ŞAMGEN ŞENGEN OLDU YENGEN
Daha dün;
“Şengen’i boşver, Şamgen’e bak” diyorduk.
N’oldu da!
Şamgen, birden yengen oldu.
Komşu, düşmana dönüştü.
Araplar susuyor.
Dünya susuyor.
Mahallenin namusunu kurtaracak mahalle kabadayısı gibi, Suriye’ye celalleniyoruz.
Dahası, savaş tamtamları çaldırıyoruz.
Libya’yı bölmek için birbirleriyle yarışan; Fransa ve İngiltere nerede?
ABD, ortada yok.
Arap birliği, kendi kardeşleri için neden? sesini yükseltmiyor.
ABD’nin nüfuz alanındaki Tunus ve Mısır’daki halk hareketleri, Amerikancı olmadığı için rejimler, “silahsız” halk eylemleriyle yıkıldı. Libya’da ve Suriye’de ise resim farklıydı.
Halk hareketlerinin, Tunus ve Mısır’dan sonra Ürdün, Yemen ve Bahreyn’de de rejimi yıkmasını engellemek için ABD ve AB, Libya ve Suriye’deki rejimlerin yıkılmasına yönelik hareketleri başlattı.
İlginç olan bu hareketlerin, İstanbul’daki “Değişim Liderleri Zirvesi” n den sonra başlatılması. Batının tüm uğraşlarına rağmen, Bahreyn ve Yemen halkları rejime başkaldırdı.
ABD, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri bölgeye asker göndererek, Bahreyn’deki halka karşı katliam yaptı.
Dünya bu katliamlara kayıtsız kaldı.
Çünkü Bahreyn’de ayaklananlar Şii idi.
Hükümet ise; gerici Sünni iktidarın Suudi hanedanlığı ve ABD tarafından destekleniyordu.
Şii topluluklar ve radikal Sünni gruplar arasında İran'ın güç kazanmasını istemeyen ABD,
Nüfusunun yüzde 75’i Şii olan Bahreyn’de Amerikancı rejimin devrilmesi ile gerçek “ Arap baharı” dalgasının, Suudi Arabistan’a da yayılacağından çekiniyor.
Ayrıca Bahreyn’in, Amerikan 5. Filosunun da ev sahipliği yapması da, meydanlara dökülen halkın katledilmesi için geçerli sebeplerden birisiydi.
Beşar Esad”a demokrasi tavsiyeleri veren Kral Hamad bin İsa Al-i Halife, halkın öfkesinden korktuğu için Bahreyn’i, Suudi Arabistan’a eyalet yaptı!
Yemen’de de Bahreyn’deki gelişmeler yaşandı.
Dünya basını ve Cehennem Meleği Angelina Jolıe, halkların meydanlarda katledilmesine seyirci kaldılar.
Savaşın eşiğine geldiğimiz, uzun sınır komşumuz Suriye’de de, Libya’daki gibi sokaklarda halk değil, batının örgütlediği silahlı çeteler var.
Suriye’deki sıcak çatılmalar nedeniyle dikkatlerin kendi üzerinden çekilmesi ile rahatlayan
Arap Baharı ile Ortadoğu’daki en önemli müttefiklerinden Mısır lideri Mübarek’i, ardından en güvendiği isimlerden Yemen Cumhurbaşkanı Salih’i kaybeden, Suudi Arabistan’la ise ciddi güven sorunu yaşayan ABD, Türkiye ile ortak hareket ederken, İsrail, krizi derinleşip bölgeye yayılacak bir mezhep savaşına döndürme politikası yürütüyor.
Politik arenada beş maymun komedisi oynanıyor.
Türkiye, bu oyunda başrolde. Senatör, John McCain, 6 ay önce, “ABD’yi bir daha savaşa girmiş görmeyeceksiniz. Amerikan kamuoyu bunu engeller ...” demişti.
Gerçekten de ABD, 3, 5 trilyon dolara mal olan Irak Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da aktif olarak savaşa girmedi.
Savaşı, piyonları yaptı.
ABD, Suriye savaşında aktif rol almıyor.
Ancak, Suriye ile savaş kararını veriyor.
Nerede; Türkiye’de.
Ne diyor;” Suriye’de askeri yöntem devreye sokulmalı”
Esat muhaliflerinin silahlandırılması kararı ise, ABD’de veriliyor.
Puzzel’li İsrail lobisi tasarlıyor.
Irak’ta “kitle imha silahları” yalanıyla dünyayı savaşa ikna eden batı, bu defa psikolojik harbi Suriye’de başlattı.
Esat rejimini devirmek, muhalefet güçlerini/çeteleri daha güçlü kılmak için her yalanı devreye sokuyorlar.
Olmayan çatışmaları, montajla olmuş gösteriyorlar.
Askerleri tahrik ediyorlar.
Yandaş medya sayesinde de dünyaya muhalefeti güçlü/haklı, Esad rejimini güçsüz/ haksız gösteriyorlar.
Suriye ile savaş, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığında felakete sürükler.
Irak savaşının ABD’ye maliyeti 3, 5 trilyon dolar oldu.
Böylesi bir savaşta değil trilyon dolar, 100 milyar dolar dahi Türk ekonomisini batırır.
ABD, Saddam Hüseyin’e Kuveyt’e saldırması için yeşil ışık yakmıştı.
Sonrası Saddam’ın İdamı, Irak’ın bölünmesi, bir milyondan fazla insanın ölümü ile sonuçlandı.
Tarih, yaşananlardan ibret dersidir.
Suriye ile batı istediği için savaşı göze almadan önce, Ortadoğu’da yaşananlara bir göz atalım.
Kendimize;
Bahreyn’de, Yemen’de halk katledilirken neden ses çıkarmadığımızı.
Bahreyn kralı, ülkeyi Suudi Arabistan’a halka sormadan ilhak ederken, demokrasiyi neden unuttuğumuzu,
Irak’ın içinde yuvalanan PKK teröristleri için neden sessiz kaldığımızı,
Kandil’i teröristlerden neden temizleyemediğimizi,
Musul ve Kerkük’te soydaşlarımıza yapılan zulüm ve kıyımlara neden sessiz kaldığımızı,
Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçiren, gemimizi vurarak askerlerimizi şehit eden ABD’ye neden hesap sormadığımızı,
Uluslar arası sularda gemimize çıkıp insanlarımızı öldüren İsrail’e niçin kafa tutamadığımızı,
İsrail ile hangi çıkarlar doğrultusunda stratejik karar aldığımızı,
Teröristlere topraklarımıza girerek askerlerimizi şehit etmeleri için göz yuman Irak hükümetine, aşiret reisi Barzani’ye sesimizi yükseltmemizi,
Bir avuç çapulcu ile başa çıkamazken, Suriye bataklığına sürüklenmemizin nedenini soralım.
Ya da soruyu şöyle değiştirelim;
Komşu ülkeden sızan teröristler askerlerini ya da vatandaşlarını öldürecek olsa, İsrail hükümeti ne yapar.
Her güçlü hükümetin yaptığını.
Saldırının geldiği ülkeyi haritadan siler.
Irak cehenneminde on binlerce şehir veren Türkiye’nin, delikten geçemeyen sıçanın kuyruğuna iki kabak bağlaması gibi, Suriye ve İran’la kapışmak istemesini anlamak için, mantığı ters irdelemek gerek.
