Müslümanın Gayri Müslimlerle İlişkileri...
Kur'an-ı Kerim'de; "Sizinle din hususunda muharebe etmemiş, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlarla iyilik ve adaletle muamele etmenizden Allah sizi menetmez.
Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
Allah sizi; ancak sizinle ''din'' hususunda muharebe etmiş, sizi yurdlarınızdan çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder.
Kim onları dost edinirse, işte bunlar zalimlerin ta kendileridir" hükmü beyan buyurulmuştur.
Müfessirler bu Ayet-i Kerime'nin Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma'nın bir suali üzerine nazil olduğunu kaydetmektedirler.
Hz. Esma, gayr-i müslim olan annesiyle ilişkisinin nasıl olacağını sormuştur.
Bu nedenle müslümanlarla savaşmayan veya İslam'ın düşmanlarına yardımcı olmayan gayr-i müslimlerle ilişki caizdir.
Resul-i Ekrem (s.a.v) yahudilerden bir çocuğun, ağır hasta olması üzerine ziyaretine gitmiş, baş ucuna oturup; "Müslüman ol" teklifinde bulunmuştur.
Bu teklif üzerine çocuk, baş ucunda duran babasına bakmış, babası da; "Teklife icabet et!" deyince müslüman olmuştur.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem; "Çocuğu ateşten kurtaran Allahu Te'ala'ya hamd olsun" diye sevincini izhar etmiştir.
Darü'l İslam'da ''Şer'i devlette'' ikamet eden gayr-i müslimlerin; can, mal, akıl, nesil ve din emniyetlerini sağlamak "Ulu'lemr'in" görevidir. Tabii ki; ''mü'minlerin de ona yardımcı olmaları esastır.''
Resul-i Ekrem; "Müslümanların lehine olan şeyler, onların da lehine; müslümanların aleyhine olan şeyler, onların da aleyhinedir", buyurmuştur. Hz. Ömer; zimmilerin; ''İslam devletinin teb'ası gayr-i müslimlerin'' muhtaç, hasta ve ihtiyarlarına maaş bağlamıştır.''
Bir gün Yahudiler'den beş on kişilik bir gurup,
Resul-i Ekrem'in yanından geçerken
"Essamü Aleyküm", ''Allah seni helak etsin'' şeklinde selam verirler.
Hz. Aişe validemiz, hırsla;
"Ya Resulullah, bunlar sana "Essamu Aleyküm" dediler diyerek, uyarır. Bunun üzerine Resul-i Ekrem; "Mülayim ol hırsını yen ya Aişe!.. Allah'u Te'ala bütün işlerde yumuşaklığı sever" buyurur.
Hz. Aişe; "Ama, dediklerini işitmedin mi?" diye sorunca, Resul-i Ekrem; "Evet! Bende onlara " Ve Aleyküm", üzerinize olsun, siz helak olun, demiştim ya!.." buyurur. Dikkat edilirse;
Yahudilerin, sözden öteye geçmiyen sataşmalarına Resul-i Ekrem, mülayemetle karşılık vermiştir.
Ancak Resul-i Ekrem'in vefatından sonra;
''gayr-i müslimlerin O'na dil uzatmasına müsaade edilmez.''
Çünkü bu fiilde; ''müslümanların din emniyetini tahrip arzusu vardır.''
Müslümanlar da ahidle bağlanmış gayr-i müslimlerin inançlarına hakaret etmezler.
Düşünce ve inanç hürriyetleri sabittir.
Zimmi'nin gıybetini yapmak dahi haramdır.
Hiç kimse; onların dinlerine karışamaz. Hatta zimminin şarabını telef eden kimse, ücretini vermek zorundadır.
Allah, insanların kalblerinden geçirdiklerini de bilir.
Son yıllarda bazı çevreler;
"İnsan Hakları" AB'ne girmek için, İslam düşmanlarına şirin görünme hatalığına kapıldık. Halbuki onların; "İnsan Hakları" edebiyatı; sadece kendi inançlarında olan insanları içine alır.
Kur'an-ı Kerim'de; "Yahudi ve Hristiyanlar; sen onların milletine dinine tabi olmadıkça, onlar senden razı olacak değiller", hükmü beyan buyurulmuştur.
Kıblenin değişmesi, Mescid-i Aksa'dan, Mescid-i Haram'a çevrilmesi, Yahudileri oldukça rahatsız etmiş, bazı ileri gelenleri;
"Niçin Mescid-i Aksa'ya dönmüyorsunuz, belki biz de sizin peygamberinizi tasdik ederiz" demeye başlamışlardı. Halbuki kalblerindeki kini, Allah'u Te'ala biliyordu. Esasen Resul-i Ekrem'in;
"Küfür tek bir millettir"hükmü; ilişkilerin temelini teşkil eder! İslam milletine karşı savaş açmayan ve onlarla sulh içinde yaşamak isteyen gayr-i müslimlerle; "Zimmet Akdi" çerçevesi içerisinde, ilişki kurmak caizdir.
Darü'l İslam'da; ''bir müslüman, kasden ve teammüden bir gayr-i müslimi zimmiyi öldürürse kısas cezasına çarptırılır.''
Zira Resul-i Ekrem, ''zimmet ehlinden bir gayr-i müslimi öldüren kimseye kısas cezasını tatbik etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Elbette ben, benim zimmetim altında bulunanların hakkını almaya en layığım"
Zimmet ehlinin cizye vermesinin sebebi; malları bizim mallarımız, kanları bizim kanlarımız gibi olması içindir. Resûl-i Ekrem'in;
"Kafire karşılık mü'min öldürülmez" hadisi;
zimmet akdi imzalamayan harbilerle ilgilidir.
Sonuç olarak; gayr-i müslimler, ahidlerine sadık kaldıkları süre içerisinde, bütün emniyetlerine haizdirler.
Müslümanlarla savaşmayan veya İslam'ın düşmanlarına yardımcı olmayan gayr-i müslimlerle; iyi ilişkiler kurmak caizdir.
Ancak onların; müslümanların başına yönetici olmasına müsaade edilmez.
Bu sebeble ulema; gayr-i müslimin emrinde çalışmanın mekruh olduğunu esas almıştır.
