dışında da sevilmiyor.
Güzel karısının çekiciliği dahi Sarkozy'e sempati getirmiyor.
Çünkü onun döneminde Fransa'nın uluslar arası camiada saygınlığı azaldı.
Dün; sarayının bahçesine çadır kurdurup Kaddafi'yi ağırladı.
Petrol ve para için önünde diz çöktü.
Sonra,
Amerika, “ Vur” deyince Libya'yı bombaladı.
Modanın merkezi Paris'te son moda; Türkiye düşmanlığı.
Sarkozy, her fırsatta, “Türkiye Avrupa'da değildir” diyerek, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktı.
Tarih sayfalarını 10 yıl geri çevirelim.
Fransa, sözde Ermeni soykırımını tanıdığını açıkladı.
Elçiyi birkaç haftalığına geri çektik.
Sonra…
Güçlü devlet tavrı sergileyemedik.
Elçi geri gitti, Fransa'yla kanka! ilişkileri başladı.
Aynı gelişmeler, İsviçre ile yaşandı.
Orada da sözde Ermeni soykırımı kabul edildi.
İtiraz dahi edemedik.
Baktılar ses çıkmıyor.
Çıkmadığı gibi İsviçre çukulatası yemeye devam ediyoruz.
Hemen ardından, sözde Ermeni soykırımına “hayır” diyenler için hapis ve para cezası getirdiler.
İsviçre ilişkilerimiz dondu mu.
Hayır.
Kankalık sürüyor.
Bugün, dünden farklı.
Bombalayarak yerle bir ettiği Libya'dan aslan payını alamadı.
Dahası; Kaddafi'nin öldürülmesinden sonra gittiği Libya'da kurtarıcı gibi değil, şarlatan gibi karşılandı.
Türk heyeti gibi bağırlara basılmadı, omuzlara alınmadı.
Yüzüne bakan olmadı.
3-5 kişiye seslenip, mosmor Fransa'ya döndü.
İran ve Suriye ile aramız, şer üçgeni,
Amerika, İngiltere ve Fransa nedeniyle iyi değil.
Sınır komşularımızla sömürgeci ülkeler yüzünde neredeyse savaşacak konumdayız.
Sarkozy'nin, Ermeni diyasporasından oy almak için Türkiye'nin onur ve gururu ile oynamasına izin veremeyiz.
Ki; TBMM'de eli kanlı teröristlerin sözcülüğünü, yapan BDP hariç diğer partiler, Fransa'ya tepki gösterilmesi konusunda anlaştılar.
Yani, muhalefet iktidara bu konuda tam destek verdi.
İktidarın tepkisi, sadece elçiyi geri çekmek gibi göstermelik yaptırımlar olmamalı.
“ Etki, tepkiye eşit, ters yönlüdür” fiziğin değişmez kuraldır.
Fransa'nın eli kanlıdır.
Cezayir ve Ruanda'daki katliamlardan sorumludur.
İktidar ve muhalefete düşen görev; “ Fransa'nın Cezayir'de soykırım suçu işlediğini” Meclis'e kanun teklifi vermektir.
Sadece teklif vermekle kalmayıp, Fransa'nın Cezayir'deki soykırımına “ Hayır “ diyenlere de para ve hapis cezası vermektir.
Ayrıca Ruanda'da Fransa'nın başrol oynadığı katliamı da Cezayir soykırımından sonra gündeme taşımak ve her fırsatta bu soykırım ve katliamları her yerde dile getirmek.
Ticarette ilişkileri dondurmak geçici çözümdür.
İyilik buz, kötülük demir üzerine kazınır.
Fransa ve Türk düşmanı Sarkozy'e iyilik yapıp sadece ticari alanda tepki vermeyelim.
Sözde soykırıma, bir daha silinmemek üzere gerçek soykırım ile cevap verelim.
Korkunun ecele faydası yok.
AB, gerçekleşmeyecek bir rüya.
Rum, Yunan ve Fransa'nın olduğu bir birliğe girmemiz mümkün değil.
Hıristiyan kulübünde Müslüman'a yer yok.
Fransa'ya vereceğimiz onurlu cevap, sadece Sarkozy'e tokat olmayacak, aynı zamanda Türkiye'nin AB ilişkilerinin donma ve bitiş noktası olacaktır.
Zaten ilişkilerimiz bitmiş,
Bu adımlardan korkmayalım.
Önceliğimiz onurumuzu korumak olmalıdır.
