İstanbul
Parçalı bulutlu
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Güzel İllerimizden Malatya...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Güzel Ülkemizin en büyük toprak bütünlüğüne sahip olan ve Doğu Anadolu 

Bölgesinde yer alan Malatya'mız,  

Türkiye'nin hem ahirete irtihal etmiş, hem de halen yaşayan ve insanları irşat ederek, doğru yola ulaşmalarını sağlayan Allah Dostlarıyla en dikkat çekici şehirlerimizden biridir. 

Özellikle de; ''Darende''; geçmişte olduğu gibi günümüzde de yaydığı nurla insanların yolunu aydınlatmaya devam etmektedir.

Malatyalı oldukları pek fazla bilinmeyen bazı İslam büyüklerinden;

Battal Gazi:

Emeviler devrinde Anadolu'da Bizans'a karşı yapılan savaşlarda ün kazanmış¸ Müslümanlar ve bilhassa Türkler arasında büyük bir gazi-veli hüviyeti ile yüceltilip destan kahramanı yapılmış, İslam Devleti'nin komutanlarındandır. 

Türk gazi tipinin mükemmel bir örneğini aksettiren Battal Gazi¸ gerek kahramanlığı¸ gerekse evliya karakteriyle Anadolu insanı üzerinde son derece etkili olmuştur.

Miladi, 680 yıllarında Malatya'da doğan Battal Gazi'nin babası, Malatya serdarı Hüseyin Gazi'dir.

Battal Gazi¸ bugün Eskişehir'in güneybatısında yer alan Seyitgazi Kasabasının bulunduğu antik Akroinon mevkiinde Bizans ordusu ile çarpışmakta olan İslam ordusunun yardımına gelir. Savaş çok şiddetli geçer ve her iki taraftan da çok sayıda insan ölür. Bu savaşta Battal Gazi şehit olur ve İslam ordusu Şuhut'a çekilir. 

Battal Gazi de Seyitgazi'ye defnedilir. 

Belirtilen kaynaklar onun ölüm tarihini; 731-740 

ve 741 olarak zikrederler. 

Buna göre Battal Gazi'nin miladi 730'lu veya 740'lı yıllarda Akroinon mevkiinde şehit düştüğü kabul edilebilir.

***

Abdülhalik Gocdüvani:

Altın Silsile'nin Halkaları'ndan olan bu büyük 

Pir, Büyük Selçuklular döneminde Anadolu'nun Malatya'sından kalkıp Buhara'ya yaklaşık 35 km. mesafedeki Gucdüvan Köyüne yerleşen bir ailenin çocuğudur. Hace Abdülhalik bu köyde doğdu ve bu yüzden Gucduvani diye meşhur oldu.

***

İbn-i Arabi:

Şeyhu'l Ekber İbn-i Arabi Hazretleri bugünkü İspanya'da kurulmuş İslam Devleti Endülüs'te dünyaya gelmiş mutasavvıf, İslam düşünürü ve şairdir.

Tasavvufi yaşayıştan çok tasavvufi tefekküre önem veren İbn-i Arabi, varlık ve vahded-i vücudu kendine mihenk taşı alıp üzerinde fazlaca durmuş ve bu konudaki teorisi ile çığır açmıştır.

İbn-i Arabi 1218 yılında Sadreddin Konevi'nin babası Mecdüddin İshak'ın refakatiyle geldiği Malatya'ya yerleşti. Yaklaşık 8 yıl Malatya'da bulunan Arabi daha sonra Şam'a gitti.

1240 tarihinde Şam'da vefat eden İbnü'l-Arabi¸ Kasiyun Dağı eteğindeki Salihiye mahallesnde medfundur.

Yavz Selim Han tarafından merhumun adına yaptırılan cami, fakirler için aşevi ve Darül-Hadis medresesi günümüze kadar hizmet vermektedir.

***

Niyazi Mısri:

Türk Edebiyatının önde gelen mutasavvıf şairlerinden olup, Halveti yolunun¸ Mısriyye kolunun şeyhidir. Adı; Muhammed, mahlası Niyazi olup¸ uzun müddet Mısır'da kaldığı için de Mısri denilmiştir. 1618 senesinde Malatya'ya yakın bir köyde doğdu.

İlk eğitimine köyünde başlayan Niyazi Mısri Malatyalı bilginlerden özellikle de Halveti şeyhi Hüseyin Efendi'den hem dini alanda hem de tasavvufi alanda dersler alarak kendini yetiştirir. 

Şeyhi Hüseyin Efendi Malatya'dan ayrılınca Niyazi Mısri de 20 yaşları civarında Diyarbakır'a oradan Mardin'e geçer. Daha sonra Kerbela¸ Bağdat ve Kahire'ye geçer. Mısır'da bulunduğu süre zarfında da ilmi faaliyetlerini sürdürmüş¸ tasavvufi gelişimini tamamlama gayreti içinde olmuştur.

