14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hz. Fatıma'nın Evliliği...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Medine'ye hicret ettikten sonra

Hz. Ali (ra) de Fatıma'ya talib oldu ve Peygamberimiz kızının bu konudaki görüşünü alarak, Allah'ın vahiyle izin vermesinden sonra Ali ile Fatıma'nın evlenmelerine karar verildi.

Daha sonra nikahları da Mescid'de kıyıldı.

Mehir olarak, Hz. Ali'den dört yüz dirhem gümüşü uygun gören Efendimiz, onun zırhı ve atından başka bir şeyinin olmadığını öğrenince zırhını satmasını söyler.

Hz. Ali, dört yüzseksen dirhem gümüşe zırhını satar ve bunun dört yüz dirhemi mehir olarak Hz.

Fatıma'ya verilir. Ancak Fatıma bu mihri çok bulur;

kendisine en güzel mihrin kıyamet günü İslam ümmetinin Peygamber'in şefaatiyle affedilmesi olacağını söyler ve bu konuda dua eder.

Ancak, kendisi için ayrılan dört yüz dirhemi düğün masraflarına harcanmak üzere hibe eder.

Nikah mescidde Peygamberimizin bir hutbesi ile ilan edilir:

"Allah'a hamd...yüce Allah evlenmeyi bir görev, adalet, ve geniş bir hayır kılmıştır. Şimdi Allah, bana kızım Fatıma'yı Ali b. Ebı Talib'e nikahlamamı buyurmuştur. Ey Ashabım ben de sizi şahit kılıyorum ki, Ali b. Ebi Talib mevcut gelenek ve Allah'ın emriyle söyleyeceğim şeyi kabul ederse, dörtyüz dirhem gümüş mehirle kızım Fatıma'yı kendisine nikahladım.

Yüce Allah, kendilerinin varlıklarını biraraya getirsin ve bunu kendilerine mübarek kılsın.

Rabbim nesillerini temiz, kendileriyle çocuklarını geniş rahmetinin anahtarı, yüce hikmetinin kaynağı ve Muhammed ümmetinin güvenlik sebebi kılsın....Rabbimden kendim ve sizin için mağfiret dilerim."

Hz. Ali'nin şartları kabul etmesi üzerine, sade bir törenle nikah kıyılır ve misafirlere bal şerbeti, hurma ve gül suyu ikram edilir.

Daha sonra hurma, yağ ve süzülmüş yoğurttan yapılan bir de düğün yemeği verilir.

Yemeğin az olmasına rağmen yedi yüz misafirin yediği halde Allah'ın bereketlendirmesi ile yetip artar.

Hz. Fatıma, babasından ayrılıp Hz.Peygamber mescidine bitişik, zemini toprak eve yerleşirken çeyiz ve ev eşyası olarak şunları götürmüştü:

''Üç adet minder, bir halı, bir yastık, iki eldeğirmeni, bir su tulumu, bir su testisi, meşinden bir su bardağı, bir elek, bir havlu, bir koç postu, eski bir kilim, hurma yaprağından örülmüş bir sedir, iki elbise, uzunlamasına örttüklerinde ayakları, enlemesine örttüklerinde başlarını açıkta bırakan bir küçük yorgan.''

Hz. Peygamber, kızını evlendirmekle ondan kopmadı, ilişkileri azalmadı; yine her sabah onları namaza kaldırır, bir yolculuğa, sefere çıkacağı zaman en son vedâlaşacağı kişi Fatıma olur; döndüğünde ise, hanımlarından önce ona uğrardı.

Hz. Peygamber, bu yeni yuvaya çok önem veriyor; İslam ümmetinin geleceğini bu yuvanın etkileyeceğini bilerek onları yönlendiriyor, eğitiyordu. Hz. Ali ve

Hz. Fatıma arasında işbölümünü bizzat kendisi yapmıştı.

