14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hudeybiye Büyük Bir Fetih'tir..

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Resul-i Ekrem Efendimiz, Medine'ye doğru Ashabıyla gelirken bir Sahabinin;

"Beytullahı tavaftan alıkonulmuşuz, kurbanlıklarımızın Haremde kurban edilmelerine de mani olunmuştur.

Müslüman olarak da bize gelip sığınanları Resûlullah onlara geri çevirmiştir.

Bu nasıl ve ne biçim fetihdir?" dediği kendisine haber verildi.

Bunun üzerine Efendimiz; "Bu, ne kötü bir sözdür" buyurduktan sonra, Hudeybiye'nin büyük bir fetih olduğunu şöylece izah etti.

"Evet! Hudeybiye Sulhü en büyük fetihdir. Müşrikler, sizin kendi beldelerine gidip gelmenize ve işinizi görmenize razı olmuş, gidip gelirken de emniyet içinde bulunmanızı istemişlerdir.

"Onlar şimdiye kadar hoşlanmadıkları İslamiyeti de böylece sizlerden görecek, öğreneceklerdir. Allah, sizi, onlara galip getirecek, gittiğiniz yerden sağ salim ve kazançlı olarak geri döndürecektir! Bu ise, fetihlerin en büyüğüdür."

Hz. Resulullahın böylesine kesin konuşmasından sonra Sahabilerin de gönlüne bir ferahlık geldi.

Sulhün bir fetih olduğunu şöyle itiraf ettiler:

"Vallahi, ya Resulallah, bizler, bunu senin düşündüğün gibi düşünmemiştik!

Muhakkak ki sen, Allah'ın emirlerini bizden daha iyi bilirsin."

Efendimiz, Ashabıyla birlikte bir ay süren seferde sonra Zilhicce ayı başında Medine'ye geldi.

Hudeybiye Antlaşmasına Kısa Bir Bakış:

Kendilerini Kabe'yi ziyaret ve tavafa hazırlamış olan hakikat ve doğruluğa müştak Sahabiler, maddelerin dış görünüşüne bakıp, Hudeybiye muahede ve musalasının aleyhlerinde olduğu kanaatına varmışlardı.

Fakat zamanla sulhun müsbet neticeleri görülmeye başlanınca, Efendimizin, kararında ne kadar haklı olduğunu ve endişelerine de mahal bulunmadığını anladılar.

Her şeyden evvel, İslamın amansız düşmanı olan Kureyş müşrikleri bu sulh ile İslam devletini resmen tanımış oluyorlardı.

Ayrıca bu sulh, diğer fetihlere de bir başlangıç olmuş, fetih kapılarının açılması için bir anahtar teşkil etmiştir.

Nitekim bu sulhu, daha doğrusu bu mânevi fethi, kısa bir zaman sonra Hayber`in fethi ve ondan sonra da Mekke Fethinin takip ettiğini görüyoruz.

Yine bu sulh sayesinde;

Müslümanlar için manevi tebliğlerini harp ve darptan uzak, emniyet ve huzur içinde yerine getirebilecek bir zemin ve imkan doğmuştur. Müslümanlarla müşrikler arasında birbirlerinin vücudunu ortadan kaldırmak için cereyan eden harpler sebebiyle kimse kimseyle temas edip görüşme imkanı bulamıyordu.

Bu sulh devresiyle İslamın ve Müslümanların işine yarayacak bu geniş imkan meydana geldi.

Her ne kadar maddi kılıç bir müddet kınına sokulu durduysa da, Kur'anı Hakimin parlak manevi kılıcı ortaya çıktı, kalb ve akılları fethe başladı.

Anlaşma sayesinde Müslümanlarla, müşrikler birbirleriyle serbestçe görüşme imkanı buldular. Müslümanların yaşayışlarıyla gösterdikleri İslamın güzellikleri onları kendilerine cezbetti.

Kur'an'ın sönmez nurları kavim ve kabilelerin inad ve taassublarını kırıp, manevi hükmünü icra etti.

Mesela, bir harp dahisi olan Halid bin Velid ve bir siyaset dahisi bulunan Amr bin As gibi, maddi kılıçla mağlubiyeti kabul etmek istemeyen zatlar, bu sulh sayesinde Kur'an'ın manevi kılıcının cazibesinden kendilerini kurtaramayıp,

Resulullahın huzuruna çıkarak, teslimiyetlerini arz etmiş, Müslüman olmuşlardır.

Aynı şekilde sulhün tanıdığı imkan dolayısıyla Mekke'den Medine'ye, Medine'den Mekke'ye ziyaretler, ticari münasebetler başladı.

Kureyş müşrikleri Müslümanları yakından tanıma fırsatını buldular.

Onların doğruluklarına, dürüstlüklerine şahid oldular.

Müslümanların nasıl bir hürriyet havası içinde yaşadıklarını yakından takib ettiler.

Bu arada Müslümanların telkin ve tavsiyesiyle birçok müşrik iman dairesine girdi.

Kimisi de iman ve İslama karşı besledikleri düşmanlıklarını yumuşatarak, imana karşı meyil gösterdi.

Hudeybiye Sulhundan Mekke'nin fethine kadar geçen iki sene zarfında Müslüman olanların sayısı, Resul-i Ekrem Efendimizin peygamber olarak gönderilişinden sulh gününe kadar geçen yaklaşık yirmi seneye yakın zaman içinde Müslüman olanlardan çok daha fazla olmuştur.

Umre maksadıyla yola çıkan Sahabilerin sayısı;

bin dört yüz iken, iki sene sonra Mekke'nin fethine gidildiğinde bu sayı on bini buluyordu.

Bu da, Hudeybiye Sulhunun ne kadar yerinde yapılmış bir anlaşma olduğunu açıkça göstermektedir.

Kur'an'ın Hudeybiye Sulhunü; "Feth-i Mübin", yani apaçık bir fetih olarak tavsif etmesi de, dikkat çekicidir.

Kur'an'ın bunları değil de, Hudeybiye Sulhunu; "Feth-i Mübin" olarak nitelendirmesi, İslamiyet için asıl hakiki zaferin manevi sahada olduğu gerçeğine işaret içindi. Nitekim İmamı Zühri, buna işaretle, "İslamda Hudeybiye Musalahasından önce, ondan daha büyük bir fetih olmamıştır" demiştir.

İbni Mes'ud'un rivayeti de aynı me'aldedir:

"Siz Fetih olarak Mekkenin fethini kabul ediyorsunuz. Halbuki biz, asıl fetih olarak Hudeybiye Sulhünü sayıyoruz."

Hudeybiye Sulhü aynı zamanda, siyasi büyük bir zaferdi.

Çünkü, Hayber Yahudilerini, kuvvetli dostları olan Kureyş müşriklerinden tecrid ediyordu.

Hayber Yahudileri için artık Kureyş müşrikleri yok demekti.

Nitekim, Resul-i Ekrem, Medine'ye döndükten birkaç hafta sonra Hayber'in fethine muvaffak olmuştur.

Bütün bu neticeler görüldükten sonra Hudeybiye Sulhu için Kur'an'ın; "Biz sana gerçekten açık bir zafer verdik" haber ve hükmünün ne kadar mu'cizane ve veciz olduğu açıkça anlaşılıyordu.

Bu vesileyle şu ayet-i kerimeyi de hatırlatalım:

"Hoşunuza gitmese de, size zor da gelse, cihad üzerinize farz kılındı. Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır. Bazan da sevdiğiniz birşey sizin için şer olur. Allah herşeyi bilir, siz bilmezsiniz."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *