Polat Başçavuşun Bacağı Kopmuştu…
Komandolar dağlık araziyi, gölge sessizliğinde geceden aştılar.
Dört ayrı koldan, sessiz, sesleri dinleyerek dikkatle yürüyorlardı.
İhbarı yapılan Beytüşşebap'ın 2-3 kilometre batısındaki Sinekli Meydan düzlüğüne geldiklerinde, gün ışımaya başlamıştı.
Soluklanıp bir cambaz maharetiyle tırmandılar tepeyi.
Çevreye, makineli tüfeklere karşı önlem alarak yayıldılar.
Her biri uzmanlık alanına göre çevre taraması yaptı.
İhbar olumsuzdu.
Başçavuş Polat Katrancı, var olduğu söylenen makineli tüfeği bulmak için bölgede bir arama yapmaya daha karar verdi.
Pür dikkat, parmakları makineli tüfeğin tetiğinde, önceden kontrol ettikleri arazide dikkatle yürümeye başladı.
Yorgun ve arazinin yapısı ile sessizliğin gerdiği komandolar yay şeklinde açılıp, karşı ateşe karşı pozisyon alarak komutanlarını takip ediyorlardır.
Herkes kulak kesilmişti.
Başçavuş, attığı adımla birlikte neye uğradığını şaşırdı.
Kulakları sağır eden patlama, sessizliği bıçak gibi kesti.
Şaşkınlık kısa sürdü.
Askerler hemen oldukları yere kapanıp, ateş pozisyonu aldılar.
Yerde iki büklüm duran çavuş, acısını unuttu:
"Kendinize dikkat edin. Kendinize dikkat edin, keskin nişan tüfeğiyle vurabilirler, menzillerinize sahip olup ve etrafı gözetleyin".
Başçavuş, üzerinden detektörle geçtikleri mayını fark etmemişti.
Fark etmesi de mümkün değildi.
"İşimiz var, mayını gizlemeyi başarmışlar" diye geçirdi içinden,
Acısını içine gömerek.
Durumu iyi değildi.
Kendini yokladı.
Sağ bacağı yerindeydi.
Sol bacağını yokladığında yüreğinde yanma hissetti.
Sorunun ve oluk gibi akan kanın kaynağının sol bacağı olduğu anladı.
Zorlanarak doğruldu.
Sol bacağı iradesizce sürükleniyordu.
Kopan bacağı kucağına aldı.
İlk düşüncesi;
"Bu bacak artık benim değil. Ya kesilir, ya da ölürüm" oldu.
Bu düşünceyle birlikte eşi ve iki çocuğu belirdi gözlerinin önünde;
"Onlar için yaşayacağım, vatan için yaşayacağım" sözleri fısıltıyla döküldü dudaklarından.
Kanlı kumaş parçası içindeki bacağın üzerine dayadığı kolu da kanıyordu.
Üç başçavuş arkadaşlarının yaralandığı görünce hiç düşünmeden ileri atılıp, onu beş metre geriye güvenli bölgeye taşıdılar.
Diğer kol komutanları daire oluşturdukları yaralı baş çavuşu korumaya aldıktan sonra acil yardım istediler.
Dakikalar geçmek bilmiyordu.
"Komutanım iyisin, Allah'a şükürler olsun bizimlesin" deyip, ilk müdahalesi yapılırken hareketler renk ve ses cümbüşüne dönüp, birbirinin içine girerek tuhaf bir bulut gibi sardı çavuşu.
Bir an hiçliğe sürüklendiğini düşündü.
Acıları kayboldu.
Yüzünde bir gülümseme belirdi.
Tugay komutanının operasyon öncesi son sözlerini hatırladı:
- İstemeyin benden makber, koynunu açmış bekliyor peygamber. Size ölmeyi emrediyorum'
Baba gibi sevip saydıkları Tugay komutanının konuşmasından yola çıkışlarını, tırmanılması mümkün olmayan dağlara tırmandıklarını, görev aşkı ile insanın içine işleyen soğuğu hissetmediklerini düşündü.
Kendini huzur veren boşluğa teslim ederken askerlerin;
-Helikopter geliyor, çığlıkları ile yeniden hayata ve acıya döndü.
Önce sesini duydu helikopterin.
Sonra kendisini.
-Yırttık galiba, diye düşündü.
Ancak bulundukları tepenin konumuna bakınca içi ezildi. Helikopterin ineceği bir düzlük yoktu.
Pilot, kısa bir tur attı tepenin üzerinde.
Saniyelerin ne kadar önemli olduğunu biliyordu.
Bir an bile düşünmedi.
Hiçbir pilotun yapamayacağını, yapmayacağını yaptı, bir canı kurtarmak için kendi canını feda etme riskini alarak.
Helikopterin tekerini yumruk büyüklüğünde bir kayanın/taşın üzerine değdirip, kuyruğu iki kaya arasına denk getirdi.
Hani, 10 kere denense belki 2 sinde başarılı olacak bir inişti.
Pilot, tepedeki kahramanlık destanına bir kahramanlık daha ekleyerek, inmeyi başardı.
Yaralı başçavuşu alan helikopter hemen havalandı.
Şeytanca gizlenen mayının patlaması, çavuşun yaralanması, ilk şaşkınlığın atlatılıp helikopter istenmesi, helikopterin gelip çavuşu götürmesi toplam 20 dakikada gerçekleşmişti.
Önce Şırnak, ardından Gülhane askeri hastanesinde tedavi altına alınan baş çavuş
Polat Katrancı'nın bacağı hayatını protez yardımı ile devam ettirecek şekilde kurtarıldı.
Kıssadan hisse;
Temsil ettiği ocak için ölümü göze alan bir bacağını kaybederek gazi olan, hayattan kopmayan, onuru ile ayakta duran, başçavuş Polat Katrancı ve arkadaşlarının kahramanlık hikâyesi, terörle MÜCADELEDE hemen her gün sıkça tekrarlanan ne yazık ki, gerçek bir hikâyedir.
Birileri bunu böyle bile.
Anlayana saz, anlamayana Katranı'nın kahramanlık hikâyesi az
Seninle ve tüm Mehmetçiklerle gurur duyuyoruz, POLATIM
İyi ki varsınız.
