14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ahmed Mekki Efendi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Alim, arif, veliy-yi kamil olan Seyyid Abdülhakim Arvasi'nin büyük oğlu.

Annesi büyük veli, kerametler sahibi, Seyyid Fehîm-i Arvasi hazretlerinin büyük oğlu M.Reşid Arvasi'nin kızı Aişe Hanımdır.

1896 yılında Van'ın Başkale kazasında doğdu.

Küçük yaştan itibaren faziletli babalarından ve amcası Seyyid Taha Efendiden ilim tahsiline başladı. Medrese tahsilini bitirdikten sonra yine babasından zahiri ilimlerin inceliklerini alarak icazetle şereflendi. Yüksek teveccühlerine ve himmetlerine mazhar olarak evliyalık yolunda kemal mertebelere ulaştı.

Ahmed Mekki Efendi, din ilimlerindeki bu üstün derecesine rağmen son derece edeb ve tevazu sahibi idi.

Bu hali ile kendisini diğer insanlardan gizlerdi. Görünüşte herhangi bir kimse gibi insanlar arasında bulunur, ancak gerçekte, devamlı cenâb-ı Hak ile olurdu.

Ahmed Mekki Efendi, uzun yıllar Üsküdar ve Kadıköy müftülüklerinde bulunup, sağlam fetvalar verdi.

Bu vazifeleri sırasında temiz ruhlu yüzlerce genci ilim ve faziletle süsledi. Cenab-ı Hak, İstanbul halkını bu feyz ve bereket kaynağından yıllarca faydalandırdı. İlim öğretmek için ekseri zamanlarda talebelerine kendisi giderdi.

Şayet talebesi okumak istemezse, tatlı dili ile onu ikna edip okuturdu. Bu işleri sırf cenab-ı Hakk'ın rızası için yapar, hiç bir karşılık beklemezdi.

Yakınlarından birisi çocuklarını küçük yaşta okumaları için Ahmed Mekki Efendiye gönderdi. Bir müddet sonra çocuklar derse girmekte gevşek davrandılar. Nasihat da fayda vermedi. Bu hususu Mekki Efendiye arz ettiğinde buyurdu ki;

"Onlara her ders için para vereceğini vad et.

Her gün benden dersini okuduğuna dair imzalı kağıt getirene şu kadar para vereceğini söyle."

O yakını dediği gibi yapınca, çocuklar derslere severek geldiler ve çok şeyler öğrendiler.

Küçük yaştaki çocukları bu yolla okutmanın kolay ve faydalı olduğu anlaşılmış oldu.

Cumartesi ve Pazar günleri öğleden sonra Fatih Camiinde vaz verirdi.

Bu vazlarında Beydavi Tefsiri'ni şerhleri ile birlikte, baştan sonuna kadar dinleyenlere anlatıp izah etti.

Ahmed Mekki Efendi, kendisine sual sormaya gelenlere, Ehl-i sünnetin gözbebeği İslam alimlerinin eserlerine bakmadan cevap vermezdi.

Çok cömert idi:

Gece gündüz kapısı sevenlerine, gelenlerine açıktı. Misafirlerine karşı her zaman ikram edilecek bir şeyler de bulurdu. Kendisi de çağırılan, davet edilen yere gider ve gittiği yerlerde büyüklerin hallerinden, yaşayışlarından bahsederdi.

Müftülük yaptığı zamanlarda din görevlilerine daima şefkatli davranır, hal ve hatırlarını sorup gönüllerini alırdı. Maddi durumu iyi olmayanlara elinden geldiği kadar yardımcı olurdu.

Bu sebeple emrinde çalışanlar onu bir müftü olarak değil, şefkatli bir baba gibi görürlerdi.

Bir gün genç bir müezzin askere giderken veda maksadıyla yanına geldi. Ahmed Mekki Efendi, ona dua ederek; "Evladım gidince adresini bana bildir." diye tenbih etti.

