Karabaş Veli Hazretleri...
Karabaş Veli hazretleri, beş yüz civarında halife bırakmıştır.
Bunlardan biri ve oğlu olan;
Mustafa Manevi Efendi'nin bir kasidesi.
Karabaş Veli hazretlerinin bir diğer özelliği, farklı tasavvufi kollara mensup insanları, o yoldan ayrılmadan irşad etmesidir.
Ehl-i Sünnet üzere olan bütün tasavvufi yollara kıymet vermiş ve hürmet nazarıyla bakmıştır.
Kendisine bağlı olan insanlara da bu edebe dikkat etmelerini telkin etmiştir.
Karabaş Veli hazretlerinin bu özelliği, birleştiren, ayrıştırmayan bir tavırdır.
Bu tavır elbette ihlas ile alakalıdır.
Zira onların niyetleri Allah rızası, hedefleri insanların manevi dünyalarını mamur kılmaktır.
Hak yolun büyüklerini selamlayan kaside:
Karabaş Veli hazretlerinin oğlu ve halifesi Mustafa Manevi Efendi hazretleri uzunca bir kasidesinde Allah Rasulü (s.a.v.) başlayarak bütün Ashaba, tüm tasavvufi kollara ve mürşidlerine selam göndermiş, hürmetlerini akıcı bir lisan ile ifade buyurmuşlardır. Bu kaside; Karabaş Veli hazretlerinin bahsettiğimiz birleştirici tavrının şiire yansımış halidir.
Kasideye Allah'a selam ile başlayan, Mustafa Manevi Efendi hazretleri, önce sabah rüzgarını Medine'ye gönderir. Allah Rasulü (s.a.v.)'e ve Ashab-ı Kirama hürmetlerini sunmasını talep eder.
Bazı bölümlerini sadeleştirerek aktardığımız kaside şöyle devam eder:
''Medine şehrine var, o pak Ravza'ya yüz sür
Varıp Sultan'ın ayağının tozuna selam eyle.
Ebubekr ve Ömer, Osman, Ali ile Hasan Hüseyn
Sevgilinin kızı Hazreti Fatıma'ya selam eyle.
Süheyb-i Rum, Ammar bin Yasir, Hamza ve Abbas
Bütün ashab ile kardeşlerimizin ruhlarına selam eyle.''
Dört halifeye ve ashabın büyüklerine selam ilettikten sonra, sabah rüzgarını Cennetü'l-Baki mezarlığına gönderir:
''Baki ehline bir bir erişip baştan başa cümle
Varıp her birine benden bu fakirden selam eyle.
Erişip İbn Abbas kabrini bir hoş ziyaret kıl
Bütün ashâba, Sultan'ın Amca Oğlu'na selam eyle.''
Oradan uğra Bağdad'a:
Mustafa Manevi Efendi hazretleri, Medine'den sonra sabah rüzgarını Bağdat'a gönderir.
Bağdat ki evliyalar diyarıdır, imamlar, müçtehidler yurdudur. Onların her birine hürmetlerini sunar. Abdülkadir Geylani hazretlerinden başlar, Ehl-i Beyt'in büyüklerinden İmam Musa Kazım hazretlerine selam gönderir.
Sonra İmam-ı Azam (rh.a.) ve bütün müçtehit imamlara, irfan ehline selam gönderir:
''Oradan uğra Bağdad'a, o toprağa yüz sür
Ve Kutbu'l-Aktab şeyh Abdülkadir Geylan'a selam eyle.
Eşiğine yüzünü sür feda kıl canla başı
O Abdülkadir'in sen dergahına selam eyle.
Eriş Musa Kazım'a, hem imamlar zümresine hep
Zamanının biriciği olan o ismi Numan'a selam eyle.
Gelmiş geçmiş bütün müctehitlerin hep
Kabirlerini kıl ziyaret, ehl-i irfana selam eyle.''
Bağdat'tan sonra Şah-ı Nakşibend hazretlerine selam gönderir.
