14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Osman Gazi'nin Emirliği...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ertuğrul Bey'in vefatı üzerine, Kayı Kabilesi'nin ileri gelenleri toplandılar.

Gazi Osman Bey'i seçtiler:

Osman Bey'İn kardeşleri ise, bu seçime gönülden bir bağlılıkla katıldılar.

Ne var ki, Osman Bey'in seçilmesi, amcası Dündar Bey'in canını sıktı.

Başa geçmek için birtakım çalışmalara girdiyse de, Osman Bey'in seçilmiş olması, Selçuk Sultanınca da tasvib ve tasdik gördüğünden, bu çalışmalarında başarıya ulaşamadı.

Fakat bun hazmedemeyen Dündar Bey, Osman Bey'in işlerini aksatmak İçin O'nun düşmanlarıyla bile işbirliği yapmaktan çekinmedi...

Üç Rüya:

Devlet-i ebed müddet, yani; Osmanlı Devleti'nin

V-İ'lay-ı Ke-limetullah için kurulup, gelişerek dünyanın üç kıtasına hakim olacağının müjdecisi olan üç rüyadan da söz etmeliyiz.

Ertuğurul Bey, birgün Söğüt civarına dolaşırken, geceyi bir köy imamının evine geçirmesi icab etmiş. Ertuğrul Bey'in oturduğu yerin arkasındaki dolapta imam efendinin Kur'an-ı Kerimi bulunuyormuş İmam Efendi telaşla Kur'an-ı Kerimi alıp yüksek bir rafa kaldırmış.

Okuma-yazma bilmediği rivayet edilen Ertuğrul Bey ise;

''O ne kitabıdır?'' diye sormuş.

İmana Efendi de:

Allah'ın, peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz Haz-retleri'ne bildirdiği Kur'an-ı Kerim'dir; bütün in ahkamı onun içinde yazılıdır, diye cevap vermiş.

Bir süre daha sohbet ettikten sonra, İmam Efendi müsaade isteyip misafirini yalnız bırakmış.

Ertuğrul Bey, namazını kıldıktan sonra, Mushaf-ı şerife dönerek, ellerini bağlamış ve sabaha kadar öylece ayakta durmuştur.

Sabaha karşı yorulupta yastığına dayanıp kendinden geçtiği bir sırada Allah, tarafından rüyada kendisine ''Sen benim kitabıma bu kadar hürmet ettin, ben de senin evladımda ta kıyamete kadar devam edecek bir saltanatla kutladım.'' diye bir ses gelmiş, Ertuğurul bey uyandığında bu rüyayı imama söylemiş ve bir süre sonra da oğlu Osman Bey'e anlattığı rivayet edilir.

İkinci rüya ise;

Ertuğrul Bey'in, Osman Gazi doğmadan evvel Konya'ya gidişlerinden bir keresinde, gece rüyasında; ''evinin ocağından tatlı bir su çıkarak, oba oba bir büyük'deniz olup her tarafı kaplamış.''

Ertuğrui Bey, Sutan Alaaddin'in Başkatibi, zamanın büyük alimlerinden Abdülaziz Efendi'ye rüyasını anlatmış.

O da:

''Yakında senin bir oğlun doğacak ve O'nun saltanatı alemi kaplayacak'' diye tabir etmiş.

Az bir müddet sonra da Osman Gazi'nin doğduğunu bazı tarih kitapları yazar.

Osman Bey, aslen Karaman'lı olan, tahsil için Şam'a gidip sufiyye mesleğine intisab ederek, dönen ve Söğüt'te halkı irşada başlayan büyük alim Şeyh Edeb Ali Hazretleriyle görüşür ve O'nun teveccühünü kazanmaya çalışırdı.

Birgün Şeyh'in kızı Mal Hatun'u başka kızlarla beraber gezerken görür ve aşk ateşi kalbine düşer. Fakat Şeyh Edeb Ali'ye ayıp olmasın diye bu aşkını üç sene sakladı.

Şeyh Edeb Ali'nin tekkesinde misafir kaldığı akşamların birinde bir rüya gördü.

Şeyh'in koynundan bir ay çıkıp kendi koynuna girmişti.

Göbeğinden bir ağaç peydah olup, dalları bütün dünyayı kaplamıştı.

Edeb Ali'ye bu rüyayı anlatan Osman Bey, şu cevabı almıştı;

''Sen bana damat olacaksın ve büyük, uzun ömürlü bir devlete kavuşacaksın.''

Daha sonra kızı Mal Hatun'u Osman Bey'le evlendirdi. Alaaddin ve Orhan adındaki oğulları Mal Hatun'dan doğmuşlardır.

İşte bu üç rüya, Osmanlı Devleti'nin İslam fetihleri için kurulacağını müjdeleyen ilahi işaretlerdir.

Yine meşhur bir alim ve tarihçi olan,

Bitlis'li İdris der ki; ''Kumral Abdal adında bir gönül ehli vardı. Yenişehir taraflarında otururdu. Dervişleriyle Rum köylerine akın eder, gaza yapardı. Bir gün Allah yolunda ehl-i halden büyük bir zatla görüştü.''

Bu zat, Kumral Abdal'a; ''Allah-u Te'ala, Osman Gazi'ye kıyamete kadar devam edecek bir büyük devlet ihsan etti, git müjdele!'' diye emretmiş, Kumral Abdal, Osman Gazi'yi tanımıyordu.

O mübarek zat Kumral'a, Osman Gazi'nin çehresini tarif etmiş...Kumral Abdal da bu alametlerle Osman Gazi'yi bulup müjdeyi vermiş.

Müjdeyi alan Osman Gazi; ''Şimdiki halde bir kılıçla, bir maşrabamdan başka şeyim yoktur, '' deyip onları Kumral Abdal'a vermiş.

Kumral, maşrabayı alıp, kılıcı geri vermiş ve böylece kılıç fetihlerini müjdelemiş.

Osman Gazi, çok sonraları Kumral Abdal'a bir zaviye yaptırmış ve Yenişehir civarında kendisine tarlalar vakfetmiştir.

Bütün bu zikrettiğimiz manevi müjdelerin en dikkat çekeni de Şeyh-i Ekber Muhiddin-i Arabi Hazretlerinin, Osmanoğul-ları'nın çıkacağını 70 sene evvelden cifir ilmi denen ve ince hesaplarla yapılan bir ilimle keşfederek, ona dair; ''Şecere-tü'n-Nu'maniyye Devlet'il Osmaniyye'' adlı bir eser yazarak,

Ali Osman Halifelerinin birincisi, Yavuz Sultan Selim Hazretieri'nden başlayarak, Osmanlı Devletinin büyük vakalarını, Cifir İlminin kelimeleriyle ifade etmişti.

Osmanlı Devleti'nin Cenab-ı Hakkın murad-ı ilahisine nail, evliya-ı kiramın muavenetine layık bir devlet oluşunun ve onun kurucusu Osman Bey'in kalp gözünün açık bir zat olduğunun ispatıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *