Ağzını Öpem Dedem
'Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır…”
Hay, ağzını öpem dedem…
Ne de güzel demişsin.
Boşa de dememişsindir.
Hayat tecrübelerini kısa özetlemişsin.
Sanki dünden bugünü görmüşsün.
Türk insanı konukseverdir.
Kapısına varanı aç ve döşeksiz koymaz.
Yedirir, içirir, giydirir, yatak verir.
Sevgili dedem; bugünde sizin örf ve adetleriniz devam ediyor.
Sıkıntısı olana yardıma koşuyoruz.
Aş veriyoruz.
İş veriyoruz.
Yetmedi vatandaşlık hakkı veriyoruz.
Irak savaşı sırasında sınırlarımızı Saddam'dan kaçanlara açtık.
500 bine yakın insanı sınırlarımızdaki kamplarda konuk ettik.
Ettik de, kime yarandık.
Batı, sırtımızdan vurdu.
Konuklarımız ise içimizden.
Çifte hançer yedik.
Ekonomik olarak da ciddi zarar gördük.
Akıllanmadık…
Örf adet dediler…
Düşmüşe yardım dediler.
Batı sırtımızı sıvazladı.
80 binin üzerinde Suriyeli mülteciyi kamplarda konuk ettik.
Gelenler ağır misafir.
Kaprisli.
Halkımızdan sakındığımız klimalı çadırları, Suriyeli mültecilere beğendiremedik.
Kimi çadırdan.
Kimi yemeklerden.
Kimi de klimalardan şikâyet etti.
“Başımız gözümüz üste” deyip
Şikâyetlere çözüm getirdik.
Hatta yalanlanmayan bir söylentiye göre ceplerine para koyduk.
Yetmedi, isyan ettiler.
En ağırbaşlımız bile;
“Misafirseniz misafirliğinizi bilin “ diye isyan etti.
Bu gibi durumlarda, “kol kırılır, yen içinde kalır”, derdin dedem…
Aynen öyle yaptık.
Misafirler bildiğin gibi değil.
Türkmen mülteciler geldi…
Kanımız, canımız.
“İstemezük” deyu isyan çıkardılar.
Suriye'de Esat askerlerine karşı, Kerkük ve Musul'da başlarına neler geldiğini bile bile, Suriye'de Türkmen kardeşlerimiz çarpışıyor.
Ne de olsa özlerinde Türklük var.
Ona hiçbir yerde yer yok.
Kanım canım dediği kardeşlerinin topraklarında dahi, hain Araplar kadar değer görmüyor.
Bırakın değeri, hor görülüyor.
Sınırımızda savaş var.
Askeri yığınak yapıyoruz.
Atılan her kurşunun, hareket eden her zırhlı aracın, ekonomiye maliyeti var.
Kaprislerine rağmen, her gün 80 bin mülteciyi kuş sütü kuru üzüm beslemenin ekonomiye maliyeti var.
Kapanan sınırlar nedeniyle yapılamayan sınır ticaretinin ekonomiye maliyeti var.
Hatay…
Gaziantep…
Şanlıurfa…
Kilis…
Mardin…
Şırnak…
Bu illerimiz, Suriye ile sınır komşusu.
Aynı zamanda Akdeniz'e de kıyısı olan Hatay, bunlar arasında Suriye ile en uzun sınıra ilimiz olduğu gibi, Suriye'ye açılan, Cilvegözü, İslâhiye ve Yayladağı sınır kapılarına sahip.
Ekonomik veriler incelendiğinde Suriye, krizde ihracatımızı artırdığımız nadir ülkelerden.
Hatay'a 80 kilometre mesafede 6 milyon Suriyeli yaşıyor ve bu bölgenin gelir dağılımı diğer bölgelere oranla oldukça yüksek.
Bu nedenle de sınırlardaki bariyerlerin kaldırılmasının hemen ardından ilde büyük bir canlılık yaşanmış, cadde ve sokaklarda Suriyeli turist kafilelerine, tur otobüslerine sıkça rastlanır olmuştu.
Dahası, yeni açılan 4 yıldızlı Ottoman Palace ve Dedeman otelleri ile alış veriş merkezlerinin en iyi müşterileri Suriyeliler olmuştu.
Hatay'ın bir başka özelliği de, İstanbul'dan sonra en büyük TIR filosuna sahip olması.
Ortadoğu'dan Rusya'ya kadar güçlü bir nakliye ağı kuran Hataylıların sahip olduğu TIR sayısının 9 bini aştığı biliniyor.
Hatay firmalarının Türkiye yaş sebze ve meyve ihracatının yüzde 25'ini gerçekleştirdiğinin altını çizmekte yarar var.
Savaşla birlikte, Suriye'ye sınır altı ilimizde özellikle de Hatay, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa'nın ticaret hayatlarında durgunluk başladı.
Sadece 80 bin Suriyeli mülteciye değil, daha sonra gelecek diğer on binlerce mülteciye de kucak açıyoruz.
Suriye'yi Irak'ı olduğu gibi bölmek için uğraşan ve Türkiye'yi neredeyse üs olarak kullanan Amerika ve AB, kabaran harcama faturamızı ve de kapanan sınırı kapıları nedeniyle uğradığımız büyük ticari kaybı görmezden geliyorlar.
Batı Suriye'yi konuşuyor.
Harcamayı Türkiye yapıyor.
Batı Suriye'yi kaşıyor.
PKK Türkiye'yi tehdit ediyor.
Batı Suriye'de haritaları tartışıyor.
Kürtler Kuzey Irak'tan sonra Kuzey Suriye'yi parselliyor.
Türkiye, maddi-manevi bedel öderken, Suriyeli şımarık, hadlerini bilmez mültecilerin kaprislerine de boyun eğmek zorunda kalıyor.
Onlara tek bir sözüm var;
Sırtınızı sıvazlayan, kardeşi kardeşe vurdurtan batı ülkelerine gidin.
Gidin de aynı şımarıklığı orada yapın.
