İstanbul
Parçalı bulutlu
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kabir azabı kabir suali varmı ?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

"Hiç şüphe yok ki, ölü defnedilip arkadaşları, yanından ayrıldıkları zaman; yanından ayrılırken cenazesini kaldırıp kendisini ahirete yolcu edenlerin ayak seslerini işitir. (Buhari ve Müslim)

Peygamber efendimiz (s.a.v) Bedir'de öldürülen kafirlerin içi taşlarla örülmemiş bir kuyuya atılmasını emretti.

Ölümlerinden günlerce sonra gelip başında durdu ve son ferdine kadar, onları teker teker; ey falanca oğlu falan şeklinde, isimleri ve babalarının isimleri ile çeğırarark, onlara şöyle buyurdu:

"Siz Rabbinizin size va'dettiği azabın hak olduğunu gördünüz mü?

Hiç şüphe yok ki ben; Rabbimin bana va'dettiği zaferin hak olduğunu gördüm." Bunun üzerine Hazret'i Ömer; "Ya ResulALLAH! Sen, leş olmuş bir kimselerle mi konuşuyorsun, '' dedi.

Bunun üzerine Peyganber Efendimiz de cevaben:

"Beni hak din ile gönderen ALLAH'a yemin ederim ki siz, beni onlardan daha iyi duymuyorsunuz'' buyurdu. (Buhari ve Müslim)

Görürler, Kendilerini ziyaret edenleri tanırlar:

Herhangi bir kul, kardeşinin kabrini ziyaret edip yanında oturursa, kalkıncaya kadar, o ölü onunla arkadaşlık eder ve ona karşılık verir. (Müslim)

Selam verenlerin selamlarını alırlar:

Bir adam, tanıdığı bir kimsenin kabrinin yanından geçtiğinde ona; selam verirse, selmını alır.

Bir adam da tanımadığı bir kimsenin kabrinin yanından geçtiği zaman selam verirse o da, onun selamını alır. (Beyhaki)

Birbirlerini ziyaret ederler:

Ölülerinizin kefenlerini güzel yapınız!

Çünkü onlar; kabirlerinde birbirlerine karşı iftihar ederler ve birbirlerini ziyaret ederler. (Beyhaki)

Dirilerden kendilerine ulaşan kötü haberlere üzülürler,

Hiç şüphesiz ölüye; ''evinde eziyet veren şey, kabrinde de eziyet verir.'' (Deylemi)

Tasarrufları vardır,

ALLAH'ü Te'ala'nın kudretiyle çok büyük işler yaparlar.

Peygamber efendimiz, Hazret-i Cafer'in öldürülmesinden sonra bir gün şöyle buyurdu:

"Bişe halkına, yağmurun yağacağını müjdeleyen meleklerin içinde Ca'fer'i tanıdım." (İbn. Adiy)

Peygamber efendimiz (s.a.v) kabir azabı ile ilgili şöyle buyuruyor:

"Ölüleriniz defnetmeme endişem olmasydı; işitmekte olduğum kabir azabını, size de işittirmesi için ALLAH'a dua ederdim.'' (İbn. Adiy)

***

Günahlara Keffaret Olan Hastalıklar:

Amir er-Rami'den demiştir ki;

Ben memleketimizde idim. Birdenbire bizim için bayrakların ve sancakların dikilmiş olduğunu gördüm ve "Bu da nedir?" dedim.

"Bu, Rasulullah (s.a.v)'in sancağıdır" dediler. Bunun üzerine Rasulullah'ın yanına vardım.

Bir ağacın altında kendisi için serilen bir elbisenin üzerinde oturuyordu. Sahabileri etrafına toplanmışlardı. Ben de onlar'ın arasın'a oturdum. Rasulullah, hastalıklardan bahsediyordu.

"Bir mü'mine hastalık isabet eder, sonra Allah bu mü'mini o hastalıktan kurtarırsa o, hastalık, bu mü'minin günahlarına keffaret, ileride başına gelecek işler hakkında ona bir öğüt olur.

Fakat bir münafık hastalanır da sonra iyileşecek olursa, tıpkı sahihlerinin bağlayıp da sonra salıverdiği bir deve gibi olur.

Kendisini niçin bağladıklarım da bilmez, niçin saldıklarını da bilmez." buyurdu.

Bunun üzerine orada bulunanlardan bir adam:

"Ey Allah'ın Rasulü, bu sözünü ettiğin hastalıklar da nedir? Vallahi ben hayatta hiç hastalanmadım" dedi.

Peygamber (s.a.v) de:

''Sen yanımızdan kalk git. Çünkü sen bizden değilsin". Kamil bir mü'minin özelliği bela ve musibetlere maruz kalmaktır. Sen bizim derdimizi anlayamazsın dedi.

Biz Hz.Peygamberin yanında böyle sohbet etmekte iken oraya elinin üzerinde elbise olan bir adam çıkageldi. Elinde bir şey daha vardı ve elbise o şeyin üzerine sarılmıştı.

O zat:

Ey Allah'ın Rasulü; ''Ben seni görünce huzuruna gelmek üzere sana doğru yöneldim. Gelirken ağaçları sık olan bir yere uğradım. Orada birtakım kuş yavrusu sesleri işittim. Onları alıp elbisemin içine koydum. Bunun üzerine anneleri gelip başımın üstünde dolaş maya başladı. Ben de onun için elbisemi yavruların üzerinden kaldırdım. Bunun üzerine anneleri yavruların üzerine kondu. Bende hepsini birden elbisemin içine sardım. İşte şu yanımdakiler onlardır" dedi.

Hz. Peygamber de:

"Onları yere bırak!" buyurdu.

Adam da Onları yere bırakıverdi.

Anneleri ise, yine onlardan ayrılmadı.

Bunun üzerine Rasulullah, orada bulunan sahabilerine şu; "Yavruların annesinin yavrularına olan şefkatine hayret ediyor musunuz?" diye sordu.

Onlar da:

''Evet ya Rasulullah" cevabım verdiler.

Hz. Peygamber de:

''Beni hak din ile gönderen Zata yenlin olsun ki, Allah kullarına yavrularına karşı şefkatini gördüğünüz şu yavruların annesinden daha merhametlidir. Onları geri götür ve anneleri ile birliktelerken kendilerini yakaladığın yere koy."

O zat da onları geri götürdü.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *