KANDİL GECELERİ...
1566-1574 tarihlerinde, Osmanlı padişahı olan
II.Selim döneminde camiler aydınlatılıp minareler'de kandiller yakılarak kutlandığı için bu gecelere kandil geceleri denilmiştir.
Mevlid Kandili kutlamalarını ilk defa ihdas eden kişi olarak; Erbil Atabeği Muzafferüddin Kökböri kabul edilir.
Bu kişi, 1232 yılında vefat etmiştir.
(D.V İslam ansiklopedisi.)
Mevlid kandili, Hz. Peygamber'in doğum yıldönümü münasebetiyle 1232 yılından itibaren kutlanmaya başlamıştır.
Bu kutlama için toplananlara mevlid kıssaları okumayı ilk başlatan kişi ise; ''Mısır Çerkez hükümdarların'dan biri veya Mısır Fatimileri olduğu söylenir.''
İbn. Hacer gibi bazı fakihler, mevlid münasebetiyle yapılan eğlencelere ve israf olduğu gerekçesiyle,
çok sayıda kandil yakılmasına karşı çıkmıştır.
Süyuti, mevlid gecelerinde toplu halde Kur'an okunmasını ve Resul-İ Ekrem'e dair sohbetlerin ardından yemek ikram edilmesini bid'at-ı hasene olarak, görmektedir.
(T.D.V İslam ansiklopedisi)
Hadis kitaplarında:
Sahih-i Buhari'de, Şa'ban ayında tutulan oruc ile
ilgili şu hadisler mevcuttur.
Hz. Aişe şöyle demiştir:
''Rasulullah (S.A.V) bazı aylarda çok oruç tutardı. Hatta biz O'nu bu ayda hiç iftar etmiyor sanırdık.
Bazı aylarda da o kadar çok iftar ederdi ki, biz O'nu hiç nafile oruç tutmuyor sanırdık. Ben Rasulullah'ın Ramazan ayından başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şa'ban ayındaki kadar da kendisinde çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.''
Bu Hadisi şeriften anlaşılıyor ki, Resulullah (S.A.V.)sadece Ramazan ayının orucunu bir ay tam olarak tutardı.
Başka aylarda bir ay tam tutmazdı.
Hz. Aişe, Ebu Seleme'ye tahdis edip şöyle demiştir: Peygamber (S.A.V), hiçbir ayda şa'bandakinden daha çok nafile oruç tutar değildi. Çünkü Peygamber, şa'ban ayının çoğunda oruç tutar idi.
Ve; "Amellerden devam etmeye gücünüzün yeteceği mikdarı alınız. Çünkü sizler amelden bıkmadıkça Allah, sevab vermekten bıkmaz" buyururdu. Ve Peygamber'e en sevimli olan namaz, az olsa bile üzerinde devam edilen namazdı. Peygamber herhangi bir nafile namazı kılmaya başlayınca ona devam ederdi.
Sahih-i Buhari'de:
İbn Abbas şöyle demiştir:
Peygamber (S.A.V) ramazandan başka asla bir ayı kamilen oruç tutmadı. Diğer aylarda oruç tutardı; bir halde ki, O'nu gören:
Hayır, vallahi Peygamber bu ay iftar etmiyor, der idi. Yine Peygamber, bir ay içinde oruçsuz olurdu, ki O'nu gören:
''Hayır, vallahi Peygamber bu ay hiç oruç tutmuyor, '' der idi.
Nafile oruçlar konusunda Resulullah'ın, bir ayı tamamen oruçlu geçirdiğine dair sağlam bir rivayet bulunmamaktadır.
Bununla ilgili rivayetlerden Mütevatir derecesine ulaşan hiç hadis yoktur. Resulullah, istediği zamanlarda nafile oruç tutmuştur.
Ama falan zaman oruç tutarsanız, şöyle sevap vardır şeklindeki rivayetler sıhhat derecesinde şüphelidir.
Üç aylar ifadesi ve kandillerin kutlanması olayı;
Hicri 4. veya 6. Miladi;10. veya 12. asırdan itibaren kutlanmaya başlanmıştır.
Başta Resulullah olmak üzere, Sahabe ve tabiin devrinde de böyle kandil geceleri kutlaması diye bir şey asla yoktur.
Çünkü onlar, içerisinde bulundukları zamanın kendileri için son derece önemli ve değerli olduğu inancı ile, işlerini ve ibadetlerini sağlam ve doğru yapar sonraya bırakmazlardı.
Bunun için de kurtarıcı geceler diye kafalarından bir şeyler icat etmemişler.
Böyle bir şeyi icat etmeği de asla düşünmemişlerdir. Çünkü Dinde olmayan bir şeyin dinin emriymiş gibi içat etmenin birer bid'at olduğunu, her bid'at'ın da dalalette olduğunu çok iyi biliyorlardı.
Onara göre; ''Resulullah, neyi tebliğ etti, bildirdi, öğretti, anlattı ise, Müslüman için o geçerlidir. Ashap ve Tabiin buna göre yaşamışlardı.''
Daha sonra insanlar, ibadetler konusunda tembellik ve Dini konulardaki ihmalkarlık yapmışlardır.
Diğer din mensuplarında görülen bir kısım abartılı bid'atların benzerleri, Kitaplara da yazılarak, İslam Dinine de sokulmuştur.
Kitaplara kim tarafından ve ne niyetle yazıldığı belli olmayan bir kısım hurafeler, kitaplara yazılı olduklarından dolayı, Müslümanlar tarafından hiç incelenmeden ve araştırılmadan doğru olarak kabul edilmiştir.
Böylece bid'atler, sanki Dinin asıllarındanmış gibi kitaplarda yerini almış ve Müslümanlar arasında hurafeler iyice yerleşmiştir.
Bidatlerle insanlar aldatılmış, Farz ibadetlerin tam zamanında yapılması konusu, ihmal edilmiş hatta buna hafife alınmış bile denebilir.
Halbuki Allah İbadetlerin zamanlarını açıkça bildirmiştir.
Farz ibadetlerin vaktinde yapılmasını kesin istemiştir. Allah şöyle buyuryor. "…Namaz inananlara vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmıştır." (Nisa; 4-103)
