14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hicret Yolunda Bir Bekçi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ümmü Mabed, hicret yolunda bir bekçi...

Rasulullah Efendimizi hicrette misafir edip, süt ve et ikram eden bahtiyar bir hanım...

Kıtlık senesinde çadırına uğrayan yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını gideren cömertliğiyle meşhur bir hanım sahabi...Rasulullah'in duası ve mübarek ellerinin sürülmesiyle kısır koyunundan süt sağıp misafirlere ikram eden gönlü sevgi dolu bir anne...

O, Mekke'nin Kudeyd bölgesinde bir çadırda otururdu. Asıl adı; Atike'dir.

Ümmü Mabed künyesiyle meşhur olmuştur.

Baba adı; Halid İbn. Huleyf'dir. Huzaa kabilesine mensuptur.

Ümmü Mabed, akıllı, iffetli ve güçlü bir kadındı. Amcasının oğlu Temim İbn. Abdiluzza ile evliydi. Mekke'ye yakın Kudeyd bölgesinde çölde yaşardı. Koyun sürüleri vardı. Eli açık, cömert bir hanımdı. Çadırına uğrayan yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını görürdü.

İçecek olarak süt, yiyecek olarak da koyun keser pişirir et ikram ederdi.

Onun bu güzel ahlakı İslam'ın nuruna kavuşmasına vesile oldu.

İki Cihan Güneşi Efendimizi, hicrette çadırında karşısında buldu:

O, sevgi dolu, eli açık, gönül zengini cömert bir ana idi. Gündüzleri hep çadırın dışına çıkar otururdu. Gelen geçen yolculara ikram etmek için beklerdi. Birgün Allah Rasulü (s.a.v)'in çadırına uğrayacağını nerden bilebilirdi?

İki nur yüzlü insanın karşısına gelip de kendinden yiyecek içecek bir şeyin var mı? diye soracaklarını nasıl tahmin edebilirdi?

Onların vesilesi ile nice bereketlere ereceğini, kısır bulunan koyunundan bile süt alacağını ve uzun seneler o hayvancağızın sütü ile ikramda bulunacağını nasıl düşünebilirdi?

Hele hele o nurlu insanlar sayesinde İslam'ın nuruna kavuşacağını nerden ümit edebilirdi?

İşte onun bu güzel ahlakı ve İslam'la şerefleniş hikayesi:

İki Cihan Güneşi Efendimiz de hicret yolculuğunda arkadaşları Hz. Ebu Bekir, Amir İbn. Füheyre ve Abdullah İbn. Ureykıt ile birlikte Ümmü Mabed'in çadırına uğradı. Efendimiz o'na:

''Süt bulunur mu?'' diye sordu.

Ümmü O da:

''Yoktur vallahi!'' diye cevap verdi.

Resul-i Ekrem Efendimiz çadırın yakınında küçük, zayıf bir hayvan gördü. ''Bu nedir?'' dedi.

O da:

''O sürüden geri kalmış, zayıf, dermansız kısır bir koyundur.'' dedi.

Efendimiz:

''Onu sağmama müsade eder misiniz?'' dedi. Ümmü Mabed de:

''Eğer onda süt bulabilirsen, sağ.'' dedi.

Koyunu tutup yanına getirdi. Efendimiz, Besmele çekerek, hayvanın memelerini sıvazladı ve:

''Ey Allahım! Koyununu bereketli kıl!'' diye dua etti. Koyunun memeleri birden sütle doldu.

Efendimiz bir büyük kabı dolduruncaya kadar süt sağdı.

Önce sütü Ümmü Mabed'e uzatıp içmesini söyledi.

O da:

''Siz için zira zatınız buna daha layıktır.'' dedi. Efendimiz de:

''Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer.'' buyurdu ve kabı ona verdi. Ümmü Mabed kanasıya kadar içti. Sonra Resul-i Ekrem, kabı Ebu Bekir'e uzattı.

O da kanasıya içti. Onu takiben diğerleri de doyasıya sütten içtiler. En sonunda Efendimiz kabı aldı ve: ''Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer'' buyurarak, sütü içti.

Efendimiz tekrar o kısır koyunu sağmaya başladı.

Bir kap daha doldurup Ümmü Mabed'e bıraktı.

Bu arada et yemeği pişirmişti. Ondan da yolculara ikramda bulundu ve azıklarına koyup onları uğurladı.

Efendimiz ve arkadaşları Ümmü Mabed'in yanından ayrıldıktan biraz sonra kocası Ebu Mabed koyun sürüleriyle birlikte çadıra geldi. Kabı sütle dolu görünce şaşırdı. ''Bu süt nereden geldi? Çadırda sağılır hayvan yok!'' dedi.

Hanımı Ümmü Mabed

^^Bize nur yüzlü mübarek bir zat uğradı şöyle şöyle yaptı.'' diyerek olan bitenleri birer birer anlattı. Ebu Mabed:

''Vallahi! O Kureyşîlerin aramakta olduğu kimsedir. Ey Ümmü Mâbed! Hele sen onu bana bir tarif et bakayım?'' dedi. O da; Efendimiz'in eşkalini hayalinde kaldığı kadarıyla hayran hayran şöyle tarif etti:

''Gördüğüm öyle bir kimse idi ki, nur yüzlü güzel huylu idi. Şekli şemâili yerli yerinceydi. Ne karnı büyük ne de başı küçüktü. Endâmı, biçimi, simâsı hoştu.

Gözleri siyah, kirpikleri çok, sesi nazik idi. Gözünün beyazı çok beyaz, karası da pek kara idi. Kudretten sürmeli idi.

Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı.

Boynu hafif uzunca ve yüksek, sakalı da sıkca idi. Sustuğunda sekinet ve vakar, konuştuğunda güzellikler görülürdü.

O güleryüzlü, tatlı sözlü idi. Kelimeler mübarek ağzından teker teker çıkar, sanki dizilmiş inci gibi tatlı tatlı akardı. İfadeleri net ve açıktı. Cümleleri ne az ne de çoktu. Uzaktan bakılınca insanların en heybetlisi, yakınına gelince tatlı ve çekici idi.

Orta boylu olup ne uzun ne de kısa idi.

Yanında arkadaşları vardı.

Hizmet için koşuşurlardı. Hürmet olunan biriydi. Asık suratlı değil, güleçti. Kimseyi kınamaz, azarlamaz ve ayıplamazdı'' dedi.

Ebu Mabed hanımının bu derece tatlı tatlı anlatışı karşısında:

''Vallahi, bu zat, Mekke'de kendisinden bize bahsedilen Kureyş'lidir.

Ey Ümmü Mabed! Eğer ben ona rastlamış olsaydım, arkadaşlığına kabul edilmemi dilerdim.

Yine de buna bir imkan bulmaya çalışacağım.'' diyerek, Efendimize karşı sevgi ve hasretini ifade etti.

Hicret yolcuları Sevgili Peygamberimiz ve arkadaşları Medine-i Münevvere'ye ulaştıktan sonra,

Ümmü Mabed, kocası ve küçük çocuğunu alarak Medine'ye geldi. Ebu Mabed ve çocuğu Efendimizin huzuruna vardılar ve kelime-i şehâdet getirerek İslam'la şereflendiler.

Ümmü Mabed, hanımlar içerisindeydi.

Efendimiz onlara da selam verdi ve:

''Zina etmemek, hırsızlık yapmamak, çocuklarını öldürmemek, iftira yapmamak ve hiç bir ma'rufa isyankar davranmamak üzere bey'at ediniz.'' buyurdu. Hanımlar hep birlikte:

''Bu şartları kabul ederek bey'at ettik Ya Rasulallah!'' dediler.

O, Rasulullah (s.a.v) Efendimizin şöyle dediğini;

''Allahım! Kalbimi nifaktan, amelimi riyadan, dilimi yalandan, gözümü hıyanetten temizle.

Çünkü sen hain gözleri ve kalplerin gizlediğini bilirsin.'' diye dua ettiğini de duymuştur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *