Kod Adı "Toros"
Zaman su gibi akıp geçerken,
Bir "SAATİN" ne kadar değerli olduğunun farkına varmayız.
Gözlerini saatinden ayıramayan Toros için,
Yelkovanın rakamlar üzerinde 60 saniyelik dansı geçmek bilmiyordu.
Saati 05.00'i gösterdiğinde,
Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı.
Başını göğe kaldırdı.
Duymayı arzuladığı sesi duyamadı.
Görmeyi arzuladığı sahneyi göremedi.
Tekrar saatine baktı.
Yelkovan akrebi harekete geçirince,
Saat 05.01 oldu.
Gün ışımaya henüz başlamıştı.
Alandaki askeri uçakların motorları ısıtılıyordu.
Yüzlerce, binlerce asker karıncalar gibi sağa sola koşuşuyor.
Komutanlar, motor gürültüsü nedeniyle daha yüksek sesle, bağırarak emir veriyorlardı.
Uçaklar, birbiri ardına havalanıp, Toros Dağlarının zirvelerini aşmaya başladı.
Rum radyoları sürekli aynı şarkıyı çalıyordu:
"Bekledim de gelmedin,
Hiç mi beni sevmedin"
Toros, heyecanlıydı.
Yerinde duramıyordu.
Rum radyolarının tekrar tekrar çaldığı şarkı, yüreğinde sıkıntı yaratıyordu.
"Acaba" sorusu, bir matkap gibi beynini oyuyordu.
Oysa bir gün önce çok mutluydu, heyecandan kabına sığamıyordu:
Gün geceye kavuştuğunda yanına gittiği Asaf Bey, küçücük ince bir kâğıdın üzerine,
"Beklediğin oldu" diye yazınca sevinçle birbirlerine sarılıp öpüşmüşlerdi.
Asaf Bey; "Yarın saat 5'te gelecekler.
Saat 10'dan önce kimsenin bilmemesi lazım".
Saat 5'te açıklama yaparak, halka duyuracaksın. "
Evine giderken mutluluktan uçuyordu.
Saat 04.00'de Avusturyalı irtibat subayını kaldırıp,
"Kalk, müdahale var', demişti.
Uyku mahmuru subay; " Ne müdahalesi " diye sorunca, gülerek;
"Türk müdahalesi" diye cevaplamıştı.
Subay telaşından pantolonunu merdivenlerde giyerek telefona koşmuş,
Karargâha haber vermek için ahizeyi kaldırdığında cevap alamayınca soran gözlerle bakmıştı:
" Teller kesik" dediğinde, subayın şaşkın yüz ifadesi hoşuna gitmişti.
Halka anons yaparken sesi titremiş, sevinç göz yaşlarına hakim olamamıştı.
Bir aksilik vardı.
Saati 05.00' gösterdiğinde, ses olmadığı gibi, gelen giden de yoktu.
Anonsu duyan Rum radyoları da;
" Bekledim de gelmedin,
Hiç mi beni sevmedin" şarkısını tekrar tekrar çalarak adeta alay etmeye devam ediyordu.
İçini korku kapladı.
Üşüyordu.
Evrende kendini yalnız,
Yapayalnız hissetti.
Saat 06.05'de gökyüzü sarsıldı.
Toros, ayaklarının altındaki toprağın titrediğini hissetti.
İşte o an, ne büyük bir hata yaptığını anladı.
Türkiye ile aralarında bir saat fark vardı.
Gürültü, gökyüzünden denize,
Denizden karaya vurdu.
Kıbrıs sarsılıyordu.
Toros, bir an olsun yüreğini kaplayan , " Acaba gelmeyecekler mi" endişesinden utandı.
Koalisyondaki MSP lideri ve Başbakan vekili Necmettin Erbakan Milli Güvenlik Kurulu'nu toplayarak
Kıbrıs konusunu görüşmek ve gerekirse ortak müdahale yapılabilmesi için İngiltere'ye giden Başbakan Bülent Ecevit'in talimatı ile taarruz kararını iletmişti.
Türk ordusu 20 Temmuz 1974 sabahı saat 6.05'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma başlatmıştı.
