İçinizi Karartmayacak Bir Yazı
Her zaman hayıflanırız:
“ Televizyon seyredince içim kararıyor”
“ Okunacak tek bir iyi haber yok”
Bu tür serzenişleri,
hepimiz,
sürekli yaparız.
Gerçekten de, televizyon ve gazete haberlerinde sürekli,
“kötü” haberler gündem oluşturur.
Ortalığa bakıyorsunuz,
İçiniz kararıyor.
Tecavüz haberleri,
İhanet hainlik haberleri,
Savaş, bombalarla, parçalanan insan haberleri,
Terörist saldırısı haberleri,
Açlık sefalet haberleri,
Veya aile cinayetleri hep ön planda.
Özetle içimiz kararıyor.
Bugün içinizi karatmayacağım.
Güzel bir habere değineceğim.
Bir sağlık haberine.
özellikle de
ambulanslar çok eleştiri alır.
Bodrum'dan e- mail gönderen bir okurumuz,
bazen iyi şeyler olduğuna da dikkat çekiyor.
Okurumuzun yazısını aynen yayınlıyorum:
“Gece yarısı yeğenimin baygın yattığını görünce panikledik.
Belirtiler zehirlenmeyi gösteriyordu.
Bodrum Devlet Hastanesi'ni aradık.
Telefona çıkan bayan, adresi ve telefonumuzu istedi.
Ardından da dayıma telefon ettik.
Bodrum'da trafik olmadığı için, dayım 2-3 dakika sonra geldi.
Yeğenimi, aşağıya indirirken dayım hastaneyi arayarak, ambulansa gerek kalmadığını,
hastayı hastaneye kendi imkânlarımız ile getireceğimiz söyledi.
Santraldeki bayan, dayımı ambulansa bağladı.
Yetkili, ambulansın çok yakında olduğunu,
ilk müdahale gerekebileceğini, kendilerini beklememizi söyledi.
Çok kibar ve ikna ediciydi.
Telefonu kapattığımızda ambulansın siren sesini duyduk.
Biri bayan üç kişi indi.
Hemen arabadaki yeğenimi, özenle ambulansa taşıdılar,
hemen olayla ilgili bilgi alarak, hastaya ilk müdahaleyi yaptılar.
Üçü de genç, ilgili, bilgili, serinkanlı ve hızlıydılar.
Onları takip ederek Bodrum Devlet Hastanesi'ne gittik.
Acil kapısında nöbetçi doktor, hastabakıcı ve hemşireler karşıladı.
Hastamızı hemen odaya alarak, gerekli müdahaleyi yaptılar.
Heyecan içinde beklerken, acili gözlemledik.
Ambulanslar sürekli hasta taşıyordu.
Bulunduğumuz mekân ufak olmasına rağmen, nöbetçi doktor,
hemşire ve hastabakıcılar canla başla çalıştıkları için anında müdahale yapılıyor, kimse bekletilmiyordu.
Doktor, çok sayıda hastayla ilgilenmesine rağmen,
yeğenimizin durumu ile de sık sık bilgi vermeyi ihmal etmeyip,
Hastanın bir gece hastanede yatması gerektiğini söyledi.
2 kata çıktık. Hemen bir yatak hazırlandı.
Oda sıcaktı.
Yeğene serumlar takıldı. Refakatçi için de sandalye verildi.
Sabah, hastaneye gittiğimizde hastamız ve refakatçi kahvaltılarını yapmışlardı.
Çıkış işlemleri için sadece yeğenim ve refakatçinin kimlik fotokopisini aldılar.
Güler yüzle ve de bir lira dahi almadan hastamızı taburcu ettiler.”
Okurumuzun anlattıkları keşke ülkemizin her köşesinde yaşansa.
Ambulanslar Bodrum'da olduğu gibi zamanında gitse.
Doktorlar, hastaları güler yüzle karşılasa.
Hastalara doğru teşhis konulup, tedavileri yapılsa.
Ve de hastalar para ödemeden, bürokrasi tarafından esir alınmadan kolayca taburcu edilseler.
Böylesi güzel bir olay, ülkemizde az da yaşanıyor olsa ne mutlu.
Tabii bu arada bir dileğimiz var.
Bu sahnenin, İstanbul”un, Ankara”nın özetle Türkiye”nin her yerindeki hastanelerde
yaşanmasını,
İnsanların ”İNSAN” olarak sağlıkta, en iyi şartlarda tedavi görmesini istiyoruz.
Peki, şimdiki TABLO öylemi?
Pek sanmıyorum.
İstanbul”da iki üç Devlet Hastanesine gidin,
Siz kendiniz görün.
