Cennet Kılıçların Gölgesi Altındadır...
Tarihi bir hakikattir ki, ictimai nizamın sarsıldığı
her devirde, tasavvuf erbabı ve bilhassa Allah dostları, adeta birer sulh, sükun ve huzur kaynağı
olmuş, bunalan kitlelere, kanayan yaralara ve yorgun gönüllere şifa ve teselli dağıtmışlardır.
Onlar, nice gafilleri, kurtarılmayı bekleyen birer hasta olarak telakki etmişler ve muamelelerinde af, merhamet ve müsamahayı esas almışlardır.
İctimai sulh ve sükunun temininde, zekat, sadaka, infak ve hayır kurumlarının, bunlar arasında da bilhassa vakıfların mühim bir yeri vardır.
Müslümanlar arasındaki yardımlaşma, cömertlik, diğergamlık, affedicilik, birlik ve beraberlik duyguları, insanların birbirine kızıp gücenmesine mani olarak mü'minlerin topluca ve tek yürek halinde yaşamalarını sağlar.
İslam, kelime olarak Allah'a teslim olma, selamet ve barış içinde yaşama manalarına geldiği için, İslam'da aslolan;
barış, huzur ve sükûnettir.
Müslümanların vazifesi de; fert ve toplumu ıslah edip insanların arasını düzelterek umumi bir sulh ve sükunet ortamı hasıl etmektir.
Bu da, din kardeşlerini sevmek, onlarla yardımlaşmak, birlik ve beraberlik içinde yaşamakla mümkündür. Şunu bilmelidir ki, gönül birliği içinde âhenkli bir cemiyet hayâtı tesis etmeden Allah Te'ala'ya karşı kulluk vazifelerini hakkıyla yapabilmek mümkün değildir.
Cenab-ı Hak; fesadı ve yeryüzünde bozgunculuk yapanları kesinlikle sevmez.
Müslümanlara da yeryüzünde fitne ve fesat kalmayıncaya kadar çalışıp gayret etmelerini emreder.
Sulhü ve sulh için çalışanları medhederek şöyle buyurur:
''Onların gizli konuşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya bir iyilik yapmayı yahut insanların arasını düzeltmeyi isteyenler böyle değildir…'' (Nisa; 114)
''…Sulh dâimâ hayırlıdır…'' (Nisa; 128)
''…Hakiki mü'minler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Rasulü'ne itaat edin!''
Enfal; 1)
''Eğer mü'minlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın emrine dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve her işte adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.'' (Hucurat; 9)
''Mü'minler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını ıslah edin!..'' (Hucurat; 10)
Bu husus o kadar mühimdir ki, lutuf ve keremi sonsuz olan Allah, insanları affederek, sulh ve sükuneti temin edenlerin mükafatını bizzat üzerine aldığını beyan etmektedir.
''Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür.
Kim affeder ve barışı sağlarsa, onun mükafatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.''
(Şura; 40)
''İnsanların Allah katında en makbulü ve O'na en yakın olanı, önce selam verendir.'' buyurmuştur. (Ebu Davud)
Ayrıca iki kişinin arasını bulmanın, sadaka olduğunu haber vermiştir.
İnsanların arasını bulmak niyetiyle, aslında olmadığı halde hayırlı haber götüren veya hayırlı söz söyleyen kimseyi de yalancı saymamıştır.
İki kişinin arasını bulmak için söylenenle, kocanın karısına, karının da kocasına aile düzenini korumak düşüncesiyle söylediği gerçek dışı beyanlara dahi izin vermiştir.
Birgün Allah Rasulü;
''Size derece itibarıyla oruç, namaz ve zekattan daha faziletli bir ameli söyleyeyim mi?'' diye sordu.
''Evet, söyleyiniz ya Rasulallah!'' dediler.
''İnsanların arasını ıslah etmek, düzeltmektir. İnsanların arasını bozmak ise, ''dini kökünden kazır.'' buyurdu. (Ebu Davud)
İslam, fertler gibi milletlerin de birbirleriyle iyi geçinmelerini, sulh ve selamet içinde yaşamalarını ister.
Bu sebeple İslam'da harp değil sulh esastır.
Savaş, bir gaye ve hedef olarak kabul edilmez.
Sulh ve sükunu sağlamak için her türlü çareye başvurduktan sonra netice alınamazsa, savaşmak mecburiyetinde kalınabilir.
Ancak müslümanlar, hedeflerini savaşmadan tahakkuk ettirmenin imkanını bulurlarsa, kesinlikle savaşı tercih etmezler.
Hatta düşmanla karşılaştıkları anda bile, imkan doğarsa hemen sulhü kabul ederler.
Çünkü Allah;
''Eğer düşmanlar barışa meylederlerse Sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et!..'' (Enfal; 61) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz de:
''Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyin ve Allah'tan selamet dileyin.
Bununla birlikte eğer onlarla muharebe etmek durumunda kalırsanız, sabır ve sebat gösterin.
Bilin ki cennet, kılıçların gölgesi altındadır.'' buyurmuştur. (Buhari)