Müslümanların çektiği sıkıntılar ve savaşlar bu aileyi de etkiliyor, Hz. Fatıma'da diğer Müslümanlar gibi yarı aç yarı tok yaşıyordu; peygamber kızı olmasından dolayı hiçbir ayrıcalığı yoktu.

Hz. Ali, ticaret yapıp dünya malı biriktirme yerine

Hz. Peygamber'in katipliğini yapıyor, İslam ümmeti için ilim biriktiriyordu. Hz. Fatıma ise, avuçları kabarana kadar un öğütüp kendi işini kendi yapıyordu.

Bu yuvada katı kurallar yoktu; Hz. Ali, ev işlerinde Hz. Fatıma'ya yardımcı oluyordu;

Hz. Fatıma'da Hz. Ali'ye. Fatıma'nın ev işlerinde çok yıprandığını gören Hz. Ali, Peygamberimize gelerek bir hizmetçi verip veremeyeceğini sorduğunda Hz. Peygamber;

"Ya Fatıma, Allah'tan kork; Rabbinin farzını ifa et; eşinin hizmetine bak. Yatağına girdiğinde otuz üç defa tesbih oku, otuz üç defa hamd et, ve otuz dört defa tekbir getir. Bunların toplamı yüzdür; bunları okuman senin için daha hayırlı olacaktır."

diyerek bu isteği geri çevirdi; onlar da razı oldular.

Gerçekte, Fatıma isteseydi çok lüks bir hayat sürebilir, bir değil birçok hizmetçisi olurdu. Müslümanlar Hz. Peygamber'in biricik kızı razı olsun, iyi bir hayat sürsün diye tüm varlıklarını onun önüne sürebilirlerdi. Ama o lüksün yerine çileyi seçti; tıpkı İslâm toplumunun diğer fertleri gibi.

Fakirlere kölelere, zayıflara baktı, zenginlere değil. Hz. Fatıma, annesi Haticetü'l-Kübra'dan kalan bütün mirası İslam yolunda Allah için Resulullah'a vermiş ve evlendiği zaman sıkıntılarla karşılaştığında da bunda hiçbir pişmanlık duymamıştı.

Onun kısa yaşantısında gösterişe, giyim kuşama, eşyaya, leziz yemeklere, ayıracak zamanı olmadı. Onun ve Peygamber'in terbiyesinde yetişen diğer kadınlar gözünde giyim, iffeti koruyacak, tesettürü sağlayacak bir örtüden ibaretti.

Hatta tesettür farz kılındığı zaman üstlerine elbise örtmeye bulamayan kadınlar yatak çarşafları ve perdelerle tesettür emrini yerine getirdiler.

Hz. Fatıma ve Ali ailesi cömert bir aile idi

Oruçlu oldukları bir günün akşamı, iftar için hazırladıkları bir miktar yiyeceği sofraya koymuşken kapıya gelen bir yoksula verirler ve suyla iftar edip ertesi gün yine oruç tutarlardı... O akşam bir yetim, üçüncü akşam bir esir gelir ve her defasında bir parça yiyeceklerini aç oldukları, canları çektiği halde yoksula, yetime ve esire yedirirler, kendileri de sadece su ile üç gün oruç tutarlar. Kur'an-ı Kerim'de İnsan suresinin şu ayetleri bu olay üzerine nâzil oldu

Hz. Ali ile evliliği vefatına kadar süren Hz.

Fatıma'nın, Hasan, Hüseyin, Muhsin, Ümmü Gülsüm ve Zeyneb adında üçü erkek ikisi kız beş çocuğu oldu. Resulullah'ın soyu Hasan ve Hüseyin kanalıyla devam etti. Çocuklarının herbirini İslam ahlakı ve üstün ilimle yetiştiren Hz. Ali ve Fatıma kendilerinden sonra İslam bayrağını dalgalandıracak Hz. Hüseyin ve Zeynep gibi fertler kazandırdılar ümmete...

Kaynak:

Siretü İbn-i Hişam.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *