Kerkük'lü Türkmen kızın dramı
Kerkük,
Kanayan yaramız.
Çileli TÜRKMEN şehrimiz.
Gazi Mustafa Kemal'in Misak-ı-Milli sınırları içindeki en büyük dileği.
İngiliz'in cetvelle çizdiği,
Son sınır noktamız.
Hem çok yakın.
Hem de çok uzak.
Paylaşılamayan petrol nedeniyle Arap- Kürt savaşının ortasında kalan.
Türkçe'nin yasak olduğu,
Türkmenlerin diyarı.
Suriye'de…
Filistin'de…
Gazze'de.
Afrika'daki olaylara;
"Müslümanlar katlediliyor" diye tepki gösteren.
Dökülen kanın durması için dünyayı ayağa kaldıran.
Savaşı göze alan.
Milyar dolar harcama yapan siyasilerimiz,
Her nedense konu Kerkük olunca görmez, duymaz oluyorlar.
Aymazlık, medya için de geçerli.
Televizyonlar ve gazeteler için de Kerkük'te sorun yok.
Onlara göre, orada her şey yolunda.
Ne yazık ki; Kerkük cadı kazanı gibi kaynıyor.
Kazanın içindekiler ise Türkmenler.
Ateşe odun atanlar, ABD ve müttefikleri.
Kürtler ve Arapları, elinde kepçeler, kazanı karıştırıyorlar.
Enver Neftçi, kazandaki Türkmenlerden sadece birisi idi.
Varlıklı bir aile.
Kerkük petrollerinin hissedarı.
Ancak, hakkı hiçbir zaman verilmemiş.
Suçu ise sadece, Türk olmak ve hakkını aramak.
Çocuklarına, Türk ismi koymak.
Evinin duvarlarına Atatürk ve Türkeş'in resimlerini asmak.
Türkçe konuşmak..
Nihal Adsız ve Türkiye'yi anlatan kitaplar okuyup, evinde bulundurmak.
Evine Türkleri konuk etmek.
Neftçi ailesinin çilesi, Saddam döneminde başlamış.
BAAS rejimi, ailenin hayatını zindana çevirmiş.
Enver Neftçi, rejim tarafından önce idama mahkûm edilmiş.
Cezası daha sonra müebbede çevrilmiş.
Saddam zindanlarında her türlü işkenceyi görmüş.
Kalp hastası baba soğuk taş duvarlar arasında,
Ailesi evlerinde çile çekmiş.
Kalbi, işkence dolu esarete ancak 10 yıl dayanabilmiş.
VE bir gün Saddam isimli alçağın,
Türk düşmanı kan emicinin karanlık zindanında,
Hakkın rahmetine kavuşmuş.
Baba ölünce,
BAAS işkencesi bu defa Mehtap Neftçi ve iki ağabeyi için başlamış.
Büyük ağabey, baskıların tehditlerin artması üzerine Türkiye'ye kaçmış.
Mehtap 'da ağabeyinin peşinden Türkiye'ye gelmiş.
İki kardeş tahsillerine Türkiye'de devam etmişler.
Ağabey, İTÜ'de hoca olurken,
Kız kardeşi iç mimarlık okumuş.
Okulu bitirmiş.
İş bulamamış.
Evlenmiş, bir oğlu olmuş.
Adını; Oğuzdan koymuş.
Büyük TÜRK hakanının ismini
ATA malını korumak için Kerkük'te kalan diğer kardeş ise hala iki ateş arasında yaşam mücadelesi veriyor.
Bir yanı Barzani garnizonu, diğer yanda Talabani peşmergeleri ile çevrili
Bombalar arasında ayakta durmaya çalışıyor.
Beynindeki kisti tedavi ettiremediği için kızı felç olmuş.
Şimdi yatalak.
Buna rağmen yılmıyor.
15 yaşındaki kızı ile Kerkük'te yaşamaya devam ediyor.
ATA toprağını terk etmem diyor;
" Son kalan KERKÜK TÜRK"Ü ben olsam da".
Mehtap'ın Kerkük'e girişi yasak.
Sebebi; Türkiye'ye geldiği otobüste Türkçe konuşması.
Peşmergeler;
-Türkçe konuşma!
Diye uyarmışlar.
Mehtap, Türkçe konuşmaya devam etmiş.
Kavga büyüyünce kara listeye alınmış.
Peşmerge, kurallarına göre; sadece Türkçe değil,
Arapça konuşmak ta yasak.
Mehtap,
Ve tüm Kerkük Türkleri,
Türkiye'nin, Türkmenleri unuttuğu düşüncesinde.
Yönetenlerimiz,
TÜRK" ten çok,
Arap ve KÜRT"E değer veriyor gibi.
Irak'tan Türkiye'ye gelen Kürtlere bir yıllık vize veriliyor,
Türkmenlere ise 3 aylık bile çok görülüyor
Dahası, paralı Kürtlerin Türkiye'de oturma izni ve vatandaşlık hakkı almasına bu kandaşlarımızı derinden yaralıyor..
Türkiye'de, ana dillerinde konuşmak için terör, kullanan,
-Türkiye'de baskı var, diye dünyayı ayağa kaldıran Kürtler,
Kerkük'te hatta Kuzey Irak"ta Türkçe ve Arapça konuşmayı yasaklıyor.
Ne Amerika.
Ne AB,
Ne de Türkiye buna tepki gösteriyor.
Kerkük'ün tapusu hala Türkiye'de.
Uygulanan asimilasyon sonrası nüfusu azalsa da Kerkük,
Türkmenlerin BABA yurdu.
Asya ATA yurtları,
Türkiye ANA VATANLARI.
Ne çare; soydaşlarımızın Türkçe konuşmasına izin verilmeyişine suskun kalan AKP hükümeti,
Kürtlerin ana dilde savunma yapmalarına izin vererek,
Federatif sisteme geçişe ivme kazandırıyor.
Türk aydınları!
Türk medyası!
Türk siyasetçileri!
Türk sivil toplum kuruluşları!
Sadece Kürtlerin haklarını mı?
Savunuyor?
Neden hiç kimse Türkmenlerin haklarını savunmayı aklına getirmiyor.
Bugün Makedonya'da…
Kıbrıs 'ta…
Kerkük'te yasaklanan Türkçe, belki yarın Türkiye'de de yasaklanır.
Mehtap Neftçinin Kerkük'te şeker hastası olan akrabasının başından geçenler bir korku filmi gibi.
Doktorlar kangren olan ayağın kesilmesine karar vermiş.
Hastane'de adamın sağlam ayağı kesilmiş.
Mehtap Neftçi, sağlam ayağın kasıtlı kesildiğini düşünüyor.
Adam kaçırıp, fidye istemek.
Türk kızlarına tecavüz etmek.
Kürtçeden başka dil konuşanlara, ajan muamelesi yapılması.
ABD'nin, Kürtlerin kışkırtması ile Türkmenleri gözaltına almaları.
Dayak.
Hakaret,
Dışlanmak…
Tüm bunlar Kerkük'te Türklere uygulanan baskılardan bazıları.
Amaç; Türkmenlerin Kerkük'ü terk etmeleri.
Irak savaşı sırasında aynı amaç doğrultusunda,
Tapu ve Nüfus daireleri, bilinçli olarak ABD askerleri ile peşmergeler tarafından talan edildi, diyen;
Mehtap Neftçi,
Kerkük'te sahneye konan oyunda her geçen gün sona yaklaşıldığına dikkat çekiyor.
Mehtap Neftçi;
" Türk hükümetlerinin neden?
Türkmenlere karşı duyarsız kaldıkları" sorusuna ise hala cevap bulabilmiş değil.
Ve acılı Kerkük Türkmen kızımızın bir dileği varmış.
Ama gerçekleşmemiş.
Zaten gerçekleşmesi de imhasızdı.
O dilek de;
"Saddam"ın boynuna ilmeği geçiren son kişi olmak"
Böylece BAAS rejimi sırasında,
Binlercesi katledilen,
İşkenceler kurban edilen,
Yok, yere idam edilen kardeşlerinin intikamını,
Bir nebze olsun almış olacaktı.
Ve Mehtap Kızımız herkesin KERKÜK"TE olanları daha iyi
Anlaması için,
Kıssadan hisse misali alacakaranlık türündeki bir olayı,
Son olarak anlattı;
"Basit bir protesto sırasında, 6 Kerküklü Türkmen,
Yakalanıp, Saddam"ın hâkiminin karşısına çıkarıldı.
Adam içkiliydi.
Kafasını bile kaldırmadan,
Karşısında duran kişilere,
Üçünüz idam,
Üçünüz müebbet" deyip kestirip attı.
Ve içkisine devam etti.
İşte KERKÜK insanının hayatı bu kadar değerliydi(!).
Peki, şimdi durum ne?
Hiç farklı değil.
Kerkük"te TÜRK olmak.
Her dakika CELLÂTLA randevulu olmak gibidir.
Kapınızın katillerce ne zaman çalınacağı,
Hiç belli olmaz..