Müezzin, asker olduktan sonra, Ahmed Mekki Efendiye bir mektup göndererek adresini bildirdi.

Bir ay kadar sonra komutanı kendisini arayarak İstanbul'dan parası geldiğini ve almasını istedi. Müezzin çok şaşırmıştı.

Çünkü İstanbul'dan kendisine para gönderecek hiç kimsesi yoktu. Sonra parayı gönderen zatın, Ahmed Mekki hazretleri olduğunu öğrendi.

Dini ilimleri öğrenip hafızlığa çalışan bir genç, Üsküdar Müftülüğünde imamlık imtihanı açıldığını işitti.

Fakir ve garipti:

İmtihan günü müftülüğe gittiğinde müracaat edenlerin çok kalabalık olduğunu gördü.

"Bana burada iş vermezler. Elbiselerim eski, yaşım küçük, tecrübem de yok." diye düşünerek tam geri dönmeye karar vermişti ki, o sırada müftülüğün kapısı açıldı ve dışarıya çıkan bir kişi gerilerden onu çağırarak; "Oğlum sakın imtihana girmeden gitme." dedi ve içeri girdi.

Genç bu işte bir hayır var deyip imtihana girdi ve kazandı. Sonra bu zatın müftü Ahmed Mekki Efendi olduğunu öğrendi.

Ahmed Mekki Efendi alimlere karşı fevkalade hürmetkar idi. Talebelerinden birisi şöyle nakletmektedir:

Bir gün hocamla birlikte başka bir talebenin evine gidiyorduk. Orada ders vereceklerdi. Akşam ezanı da okunmak üzereydi. Bir köşe başına geldiğimizde sokağa adım atacağı sırada durdu.

Daha sonra yolunu değiştirerek başka bir sokaktan ve daha çok dolaştıktan sonra talebenin evine vardık. Ben hala yolu niçin uzattığımızı anlayamamıştım.

Bu halimi anlayarak dedi ki;

"Evladım o sokakta büyük bir alim zat oturuyordu. Bu ilim sahibinin evinin önünden geçerken kendisinin hal ve hatırını sormadan geçmemiz uygun olmazdı. Kapısını çalsaydık, bu defa da dar vakitte kendisini sıkıntıya sokmuş olacaktık.

Bu ise hiç uygun düşmeyecekti." O zaman anladım ki, Ahmed Mekki Efendi, ilim sahibine olan edebinden kapısının önünden geçmemişti.

Devamlı abdestli olurdu:

"Mala mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi?

Bir muhalif yel eser, savrulur harman gibi."

Yakınlarından birisi şöyle anlatmaktadır:

Merhameti o kadar çoktu ki, kendisine el açanları bir defa olsun geri çevirmezdi.

Kalp kırmaktan böylesine sakınan bir kimseyi bizim aklımız anlamaktan acizdi.

Nitekim bir gün müftülükte birlikte oturuyorduk. Orta yaşlı bir adam içeri girdi. Müftü Efendiye dönerek;

"Efendim bir ay önce Kars'tan gelmiştim.

Fakat iş bulamadım. Beş parasız kaldım. Memleketime döneceğim ama bilet almaya param kalmadı. Bir bilet parası veriniz." deyince, Ahmed Mekki Efendi adama acıyıp istediği meblağı derhal verdi.

Akşamleyin Müftü Efendi ile beraber dönüyorduk.

Vapura bindiğimizde baktık ki, gündüz yol parası alan adam orada oturuyor. Müftü Efendi, bana dönerek;

"Bu kişi bugün bize yalan söylemiş.

Şimdi beni görürse utanır, mahcub olur.

Onun için gel, bizi görmesin." diyerek onun görmeyeceği bir tarafa gittik.

Ahmed Mekki Efendi 71 yaşında iken 1967'de ahirete irtihal eyledi. Son sözü "Elhamdülillah." oldu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *