TÜRKÇE YOK ÖZGÜVEN DİPLERDE
Gelişmişlik, özgüvendir. Kişinin kendine güvenmesi, Omuzları dik yürümesi. Haklı olduğu konularda gözlerinin çakmak çakmak parlaması. Hatalı olduğunda onurla özür dilemesi. Özgüven, kişinin karakterine ısmarlama oturmaz. Genlerle, eğitimle, örf adetle yerleşir. Ve bir daha da kişiyi terk etmez. Alman ulusunun özgüveni nereden geliyor? Dünya savasından mağlup çıkan bir ulusun fertlerinin omuzları düşük olur. Gözleri yere bakar. Belgeselleri izleyin... Omuzları çökük. Gözleri yere bakan tek bir Alman göremezsiniz. Çünkü düşman uçakları şehirlere bomba yağdırırken,
Almanlar sığınaklarda tiyatro izliyorlardı. Bombalar binaları yerle bir ederken onlar, yerin altında tiyatro ile şiir ile edebiyat ile birbirlerine kenetleniyorlardı. Hitler intihar edip, Alman ordusu teslim olduğunda Alman halkı, kendini ezdirmedi.
Galip ülkelerin askerleri Alman ulusunun başını öne eğdiremedi.
Bugün de eğilmiyorlar. Kültür ve eğitimle perçinleşen özgüven, batı ülkelerinin değişmez görüntüsü. Arabesk ile... Ağalık düzeni ile... Baba, ağabey otoritesi ile... Siyasi dayatmalar ile...
Kimlik kazanan ülkemiz insanlarının öz güveni SARSILMIŞTIR. Yeri geldiğinde hayır diyemez. Bir karar almadan önce onlarca kişiye danışma ihtiyacı duyar. Batı ülkelerinin insanları ile kıyaslandığında özgüvenlerinin dibe vurduğu görülür. Kişinin çok zengin olması, özgüveni yükseltmez. Sadece çok para ile itibar satın almaya yöneltir. Ki, neticesi hüsrandır. Milletvekili. Bakan...
Ya da benzer unvanlara sahip olmak da özgüvenin tavan yapması için yeterli değildir. Kişilerin özgüven eksikliği, toplumun tepkisizliğine neden olur. Örneğin, ülkemiz ithalat ile büyür. Batının en iyi ihracat kapılarının basında Türkiye gelir. Avrupa'nın aksine genç nüfusa sahiptir. Ülkenin dört bir köşesinde göç olduğu için ekonomi canlıdır. Türkiye 'ye mal satmak batı için zor değildir. Parasını vermemize rağmen batıdan aldığımız malları sorgulamayız. Örneğin, gelişmiş ülkelerin sattıkları ürünlerin ambalajında ne işe yaradıkları yazılmaz. Yazılsa da ne yazdığı anlaşılmaz.
Çünkü ambalajların üzerinde 10'dan fazla dilde anlatım varken Türkçe yoktur.
Arapça vardır.
Bulgarca vardır.
Yunanca vardır.
Ne yazık ki Türkçe yoktur.
Bu durum, en büyük beyaz eşya üreticileri için de, şampuan ve gıda ürünleri için de geçerlidir.
Türkiye'nin ihraç ürünlerinin hepsinin üzerinde, gittikleri ülkelerin lisanlarına göre etiket düzenlenir.
Diyelim ki Almanya'ya ihracat yaptık.
Sattığımız ürünlerin üzerine Almanca etiket koymadık.
Ne olacağını sorgulamaya gerek yok.
Mal aynen geri gelir.
Çünkü gelişmiş ülke yöneticilerinin öz güveni yüksektir.
Üzerinde halkının okuyamadığı bir etiket olan malı ülkesine sokmaz.
Türkiye'nin ithal ettiği ürünlerin birçoğunda Türkçe etiket ve açıklama yoktur.
Ama bu mallar geri gönderilmez.
Ve Türkiye'ye girmesine izin verilir.
Oysa ithale izin veren makam, ihracat yapan ülkeye " Türkçe etiket ve açıklama şart" dese, sorun çözülür.
Ekonomik krizle boğuşan gelişmiş ülkeler ihracat yapabilmek için her fırsatı değerlendirirken,
Bizim ithalatları sorgulayamamamızın tek bir nedeni var,
O DA;
"Öz güven eksikliğidir".