Şah-ı Nakşibend ki, kutupların kana kana feyz içtikleri baş çeşmedir.
Sonra sırayla bütün İslam coğrafyasını gezer:
''Nakşibendilerin, haceganın ve kutupların baş çeşmesi olan,
O çok kıymetli Pir'e, o büyük okyanusa selam eyle.
Dolaşıp Rum ''Anadolu'' diyarını, hep ziyaret eyle onları,
Gelip Şam-ı Şerife, oradaki Kur'an denizine selam eyle.''
Sonra nice sahabenin yattığı Şam'a uğrayan sabah rüzgarı, her birine hürmetini sunar.
Tabii ki başlarında da Allah Rasulü (s.a.v.)'in müezzini Bilal Habeşi (r.a.) vardır.
Ardından evliyanın büyüklerinden Muhyiddin ibn Arabi hazretlerine selam gönderir:
''Bilal ile nice ashab ve ehlullah yatmaktadır
Ve Muhyiddin Arabi'ye, hem arslanın şeyhine selam eyle.
Demişler orda yetmiş bin kadar peygamber vardır
Salat ile selam et cümle hepsine selam eyle.
Bütün peygamberlerin pak merkadına bir bir var
Mübarek ruhlarına pek gönülden selam eyle.
Çoğunun merkadi malum değildir, şüphesiz gerçek
Hepsinin pak ruhuna dostça selam eyle.
Hususan Şam içinde rahmete gark olanlardan
Ne denli var ise hep ehl-i imana selam eyle.
Ne denli var ise hep enbiya ve evliya birden
Zebur İncil ve Tevrat, Ehl-i Kur'an'a selam eyle.''
Mustafa Manevi hazretleri, bu kez de sabah rüzgarını Tabiin'in büyüklerinden Üveys Kareni hazretlerini ziyaret için Yemen'e gönderir:
''Yemen şehrine var Üveys'i ziyaret eyle ey canım
Karen köyündedir, ona çok çok selam eyle.
Odur kutupların baş çeşmesi âlim ve arif-i billah,
Yemen'deki o Rahman'dan feyzler getiren mübarek rüzgara selam eyle.''
Habeş iklimini dolaş, Cezayir semtine uğra
Veli Dede denilen inci mercana selam eyle.
Bütün Anadolu, Acem, Fars ve Buhara kalmasın, dolaş
Şam'a gel Cennet ehline selam eyle.
Özellikle diyar-ı Kerbela'da aşk ile dolaş
Hepsine binlerce gönülden hüzünlü selam eyle.
Kerbela Şehidi'nin ruh-i pakinden meded iste
Mecazi olmasın vallah, hakiki selam eyle.
Dolaşıp gel Konya şehrine hususiyle
O Sultanlar Sultanı Mevlana'ya selam eyle.
Büyük Şeyh Sadreddin ne işler bir sual eyle
Ayağını öp, o Kur'an havuzuna selam eyle.
Müfessirler onun tefsirine hayran olurlar hep
Sürüp yüzler toprağına, o heybetli sultana selam eyle.''
***
''Erişip Hacı Bektaş dergahına muhabbetle
Balım Sultan'a, o Allah aşığına selam eyle.
Hususan Hacı Bayram-ı Veli'ye tazim eyle
Evliya huzurunda divan ehline selam eyle.
Var ordan Eşrefzade'ye, Emir Sultan'a yüzler sür
Dolaşıp Bursa şehrini şerefle selam eyle.
Kıymetli ve büyük Hazreti Niyazi Mısri'ye
Keremler eyle, billahi yürekten selam eyle.
Dahi ol Şeyh Üftade huzuruna saadetle
Bütün hep asfiyaya, yakîn ehline selam eyle.
Erişip Üsküdar'a Hazreti Pir Şeyh Hüdai'ye
Onun yüreğinde gölgelenen mihmana selam eyle.
Oradan Rumeli'ne geç Ebu Eyyübe'l-Ensari'nin
Mukaddes huzuruna var, edeple selam eyle.''
