SEHER YEMEĞİ
Sabahın “SEHER” vakti.
SEHER yemeğindeyiz.
Bu terimi, Bakü”den yeni dönen,
Prof Dr Erşan Aygün Hocamız kafamıza sokuyor.
Yani kahvaltıdayız.
Hocama Azerbaycan yaramış.
Yeni öz Türkçe kelimeler öğreniyoruz;
Çimmek, peşkir, yuğmak”gibi.
Özetle dostlar milliyetçi hekimlerle birlikteyiz.
Toplantı amacımız belli,
Çanakkale zaferini kutlamak,
Tıp Bayramını söyleşilerle anmak.
Ama sabah kötü başlıyor,
PKK itleri ortalığı savaş alanına çevirmiş,
Gelen herkes ortalığın halini anlatıyor.
Çoğu doktor canını zor kurtarmış.
Bu kasvetli umutsuz ve gerilimli havayı,
Kürsüye çıkan Namık Kemal Kurt Hocamız dağıtıyor.
Kendisi doktor olmasının yanısıra,
Tarihle de çok alakalı.
Hele tıbbiyecilerin tarihini,
Milli mücadele yıllarında ki katkılarını çok iyi biliyor.
Meseleyi de mihenk noktasından yakalıyor.
O konuştukça,
Atatürk,
Çanakkale savaşı ve hekimlerin bu mücadele de ki katkılarını öğreniyoruz.
Bunları bize anlatıyor.
Zamanın da Avrupa”da daha ileri durumdaki tıbba rağmen,
Gazi”nin niçin?
Kendini Türk doktorlarına teslim ettiğini daha iyi anlıyoruz.
Özetliyor,
Türk ocaklarının kuruluşunu,
Milliyetçiliğinin temellerini atanların tıbbiyeliler olduğunu,
Atatürk Samsun”a çıkarken yanında iki doktor bulunduğunu zihinlerimize belletiyor.
Haydarpaşa Garında Gazi”yi karşılayanlar arasında,
Yine bu yiğit doktorlar vardı.
Anadolu ya, milli mücadeleye silah sevkiyatının,
Rumeli de ki ilk öncüleri,
Yine tıbbiyelilerdi.
Hocamız bunları büyük bir zevkle, huşu ile anlattı.
Zevkle dinledik.
Ama hocamız satır aralarına da büyük TÜRK Bozkurdu,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk”e şimdilerde yapılanları da,
“ES” geçmedi.
Sordu;
“Bu günlerde,
Atatürk”le ilgili bir belgesele,
Bir haber -röportaja,
Bir etkinliğe”
Hiç rastlıyor musunuz?
Kahramanımızı, Paşamızı, Efsane liderimizi,
Birileri unutturmaya çalışıyor.
Kadınlar günü,
Sevgililer günü,
Babalar günü,
Analar günümüz var,
Ama bir ATATÜRK günümüz yok.
Neden?
Hocamızın sorusu bu?
Tabii ki bize değil,
Mevcut iktidara,
Atatürk”ü sever görünüp,
Seyit Rıza haini ile vurmakta beis görmeyen,
Tunceli isyanını,
Atatürk ve katliam kelimesi içinde bize sunmaya çalışan mevcut iktidara.
Özetle
Namık Kemal Kurt ile Orhan Gedikli Hocalarımıza teşekkür ediyoruz.
Milli mücadele yıllarını,
Mücadelenin şartlarını güçlüğünü bize bir daha anlattıkları için.
Kanımız kaynattılar.
Ve Milliyetçi Hekimlerin son gündem maddesi.
Tabip Odası seçimlerin katılma durumu.
Bu konuda iktidarın hekimler üzerinde büyük etkisini, baskısını gördüm.
Haklılar da.
Özel hastaneler giren doktorların kadrosunu bile Sağlık Bakanlığı verirse,
İş hayatın bakanın iki dudağınızı arasında olursa korkmak normal bir deyim oluyor.
O yüzden derneğin toplantılarına katılım az sayıda oluyor.
Hekimler tartıştılar,
Kimisi katılalım, kimisi katılmayalım dedi.
Öze gelirsek, orada olan hekimlerin özü ”MİLLİYETÇİ” olmaları.
Öyle üçe beşe pabuç bırakacak tipler değiller.
Bence katılmalı, bir kişi dahi kalsalar o seçimde broşürlerle, belgelerle, misyonlarını temsil etmeliler,
Hedefleri ile birliktelikleri ile biz buradayız demeliler.
Konuya en son noktayı genç bir doktor adayı öğrenci koydu,
SEHER yemeğine 10–15 kişilik tıp öğrencisi arkadaşı ile gelmişti;
“Hocalarımızın fikirlerin saygı duyuyoruz,
Ama biz katılalım diyoruz.
Broşür mü? Dağıtacaksınız,
Biz buradayız”dediler.
Bu konuşma tıbbiyelilerin geleceğinin de sağlam olduğu görüntüsünü bize verdi.
Gelecekte çocuklarımız kendilerini,
Beyni “MİLLİ” hislerle dolu doktorlarımıza teslim edecekler.
Ne söyleyeyim o gençlerle gururlandım.
