MÜZAKERE ETMİYORMUŞ(!)
Başbakanımız bu günlerde çok sinirli.
Vücut kimyası biraz bozulmuş gibi.
Bunun sebebi sanırım,
Yüzde kırklara doğru gerileyen oy oranları.
Sinirli hali ile ekran karşısına çıktığında,
İnanın bazen ne söylediğini bilmiyor.
Öncelikle “İMRALI” konusu.
“MÜZAKERE” etmiyoruz diyor.
Terörle mücadele de zafiyetimiz yok diyor.
Kimse ile hiçbir ŞEYİN pazarlığını yapmıyoruz diyor.
Tamam, saygı duyuyoruz
Kendine göre haklı olabilir.
Ama biz de gazeteci olarak,
Vatandaşımızı bilgilendirme,
Haber alma, soru sorma hakkımızı kullanarak sormak istiyoruz;
“Peki, Sayın Başbakan, siz ne yapıyorsunuz?
Müzakere etmiyoruz diyorsunuz.
İyi güzel.
Peki, OSLO”DA, PKK ile neyi konuştunuz?
İngiltere’nin hakemliğinde masada neler vardı?
Özerklik, ana dilde eğitim, PKK”nın öz savunma gücü olması… Vs”
Türünden şeyler konuşuldu mu?
Bunları aslında sizin ağzınızdan duymak istiyoruz.
MOSAD” DAN ,
CIA”den gelen el altı bilgilerden duymak istemiyoruz.
Bunlar savcının iddianamesine bile girdi.
Lütfen şu OSLO sürecini bir açıklayın, halkımız bilgilensin.
MİT Müsteşarımız,
Sizin talimatınızla orada neleri pazarlık masasına koydu?
Sanırım TÜRK Halkının bunları bilmeye sanırım hakkı var.
Teröre taviz verdiğimizi söyleyen müfteridir diyorsunuz.
Haklısınız…
Ancak belli şeyleri müzakere ettiğinizi,
PKK’nın istediklerini verdiğinizi biz değil,
Yardımcılarınız söylüyor.
Sayın Arınç;
“Ne isterlerse vereceğiz” diyor.
Sayın Çelik;
“Ne istedilerse verdik” diyor.
Bunlar uzaylılar değil.
Sizin yardımcılarınız.
Bu arada öze gelelim.
PKK’nın,
Kandil’in ANA İSTEKLERİ NELER Dİ?
Ana dilde eğitim.
Ana dilde savunma.
Özerk bölge.
Sonra KÜRT Devleti bunlardan bazılarıydı.
Ana dilde eğitimi seçmeli hale getirdiniz.
Yakında ana diline de geçersiniz.
Ana dilde savunma hakkını verdiniz.
Yerel yönetimler yasası ile
Yerel özerkliğin önünü açtınız.
Zaten artık verecek bir şeyiniz kalmadı.
Bu arada anayasadan TÜRK kavramını da çıkarıyorsunuz.
Bu verilere bakarak,
Hala bir şey vermedik diyorsanız.
Bence TÜRK halkının bizim zekâmıza biraz ayıp ediyorsun gibi.
Şu BDP konusuna gelelim.
Daha dün bu arkadaşların dokunulmazlıklarının kaldırılmasından bahseden,
PKK ile birlikte siyaset yapmanın ahlaksızlık olduğundan dem vuran,
Yine sizdiniz.
Ne oldu bir anda bu arkadaşlar “İYİ İNSANLAR” OLDU!
Sadece vatanın bölünmez bütünlüğünü savunan MHP,
Kafatasçı kötü parti oldu.
Terörle mücadelede zafiyet yok diyorsunuz.
İyi güzel de,
Sayın Başbakanım siz iktidara geldiğinizde terör sıfırdı.
Bir de şu anki halimize bakın!
Öcalan baş müzakereci oldu.
Ortalıkta peynir ekmek gibi Mehmetçiğimiz şehit oluyor.
Ülkemizin bütünlüğünü tehdit eder hale gelen terörü durdurmak için,
Siz İmralı”dan medet umuyorsunuz.
Geldiğimiz nokta budur.
Ha bu arada, Sayın Başbakanım,
Lütfen biraz olsun MHP’ye karşı “İNSAFLI” olunuz.
MHP vatanın bölünmez bütünlüğüne inanan,
Atatürk”ü en ulu BOZKURT olarak gören,
Onun ilke inkılâp ve çağdaş medeniyetler düzeyini kendine düstur edinen.
Milli değerlerini ön planda tutan,
Bu vatanın kurucu iradenin TÜRK olduğuna inanan
Bu vatanda yaşayan herkesi hain olmadıkça kucaklayan,
Asla kafatasçılık yapmayan bir partidir.
Yani, siyastçi olmasanız,
İnanın sizin bile “OY” verebileceğin bir partidir.
Biz kan emeci vampirler değiliz.
Esas vampirlik terörle mücadelede zafiyet gösterip,
Güneydoğunun iyice kan gölüne dönmesinin önünü açanlardır.
Ve BDP’li sevgili dostlarımız.
Türkiye”nin milli değerlere en hassas,
En milliyetçi yöresi Karadeniz’dir.
“MÜZAKERE” sürecini anlatmak için niçin orasını seçtiniz?
Seçiminiz tamamen kışkırtma kokuyor.
PKK o bölgeye, çok istediği halde milisi sempatizanı ile dahi giremiyor.
Dayak yiyip çıkıyor.
Sizin bilinçaltında bu “GİREMEMENİN” ezikliği olmasın sakın!
