NAMLUNUN UCUNDA ÖĞRETMENLİK
Her ailenin temel bir isteği var.
Bunun için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyoruz.
Çocuklarımızı okutuyor,
Ekmek parası kazanması için,
Bileğine bir altın bilezik takmaya çalışıyoruz.
Okul bitiyor.
İşimiz bitti, evladımız mesleğini eline aldı diyoruz.
Ama bitmiyor…
Mesela öğretmen oluyor.
En kutsal meslek…
Sokuyor elini torbaya çekiyor Hakkâri’yi,
Şemdinli”yi.
Savur”u,
Gercüş”ü, Midyat”ı,
Dargeçit”i, Şırnak”ı.
Kurayı çeken hele hele bir de kız çocuğu ise yandı gölüm keten helva.
Burası AKP sayesinde artık,
Vahşi vahşi batı gibi bir şey oldu.
Kardeşiz deyip,
Kardeşini arkadan vuranların,
Gözünü kırpmadan 20 yaşındaki Mehmetçikleri katleden,
Alçakların yaşam alanı.
Ve kızınız,
Veya oğlunuz oraya gidiyor.
Devletin verdiği bir lojmana yerleşiyor.
Oradaki bir kısım devletini seven,
Ve de büyük bir kısmı da devletinden nefret eden,
Veya propaganda ile ettirilmiş olan,
Kişilerin çocuklarına,
Okuma yazma öğretecekler,
Onları medeniyete yönlendirecekler.
Öyle mi?
Oluyor!
Olmuyor dostlar,
Olmuyor.
Şöyle oluyor:
Hakkâri”den bir öğretmenimiz anlatıyor.
Telefonda ağlayarak;
“Burası bitik ağabey.
Kafamızı yastığa koyduğumuzda,
Kâbus başlıyor.
Ne zaman? kapımız çalınacak,
Ne zaman? kaleşnikofun o ÖLÜM KOKAN namlusu ile göz göze geleceğiz”
Onu bekliyoruz.
Korku bu.
Özetle her akşam ölümün nefesi ensemizde.
Öğretmen arkadaşlarımız buralara tayin oluyor,
Ortamı görüyor,
Ertesi günü buradan kaçmanın yollarını arıyor.
Başaran tüyüyor.
Bir sınıfta bir öğretmen,
Beş ayrı derecede öğrenci var.
Özetle birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar herkes aynı sınıfta.
Öğret öğretebilirsen.
Yerleşik köylüler bize karşı iyi.
Ama esas hainler, BDP tarafından yönlendirilen hazır kıtalar.
Yani yerel işbirlikçiler.
Onlar melanetin başı.
İstiklal marşı okutuyoruz,
Hemen tehdit gelir;
“Sessiz okutun ölürsünüz”
Göndere bayrak dikiyoruz,
Hemen tehdit gelir;
“Bir daha o bayrağı direkte görmeyelim!”.
Yakamızda bir “ATATÜRK” rozeti var,
Hemen tehdit gelir;
Bir daha takarsan yanarsın.”
Kravatında Atatürk rozeti var,
Hemen tehdit gelir;
“Bir daha görürsek vururuz”.
İstiklal marşını öğretiyoruz,
Akşam lojmana gelirler,
Silahı gösterirler,
Öldürmeden bahsederler
Kim bunlar?
“Yerel işbirlikçiler”,
PKK adına iş yapan,
KCK adını taşıyan alçaklar.
Bir zamanlar birileri tarafından kurdurulan,
Göz yumulan,
PKK yandaşı alçaklar.
BDP ile eşgüdümle çalışan vatan hainleri.
Hakkâri bitmiş dedik,
Hakikaten öyle.
Halkın büyük çoğunluğu PKK”nın emrinde.
Çünkü “GÜÇ” onlarda.
Askere karşı gelirsen en fazla,
Cezaevine gidersin.
Ama örgüte karşı gelirsen ertesi günü gideceğin yer mezarlık.
Devlet kendini hissettiremiyor.
Çok şımardılar.
Hükümetin tanıdığı özgürlük meşalesi!
Anayasa paketinden çıkanlar,
Kaldırılan kontrol noktaları,
İdamın bertaraf olması,
OHAL”in bitirilmesi,
Bu süreci hazırladı.
Resme bakınca,
Güneydoğu’da öğretmen olmak zor zanaat.
Hele hele kız öğretmen olmak.
Çok ama çok zor iş.
Anlatılanlar bu kadar mı?
Hayır, canım bu sadece işin ucu.
Hiçbir okul artık ATATÜR büstünü okul havlusunda bırakamıyor.
Çünkü bahçede kalan büst,
Ertesi günü parçalanmış olarak bulunuyor.
Özetle Atatürk büstü akşam depoya,
Sabah bahçeye.
Köy okulları ise öğretmenler için bir âlem.
Kahvehane yok,
Bakkal yok,
Market yok.
Öğretmenler “AÇ” kalmamak için,
Çocuklardan “GIDA” kolları oluşturuyorlar.
Evlerinden alıp getirmeleri için.
Tezek getirme kolu,
Ekmek-lavaş getirme kolu,
Peynir getirme kolu,
Yoğurt getirme kolu,
Yumurta, süt getirme kolu.
Yani bu kollar olmasa,
Öğretmenler maalesef açlıktan ölürler.
Lojman köyün dışında.
Karanlık bastığında,
Allaha emanet.
Kurt çakal ulumamaları,
Güneydoğu”da uykunun kâbusla karışık dehşeti.
Hele hele uzaktan,
İki üç kaleş sesi de geldiği zaman,
Değme gülüm keten helva,
İnsan vahşi bir zevke mazhar oluyor.
Ölümün adeta kokusunu hissediyor
Namlunun ucunda öğretmenlik.
Kim için?
Ne için?
Tartışılır!
Çiçeği burnunda bir hocamız yazmış;
“Altı-yedi yaşında 15 tane öğrencim var, bir gün bana gelip,
Üç saatlik izin istediler.
Ne yapacaksınız dedim!
Cevapları netti;
“Babamız bizi asker taşlamaya gönderiyor,
Taşlayıp okula geri geleceğiz öğretmenim”.
İşte böyle.
Hoca ne yapsın.
İşin ucunda delikli,
Ateş kusan demir var.
Boynunu büküp;
“Gidin” demiş.
Peki ya güvenlik?
Asker polis ne yapıyor?
Öğretmenlerimizi koruyabiliyor mu?
Görüntü,
Son günlerde onların kendi derdine düştüğü.
Kendilerini korumaktan,
Pek etraflarına aldıracak zamanları yok.
Yani Güneydoğu”da çoğu öğretmen,
Özellikle,
Belde, mezralardakiler biraz Allaha emanet.
Ha, bu arada halkın hali-durumu nasıldır?
Onlar halinden memnun mu?
Ne gezer…
Adam geliyor yarın kepenk kapatacaksınız diyor.
Kapatılıyor.
Çatışma falan, elektrikler de gidiyor.
Kapanan kepenkler, iki gün sonra esnafa,
Kokmuş et ve de çürümüş sebze olarak geri dönüyor.
Zaten fakir olan halk,
Bir darbe de teröristten yiyor.
Böyle dostlar.
Devletin güvenini tam yanlarında hissetseler,
Belki hayır diyecekler ama olmuyor.
Örgüt etkin “HAYIR” diyeni ertesi günü öldürülüyor.
Ve yeni uygulama.
Ücretli yerel öğretmenler.
Yani bölge kökenli yarım öğretmemler.
Onlar ne yapıyor?
Paralarını alıyor,
Öğrencilere PKK”nın her türlü melanetini öğretip,
Yan gelip yatıyorlar.
Peki çare!
Onu hükümete sormak gerekir?
Sıfırdan aldıkları terör şimdi bu halde!
Evet, gönül dostları Güneydoğu böyle.
Göz bebeğimiz çocuklarımızı,
Gönderdiğimiz yerler buraları.
Gözünüz arkada kalır mı?
Bilmiyorum!
Ama benim çocuğum öğretmen olsa asla göndermem.
Ve son söz,
Allah orada vatanı uğruna bir nevi askerlik yapan,
Tüm öğretmenlerimizin yardımcısı olsun.
