31 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Atatürk'ün takdir ettiği hafız...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hafız Hacı Sadettin Kaynak, Fatih Camii Müderrislerinden Ali Alaüddin Efendi'nin oğludur. Taşkasap semtinde Lütfipaşa Mahallesinde doğmuştur.

İbnülemin, doğum tarihini 1885 olarak vermiştir.

16 aralık 1958 günü hazırlanan vasiyetin son bölümünde şunlar yazılıdır:

"Peygamber, 63 sene yaşadı.

Ben de 63 yaşındayım. Allah'dan diliyorum ki, bu sene öleyim.

Tamam altı yıl oldu felç geleli. Bu senenin sonunda altı sene dolacak".

Sadettin Kaynak, bu belgenin hazırlanışından

3 yıl sonra ölmüştür.

Sesinin güzelliği ve musikiye olan yakınlığı küçük yaşlarda dikkati çekmiş, Hafız Melek Efendi'den dini musiki, ilahiler öğrenmiş, Darüşşafaka muallimlerinden Kazım Bey'den ve Kasımpaşa Küçükpiyale Camii imamı Hafız Cemal Efendi'den ve Neyzen Emin Dede'den faydalanmıştır.

Aldığı yoğun dini eğitim sonunda Hafız olmuş ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirmiştir.

İbnül-Emin'e Yazdığı Mektup:

Sultanselim ve Sultanahmet Camii başimamlığı

ve hatipliği de yapan besteci, yaşamını İbnülemin'e yazmış olduğu mektupta şöyle anlatmaktadır:

''Hafız Melek Efendi, beni tatmin etmiyordu. Kasımpaşa'da Küçükpiyale Camii imamı olan Hafız Cemal Efendi'ye devama başladım.

Bu zattan da müteaddit duraklar, ilahiler ve dört beş fasıl meşk ettim. İlk geçtiği eser Tab'i Mustafa

Efendi'nin Beyati Semaisi "Çıkmaz deruni dilden efendim mehabbetin'dir.''

Bu zat da beni tatmin etmemeğe başladı. Zekai Dede'nin çıraklarından Darüşşafaka'lı Kazım Bey'e intisap ettim; bu zattan çok nadide eserler meşk ettim.

İlk meşk ettiğim eser, ''saba kar-ı natığıdır.''

O esnada Sultanselim başimamlığına tayin olundum. Artık hocalara devamın güç olacağına kanaat getirerek kendi kendime notayı öğrenmeye başladım. Evvela bildiğim eserlerin üzerinden notasını okumaya çalıştım, müteakiben bilmediğim eserlerin notasını çözmeğe, daha sonraları bestelediğim eserlerin notasını yazmaya başladım.

1926 tarihinde Berlin'e gittim. Yolda avukat Ali Şevket namında bir zata rastladım. Bana kendisine ait olan ''Hicranı elem sinei pürhunumu dağlar" mısraiyle başlayan güfteyi verdi.

Bunu aynı yolculuk sırasında Hüzzam makamında besteledim.

Pathe, Columbia, Odeon firmalarına plak doldurdum.

Balkan Muharebesi sıralarında Darülfünun Ulum-i Şer'iyye şubesine sınavla girdim. Mektebi ikmal etmeden askere gittim. Diyarbakır'a ihtiyat zabiti ''yedek subay'' olarak gönderildim. Mardin'de, Diyarıbakır'da, Mamuretülaziz "Elazığ'da'' ve

Harput'da bulundum. Buralarda halk musikisini esas kaynaklarından tetkik ettim.

Müteaddit vesilelerle Milano'ya, Viyana'ya ve Paris'e seyahatler ettim. Buralarda da Batı musikisiyle yakından temas ettim. Paris'te konser verdim.

İstanbul'a döndükten sonra film musikisi bestelemeye heves ettim. Mısır'dan getirilen 85 adet filmi musikilendirdim. Her filmde 10 ila 20 tane eser mevcut idi.

5 sene müddetle İpekçi Kardeşler film şirketine bağlı kaldım.

Bu esnada yerli filmler için eserler de besteledim. Yerli filmlerden Allahın Cenneti'nde, Arap filmlerinden Leyla İle Mecnun da film sahasında ilk bestelerimi verdim.

Bu esnada rahmetli Atatürk beni çağırttı.

Bir Kur'anı kerim verdi. İmzasını koydu.

Kur'anı Kerimde savaşa dair ayetlerin tercümelerini tesbit ederek, ordu kumandanlarına bir nutuk vermemi emretti. Hazırlandım. Atatürk'ün karşısında, Ordu kumandanlarının hazır bulunduğu bir mecliste bu emri yerine getirdim. Atatürk "Yahu, Kur'anda neler varmış da bizim haberimiz yok" dedi.

Müteaddit defalar birçok vesilelerle Atatürk'ün huzuruna kabul olundum.

Feridun Fazıl Tülbentçi'nin yaptığı Yavuz Sultan Selim Ağlıyor filminin bestesi esnasında nezf-i dimağiye duçar olarak; ''beyin kanaması geçirip'' felç oldum.

2 sene evvel 1953 tarihinde Sultanahmet Camiine ikinci imam tayin olunmuştum.

Hafız Sadeddin Kaynak, uzun süren hastalığı sonunda; 3 Şubat 1961 günü vefat etti.

Vasiyeti üzerine Merkezefendi mezarlığına gömüldü.

Vasiyetinin son bölümü şöyledir:

''Bu evde benim bir pardesüm, iki kat elbisem, bir bavulum, bir radyom, bir buzdolabım var.

Bunları Gülfiye'ye eşi bırakıyorum.

Benim evimde birikmiş param yoktur.

Emri hak vaki olduğu zaman Sıraserviler'de ki apartmanımın 1, 3, 9 numaralı dairelerinden kiralar alınıp cenazemin teçhiz ve tekfinine ''kefenleme işlemi'' sarf edilsin.

Cenaze namazım, Nuruosmaniye Camii Şerifinde kılınsın.

Merkezefendi'de kabrim hazırdır.

Kabir taşımı Gülfiye yaptırır.

Yazılacak şey şudur:

''Sultanselim Camii Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Camii Şerifi İkinci İmamı ve hâtibi meşhur bestekâr Hacı Hafız Sadettin Kaynak'ın ruhuna fatiha.''

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *