14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Sa'di Şirazi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İslam dünyasının büyük şair ve yazarlarındandır. Eserleri, en meşhur İslam klasikleri arasında yer almakta ve asırlardan beri ilgi görmeye devam etmektedir.

Asıl adının Müslihüddin veya Müşerrifüddin olduğu nakledilmektedir.

Sa'di'nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Buna göre doğum tarihi, 1193-1213 yılları arasına denk gelmektedir.

Henüz on iki yaşında iken yetim kaldı.

Bölgenin Moğol istilasına uğraması üzerine Bağdat'a gitti.

Burada bulunan Nizamiye Medresesinde tahsiline devam ederek, eğitimini tamamladı. Birçok İslam beldesini dolaştı. Suriye, Mısır, Delhi, Azerbaycan, Anadolu, Belh ve Gazne dolaştığı beldeler arasında gösterilmektedir.

Moğollarla barış yapılması ve memleketinin sükuna kavuşmasından sonra 1257 yılında Şiraz'a döndü.

Devletin başında bulunan Ebu Bekr tarafından iyi karşılandı. Sa'di de hükümdarı adına meşhur eseri "Bostan'ı'' yazdı ve kendisine takdim etti.

Bir yıl sonra da kendisine büyük saygı gösteren veliaht II. Sa'd adına "Gülistan'ı'' kaleme aldı.

Bu iki eseri kendisine büyük şöhret kazandırdı.

Şirazi'nin yakın dostu olan, kendisini sayıp seven ve kollayan Ebu Bekr ile oğlu II. Sa'd'ın vefatları, devletlerinin çöküşüne sebep oldu.

Çocuk yaşta hükümdar olan Sa'd'ın oğlu Muhammed zamanında Salgurlu hanedanı çöktü ve tamamen Moğolların hakimiyeti altına girdi.

Memleketinin tekrar istilaya uğraması üzerine yine hicret başladı.

Önce hac farizasını yerine getirmek maksadıyla Mekke'ye gitti ve haccını eda etti. Akabinde Tebriz'e döndü.

Sa'di, Tebriz'den sonra memleketi Şiraz'a tekrar geri döndü.

1292 yılında Hakk'ın rahmetine kavuştu.

Gülistan adlı eseri ibretli hikayelerle doludur. Bunlardan bazıları:

Hikaye olunur ki; ''Bir sultan, halkına çok eza ve cefa eder, halkın mallarını gasbederdi. Sultanın zulmü o kadar ileri gitti ki, halk o beldeden akın akın kaçmaya başladı. Halkın azalmasıyla, hazine boşaldı, devletin gücü zayıfladı.

Bir gün padişahın meclisinde Şehname kitabını okuyorlardı.

Okudukları bahis;

Dahhak'ın saltanattan hal'i ve Feridun'un sultan olması hakkında idi. Vezir, Padişaha; "Feridun'un hazinesi, malı, mülkü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da padişah oldu?" diye sorunca, padişah; "İşitmişsindir, bir takım halk onu büyük bir istekle desteklediler, onu kuvvetlendirdiler.

Böylece padişah oldu" diye cevap verdi.

Bunun üzerine vezir; "Madem ki halkın toplanmasına padişah sebeb oluyor, sen niye halkını eziyor, perişan ediyorsun? Yoksa sen padişah olmak istemiyor musun?" dedi.

Beyt tercümesi:

''Sevmek lazım halkı ve askeri can u gönülden,

Çünkü halkı sayesinde hüküm sürer sultan.''

Padişah, vezire;

"Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır?" diye sorunca, vezir;

"Padişah, adil ve merhametli olmalıdır.

Padişah adil ve merhametli olursa, halk onun etrafında toplanır ve rahat yaşar. Halbuki sende bu ikisi de yok" dedi.

Farisi şiir tercümesi:

''Nasıl ki kurt çoban olamaz.

Zalim de padişahlık yapamaz.

Zulmün temelini atan hükümdar,

Saltanatın direğini yıkmış olur.''

Vezirin bu sözleri padişahın hoşuna gitmedi.

Veziri hapse attırdı.

Sonunda padişah tahtını kaybetti.

Sa'di-i Şirazi buyurdu ki;

"Hak Te'ala'nın lütuf ve ihsan buyurduğu bahta ve rızka kanaat etmeyen kimse, Rabbini bilmemiş ve O'na itaat etmemiş olur.

Ey bir yerde durmayan, sebat etmeyen, rızk için didinip duran, koşan kişi! Sakin ol, yuvarlanan taş üzerinde ot bitmez."

Ey iyi insan! Bir insanın iki şeyi dostlarına haramdır.

Birisi; onun malını haksız yere alarak yemek,

diğeri; arkasından iyi olmayan şekilde konuşmaktır. Biri senin yanında başkasının aleyhinde konuşuyorsa, zannetme ki başkasının yanında seni medheder. Benim nazarımda bu dünyada en akıllı insan, kendisiyle meşgul olup, başkalarından gafil olandır.

"Düşmandan laf getiren, insana düşmandan daha büyük düşmandır.

Ey laf taşıyıcı! Düşmanım bile yüzüme karşı kötü şey söylemiyor. Sen ondan daha büyük düşman olmasan, onun arkamdan söylediğini, gelip de yüzüme karşı söyler misin?

Söz taşıyan, eski düşmanlıkları yeniler, kinleri tazeler. En yumuşak insanları bile çileden çıkarır.

Uyuyan fitneyi uyandıran kimseden en kısa zamanda kaç! Kavga iki kişi arasında yanan bir ateşe benzer. Söz taşıyıcı ise, o ateşin sönmemesi için odun taşıyan oduncu gibidir."

"Ey yüzünde nur kalmamış kişi.

Kalbini temiz tut. Kararmış ayna iyi göstermez. Yarın, azaba müstehak olmamanın yolunu ara. Başkalarının ayıplarını arama. Başkalarının ayıbını araştırmakla meşgûl olan, kendi ayıplarını göremez."

"Dil; şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur'ân-ı kerîm ve nasîhat dinlemek içindir. Bâtıl ve boş sözler için değildir. İki göz; Allahü teâlânın kudret ve san'atını görmek içindir.

Eşin dostun ayıbını görmek için değildir."

"Dil ile kulak, kalbin anahtarıdır.

Dil söylemeseydi, gönüllerin esrarı gizli kalırdı.

Kulak iyi bilgileri duymasaydı, insan nasıl bilgi sahibi olurdu."

"Oğlum! Günah yükünün altına girme.

Zira o ağırdır ve kaldıramazsın.

İyilerin tuttukları yoldan yürü git.

Dileyen, bu bahtiyarlığı bulur.

Sen alçak şeytanın kuyruğuna yapışmışsın.

İyilere ne vakit erişebileceğini bilmem.

Resul-i ekrem, ancak onun yolundan gidenlere şefaat edecektir."

"Ya Rabbi! Bize kereminle nazar kıl.

Biz kullarından ancak hata sadır olur.

Ya İlaihi! Senin rızkınla beslendik. Senin ihsan ve lütuflarına alıştık.

Ya Rabbi! Bizi bu dünyada aziz kıldın.

Öbür dünyada da aziz kılmanı senden umarız.

Aziz eden de sensin, zelil eden de sensin.

Senin aziz kıldığın kimse horluk görmez.

Ya İlahi! İzzetin hakkı için beni zelil etme ve günahlarımdan dolayı beni utandırma. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *