14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Müslümanın Gayri Müslimlerle İlişkileri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Kur'an-ı Kerim'de; "Sizinle din hususunda muharebe etmemiş, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlarla iyilik ve adaletle muamele etmenizden Allah sizi menetmez.

Çünkü Allah, adalet yapanları sever.

Allah sizi; ancak sizinle ''din'' hususunda muharebe etmiş, sizi yurdlarınızdan çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder.

Kim onları dost edinirse, işte bunlar zalimlerin ta kendileridir" hükmü beyan buyurulmuştur.

Müfessirler bu Ayet-i Kerime'nin Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma'nın bir suali üzerine nazil olduğunu kaydetmektedirler.

Hz. Esma, gayr-i müslim olan annesiyle ilişkisinin nasıl olacağını sormuştur.

Bu nedenle müslümanlarla savaşmayan veya İslam'ın düşmanlarına yardımcı olmayan gayr-i müslimlerle ilişki caizdir.

Resul-i Ekrem (s.a.v) yahudilerden bir çocuğun, ağır hasta olması üzerine ziyaretine gitmiş, baş ucuna oturup; "Müslüman ol" teklifinde bulunmuştur.

Bu teklif üzerine çocuk, baş ucunda duran babasına bakmış, babası da; "Teklife icabet et!" deyince müslüman olmuştur.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem; "Çocuğu ateşten kurtaran Allahu Te'ala'ya hamd olsun" diye sevincini izhar etmiştir.

Darü'l İslam'da ''Şer'i devlette'' ikamet eden gayr-i müslimlerin; can, mal, akıl, nesil ve din emniyetlerini sağlamak "Ulu'lemr'in" görevidir. Tabii ki; ''mü'minlerin de ona yardımcı olmaları esastır.''

Resul-i Ekrem; "Müslümanların lehine olan şeyler, onların da lehine; müslümanların aleyhine olan şeyler, onların da aleyhinedir", buyurmuştur. Hz. Ömer; zimmilerin; ''İslam devletinin teb'ası gayr-i müslimlerin'' muhtaç, hasta ve ihtiyarlarına maaş bağlamıştır.''

Bir gün Yahudiler'den beş on kişilik bir gurup,

Resul-i Ekrem'in yanından geçerken

"Essamü Aleyküm", ''Allah seni helak etsin'' şeklinde selam verirler.

Hz. Aişe validemiz, hırsla;

"Ya Resulullah, bunlar sana "Essamu Aleyküm" dediler diyerek, uyarır. Bunun üzerine Resul-i Ekrem; "Mülayim ol hırsını yen ya Aişe!.. Allah'u Te'ala bütün işlerde yumuşaklığı sever" buyurur.

Hz. Aişe; "Ama, dediklerini işitmedin mi?" diye sorunca, Resul-i Ekrem; "Evet! Bende onlara " Ve Aleyküm", üzerinize olsun, siz helak olun, demiştim ya!.." buyurur. Dikkat edilirse;

Yahudilerin, sözden öteye geçmiyen sataşmalarına Resul-i Ekrem, mülayemetle karşılık vermiştir.

Ancak Resul-i Ekrem'in vefatından sonra;

''gayr-i müslimlerin O'na dil uzatmasına müsaade edilmez.''

Çünkü bu fiilde; ''müslümanların din emniyetini tahrip arzusu vardır.''

Müslümanlar da ahidle bağlanmış gayr-i müslimlerin inançlarına hakaret etmezler.

Düşünce ve inanç hürriyetleri sabittir.

Zimmi'nin gıybetini yapmak dahi haramdır.

Hiç kimse; onların dinlerine karışamaz. Hatta zimminin şarabını telef eden kimse, ücretini vermek zorundadır.

Allah, insanların kalblerinden geçirdiklerini de bilir.

Son yıllarda bazı çevreler;

"İnsan Hakları" AB'ne girmek için, İslam düşmanlarına şirin görünme hatalığına kapıldık. Halbuki onların; "İnsan Hakları" edebiyatı; sadece kendi inançlarında olan insanları içine alır.

Kur'an-ı Kerim'de; "Yahudi ve Hristiyanlar; sen onların milletine dinine tabi olmadıkça, onlar senden razı olacak değiller", hükmü beyan buyurulmuştur.

Kıblenin değişmesi, Mescid-i Aksa'dan, Mescid-i Haram'a çevrilmesi, Yahudileri oldukça rahatsız etmiş, bazı ileri gelenleri;

"Niçin Mescid-i Aksa'ya dönmüyorsunuz, belki biz de sizin peygamberinizi tasdik ederiz" demeye başlamışlardı. Halbuki kalblerindeki kini, Allah'u Te'ala biliyordu. Esasen Resul-i Ekrem'in;

"Küfür tek bir millettir"hükmü; ilişkilerin temelini teşkil eder! İslam milletine karşı savaş açmayan ve onlarla sulh içinde yaşamak isteyen gayr-i müslimlerle; "Zimmet Akdi" çerçevesi içerisinde, ilişki kurmak caizdir.

Darü'l İslam'da; ''bir müslüman, kasden ve teammüden bir gayr-i müslimi zimmiyi öldürürse kısas cezasına çarptırılır.''

Zira Resul-i Ekrem, ''zimmet ehlinden bir gayr-i müslimi öldüren kimseye kısas cezasını tatbik etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Elbette ben, benim zimmetim altında bulunanların hakkını almaya en layığım"

Zimmet ehlinin cizye vermesinin sebebi; malları bizim mallarımız, kanları bizim kanlarımız gibi olması içindir. Resûl-i Ekrem'in;

"Kafire karşılık mü'min öldürülmez" hadisi;

zimmet akdi imzalamayan harbilerle ilgilidir.

Sonuç olarak; gayr-i müslimler, ahidlerine sadık kaldıkları süre içerisinde, bütün emniyetlerine haizdirler.

Müslümanlarla savaşmayan veya İslam'ın düşmanlarına yardımcı olmayan gayr-i müslimlerle; iyi ilişkiler kurmak caizdir.

Ancak onların; müslümanların başına yönetici olmasına müsaade edilmez.

Bu sebeble ulema; gayr-i müslimin emrinde çalışmanın mekruh olduğunu esas almıştır. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *