Eşkıyayı Abid Yapan Veli...
Adı; Muhammed bin İsmail Mağribi, künyesi;
Ebu Abdullah'dır.
Zahir ve batın ilimlerinde, Allah'ü Te'ala'ya tevekkül etmekte çok yüksek derecede olup, şaşılacak haller, hikmetli sözler sahibidir.
Zamanında bulunan alimler ve diğer insanlar onun çok büyük bir zat olduğunu kabul ederler, kendisini çok severlerdi.
Herkesin gönlünde ona karşı hürmet ve muhabbet vardı. Ebü'l Hüseyin Ali Razî Hirevi'nin talebesi olup, başka alimlerden de ilim öğrenerek çok yükseldi ve zamanının en büyüklerinden oldu.
Talebe yetiştirmekte fevkalade mahir idi.
Bir çok büyük zatlara üstadlık edip, yetişmelerine vesile oldu. İbrahim bin Şeybani, İbrahim bin Havvas, Ebu Bekir Bikindi bunlardandır.
Çok az yemek yer idi:
Yolculuğa talebeleriyle beraber çıkar, devamlı ihramlı durmaya çalışırdı. Onu yakından tanıyanlar, "Elbisesi hiç kirlenmez, saçı sakalı hep aynı halde durur, büyümezdi" dediler.
Dört tane oğlu vardı. Onların her birine bir san'at öğretti. "Hepsinin, san'at sahibi olması için neden bu kadar gayret ediyorsunuz. Bunun sebebi nedir?" diye soranlara; "Vefatımdan sonra geçim sıkıntısına düşerler. Sonra da, bizi sevenlere; "Ben falanın oğluyum" deyip, onlardan bir şey isteyip, üzerler, korkusuyla her birinin san'at sahibi olmasını istedim ki, ihtiyaç anında geçimlerini temin etmekte güçlük çekmesinler" buyurdu.
Hz. Ebu Abdullah, 911'de 122 yaşında vefat etti.
Kabri, Tur-i Sina dağı başında, hocası Ebu Hüseyin Razi'nin kabri yanında, ağacın altındadır.
Annesinden kendisine bir ev miras kalmıştı:
Bu evi elli altına sattı. Altınları bir keseye koyup beline bağladı ve hacca gitmek üzere yola çıktı.
Yolda bir eşkıya yolunu kesip, "Neyin var?" dedi. "Elli altınım var" buyurdu. Eşkıya; "Altınları ver!" dedi. Ebu Abdullah, çıkarıp altınları verdi.
Eşkıya altınları eline alıp bir müddet düşünceye daldı.
Sonra altınları geri verip, devesini çöktürdü ve "Buyurunuz efendim, deveme bininiz" dedi.
Ebu Abdullah hayret edip, "Sana ne oldu?" buyurdu. O kimse; "Siz, bu altınların bulunduğunu inkar etmeyip doğruyu söylediğiniz için kalbimde size karşı muhabbet hasıl oldu.
Ben şimdiye kadar yaptıklarıma pişman olup tövbe ettim. Sizinle beraber gelmek istiyorum" dedi.
Beraberce hacca gittiler:
O kimse, Hz. Ebu Abdullah ile olan bu beraberliği ve sohbetinde bir müddet bulunması ile Allah'ü Te'ala'nın veli kullarından oldu.
Ebu Abdullah Mağribi, buyurdu ki;
"Amellerin en kıymetlisi, vakitlerini, Allah'ü Te'ala'nın rızasına uygun olarak değerlendirmektir."
"İnsanların en aşağısı, zengine zengin olduğu için, kıymet verip, onun karşısında zelil olan kimsedir.
İnsanların en kıymetlisi de, fakirlere hürmet edip tevazu gösteren zenginlerdir."
"Allah'ü Te'ala'nın takdirine razı olup sıkıntılara sabreden fakirler, yeryüzünde, Allah'ü Te'ala'nın emin kullarıdır.
Onlar hürmetine, Allah'ü Te'ala diğer insanları belalardan muhafaza eder."
"Kul olduğunu iddia edip, şahsi arzuları da bulunan kimse, bu iddiasında yalancıdır.
Çünkü, kulun arzuları bulunmamalı, sahibinin iradesi istikametinde hareket etmelidir."
"Bir kimse, samimi olarak, dünyadan yüz çevirir, Allah'ü Te'ala'ya yönelirse, o kimse, dünya'nın şerrinden ve afetlerinden, sıkıntılarından emin olur, kurtulur."