Türk paraşütçüleri Lefkoşa'nın kuzeyine, Hamit köy - Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine inerken, denizden çıkarma Karaoğlanoğlu (Pentemili) plajına yapılmıştı.
Rumlar,
"Bekledim de gelmedin,
Hiç mi beni sevmedin" şarkısının nağmelerine kendilerini öyle kaptırmışlardı ki,
Türk jetleri göğü yardığında, iş işten geçmişti.
Akşama doğru Türk askerlerine karşı koymaya başladılarama ezildiler..
1.Harekâtı,
"Ayşe Tatile çıksın" parolası ile 2 Harekât izledi.
Yunanistan'daki albaylar cuntasının EOKA-B aracılığıyla Makarios'a karşı yaptığı darbeye, Türkiye askeri müdahaleyle cevap verdi.
1968 yılına kadar adaya girişi yasak olan "Toros" ada tarihinde yeni bir dönem başlatmıştı.
Harekât neticesinde bir taraftan Magosa'ya diğer taraftan Lefke'ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.
22 Temmuz 1974 tarihinde ateşkes ilan edildi.
Türk müdahalesi sonucu Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson Hükümeti de yıkıldı
Direniş Harekâtında kullandığı " Toros" ismini, bir daha silinmemek üzere Rumların beynine kazıyan Rauf Denktaş, 1976'da yapılan ilk genel seçimlerde 'Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanlığı'na seçildi.
Ulusal Birlik Partisi'ni kurdu, 1981'de ikinci kez 'Devlet Başkanlığına seçildi.
Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi, 15 Kasım 1983'te self-determinasyon hakkını kullanarak oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etti.
KKTC'nin kuruluş bildirgesini Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu.
Denktaş 1985 yılında Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından 1990, 1995 ve 2000'deki seçimlerde de Cumhurbaşkanı seçildi. Aynı zamanda, Kıbrıs Türk Halkı adına Rum Kesimi ile barış müzakerelerini de sürdürdü.
Rauf Denktaş, Kıbrıs davasını yürüttüğü süre boyunca, 5 BM Genel Sekreteri, 5 Rum lider, 6 Türkiye Cumhurbaşkanı ve 13 Başbakanı ile çalıştı.
Türk hükümetleri, 2002 yılına kadar Rauf Denktaş'a tam destek verdi.
AK Parti'nin hükümete gelmesiyle birlikte, Ankara'nın Kıbrıs sürecine bakışı değişti.
Adada sorunun bir an önce çözülmesini isteyen Türk yetkililer ile Denktaş arasında özellikle Annan Planı sürecinde görüş ayrılığı yaşandı.
O bir dava adamı idi.
Kanla kazanılan hakların, AB ve ABD baskısıyla masada kaybedilmesinden korkuyordu.
Önce Rum Kesimi ile yaptığı müzakerecilik görevini, daha sonra da, 17 Nisan 2005'te yapılan seçimlerinde aday olmayarak Cumhurbaşkanlığı görevini Mehmet Ali Talat'a devretti.
Rauf Denktaş, oğlunun yanına gömülmeyi vasiyet etmişti.
" Ata'mız öldü" diyen Kıbrıs Türkleri onu, ölümsüzleştirmek için, Lefkoşa'da "Toros" kod adı ile liderliğini yaptığı, TMT Anıtı'nın bulunduğu Cumhuriyet Parkı'na defnetti.
Kurulacak müzesinde en çok, Rauf Denktaş'ın saatini görmeyi arzularım.
Çünkü yaşamı mücadele için geçen, korku nedir bilmeyen " Toros", saat farkı nedeniyle, Türk jetlerini beklerken bir saat boyunca ecel terleri dökmüş ve de korku duymuştu.
Şimdi bunları niçin yazdım diyeceksiniz?
Adayı üç kuruşa peşkeş çekmek isteyenlere, orada ki tarihin kanla yazıldığını hatırlatmak istedim.
Ve rahmetli Denktaş"ın ruhuna, bu "ŞANLI" mücadelesini armağan etmek istedim.
Ruhun şad olsun yüce insan, TÜRK insanı senin kahramanlığını "ASLA" unutmayacaktır.