1647 yılında gittiği Elmalı'daki Halveti şeyhi Ümmi Sinan'ın yanında uzun bir süre nefsini terbiye ile uğraşır¸ tasavvufî yönden kendini yetiştirmeye çalışır. Daha sonra kendisine şeyhi Ümmi Sinan tarafından hilafet verilir.

Niyazi Mısri Sultan 2. Ahmet'in Avusturya seferine müritleri ile birlikte katılmak ister, bu isteği padişah tarafından kabul edilmez. Fakat Niyazi Mısrî yine sefere katılır. Bu davranışı sebebiyle 

78 yaşında iken Limni adasına gönderilir. 

1694'te Limni'de vefat eden şairin cenazesi Limni'de defnedilmiş olup mezarı halen buradadır.

***

Hacı Ahmed Efendi:

Hacı Ahmed Efendinin doğum tarihi belli değildir. Babasının adı, Mahmud'dur. Her ne kadar Medineli olup, Seyyid olduğu söylense de, Hazret-i Ömer'in soyundan geldiği de rivayet edilmektedir. 

Hicaz'da meydana gelen bir karışıklık sebebiyle ailesi Şam'a göç etti ve Ahmed Efendi de burada doğdu ve zamanın alimlerinden ilim öğrendi.

Şam valisi tarafından Harput sancağında bilinmeyen sebepler yüzünden mecburi ikamete tabi tutulan Ahmed Efendi, burada evlenerek, Harput'a yerleşti. Daha sonra Malatya'ya göç eden Hacı Ahmed Efendi, Battalgazi İlçesi medreselerinde ders verip ve Ulu Camide imamlık yaptı.

Halk arasında çeşitli kerametleri halen anlatılan Ahmed Efendi, 1884 yılında 60 yaşlarında vefat etti ve imamlık yaptığı caminin mezarlığına defnedildi.

***

Abdullah Fahri Baba:

1864 veya 1865 yılında Harput'ta dünyaya gelen Abdullah Fahri Baba, on iki yaşında Malatya'ya gidip ilim tahsiline başladı. 

Hocası ve aynı zamanda halasının kocası olan Ahmed Efendi'nin vefatının ardından onun yerinde ders vermeye başladı.

Tasavvufta ilk olarak, Kadiri şeyhi Hasan Baba'ya intisab eden Fahri Baba, uzun müddet onun talim ve terbiyesi altında yetişip icazet aldı. 

Hasan Baba vefatıyla talebeleri Abdullah Fahri Baba'nın etrafında toplanmak isteseler de o bir gece rüyasında gördüğü Harputlu Kadiri şeyhi Hacı Ömer Baba'nın yanına giderek ona teslim oldu.

Hacı Ömer Baba bir müddet yetiştirildikten sonra¸ kendisine icazet vererek irşad ve insanlara doğru yolu gösterme ile vazifelendirildi. Fahri Baba bundan sonra Malatya'ya gelerek insanlara rehberlik etti. 

Onlara ehl-i sünnet itikadını ve dini bilgiler anlattı. Sohbet ve derslerine pek çok kimse katılıp, kendisinden feyz aldılar.

Abdullah Fahri Baba vefat etmeden kısa bir müddet önce bir gün zaviyesinde talebelerinin ve sevenlerinin kalabalık olduğu bir sırada uyku hâli gibi bir hâl gelip kendinden geçti. Bu hâl bir müddet devam etti. Sonra gözlerini açıp;

Eyvah ben ne yaptım, dedi. 

Ne yaptınız¸ ne oldu diye sorulunca;

Sakalımdaki su damlalarına bakın, diye gösterdi. İbrahim Efendi adında bir talebesi su damlalarından alıp, diline dokundurdu. Sonra derhal ağzını temizledi ve "Efendim bu çok acı zehir." dedi. Bunun üzerine;

Evet oğlum; bu ölüm şerbetidir. 

Biraz önce Sultan Abdülhamid Han ile yan yana idim. Birisi iki kase şerbet getirdi. Abdülhamid Han ile birlikte ayağa kalktık. Sultan bana, "Buyurun Baba Efendi için!" dedi. "Önce siz buyurun Sultanım." dedim. Fakat benim almam için ısrar etti. Alıp içtim. Ey cemaat, bu şerbet sizler için acı bir zehirdir. 

Fakat benim için tatlı bir ölüm şerbetidir, dedi.

Abdullah Fahri Baba 1908 yılında vefat etti.

Kaynak: Somuncu baba...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *