31 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Türklük ve Peygamber Sevgisi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Türklerdeki peygamber sevgisi, hiçbir millete nasip olmamıştır. Türkler, Resulullah'ı gonca güle benzeterek adını; ''Gül Muhammed'' olarak tanır

ve gösterilen hassasiyetten olmalıki, çocuklarına; ''Muhammed adı yerine Mehmet ismi verilmişlerdir.''

Çünkü çocuğuna ola ki kızmak durumunda kalan ebeveynler, yüce peygamberimizin adına doğrudan öfke ile seslenmiş durumuna düşme endişesini taşımışlardır.

Sultan II. Abdulhamid Han devrinde, Beytullah'ın tamiri ihtiyacı doğmuş ve durumu rapor eden mühendisler ''…Beytullah'a geldiğimizde kuzey tarafındaki duvarın rüku'a eğilmiş olduğunu gördük…'' demişlerdir.

Yine padişah, Hicaz demiryolu yapılırken tarihçilerin bir araştırma yaparak; ''…güzergah üzerinde Hz. Muhammed nerelerde durmuş ise, uzaklığına ve yakınlığına bakılmaksızın oraya bir istasyon inşa edilmesini…'' emretmiştir.

Daha sonra Allah'ın evi olan Beytullah'ta ve Ravza-ı Mutahhare'de yapılan çalışmalar esnasında yüksek sesle konuşulup çalışılmaması, metal çekiç yerine ahşap tokmaklar ve çivilerin üzerine de bez veya keçe gibi malzemeler konularak çakılmasıyla çok az ses çıkmasını sağlayarak, Allah'a ve Hz. Muhammed'e olan manevi saygının gereği yerine getirilmiştir.

Cihanı titreten ecdadım Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han adına hutbe okunurken İmam efendi; ''Sultan'ül Harameyn'' yani; Mekke ve Medine'nin sultanı anlamındaki ifadeyi duyar duymaz, ayağa kalkarak, öyle değil bilakis; ''Hadem'ül Harameyn'' mübarek beldelerin hizmetkarı olduğunu bildirerek o şekilde okunmasını emretmiştir.

Bütün Mü'minlerin kardeş olduğuna inanan, Kabe'nin civarında en küçük bir canlıyı dahi öldürmenin haram olduğunun bilincinde olan Yüce Türk Milleti ve Sultanları, İstanbul Boğazı'nın Anadolu Yakası'na ''Harem'' diyerek, oradan Kabe'ye kadar deniz sularının araya girmediği coğrafyaya bu gözle bakma yüceliğini kendilerine şiar edinmişlerdir.

Biz Gülü; Hz. Muhammed'e benzediği için severiz...

Gül bizim için; sevgilidir, Gül, güzelliktir, aynen Hz. Muhammed gibi. Gül, esmanın eşyaya tecellisinin esrarıdır...

GÜL DE HZ.MUHAMMED'E AŞKTIR

Kokusunu O'ndan almıştır.

Güzelliğini O'ndan almıştır. Gül, rengini; ''Şehitlerimizin kanından kokusunu da Efendimiz(S.A.V)'in mübarek teninden aldığı için çiçeklerin HÜNKARIDIR''.

Gül'de öyle bir sevda var ki, o sevda; ''Leylaları, Şirinleri, Zehraları Allah yolunda zirveye çıkarmıştır.''

Bunlar hep o "gül"ün aşkıyla hakikati bulmuş, gözyaşıyla erenlere yükselmişlerdir.

Ruhumuz O'na Aşık...

Merhum Ali Ulvi Kurucu,

Efendimizin aşıklarından biri idi.

Efendimizin mübarek ismini anarken bile dudağı titrer, gözleri yaşarırdı.

Merhumun kaleminden;

Çoğaldı Cürmüm:

''Çoğaldı cürm ü isyanım benim pek ya Rasulallah

Kati müşkil huzur-i Hak'ka gelmek ya Rasulallah!.

Erişmezse bana lutfun efendim ruz-i mahşerde

Mekanım nar-ı duzeh ola bi-şek ya Rasulallah!.

Bırakma bendeni ol gün açılır çün Liva-ül-hamd.

Beni de ol livanın tahtına çek ya Rasulallah!.

Ümidim var, yine mağfur ü mesrur olurum ol gün

Girince destime pay-i mübarek ya Rasulallah!.

Bihakkı Hazret-i Zehra bihakkı Hazret-i Sıbteyn

Sana geldi kulun Ulvi, dahilek ya Rasulallah!..''

***

Evet; Yüce Türk Milleti, Efendimize Aşıktır.

O'nun mübarek adına övgüler, medihler ve kasideler yazarak, O, Yüce Sultanın şefaatına nail olmuşlardır.

Bununlada kalmayan bu Yüce Millet, O'nun kelime'i İlasını, O'nun ahlakını, O'na nazil olan Yüce Kur'an-ı, üç kıta'ya götürmüş, terbiyede saygıda asla kusur etmemişlerdir.

Ecdadımın mübarek isimleri, Gül Muhammedin (S.A.V)'in Ravzası kapılarında yazılıdır.

Onlar ki, Sina çölünden geçerken, O yüce Sultana saygıda kusur etmemek için atlarından inerek, yaya yürümüşlerdir.

''İşte bu millet ki, bunun adı; ''Kavmi Necib, Türk Milleti''

Yakında kutlayacağımız; Kutlu Doğum Haftası, bütün Milletize, tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerim. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *