KUR'AN'DA KARINCALAR...
Muhakkak, göklerin ve Arz'ın yaratılmasında, gece ile gündüzün arka arkaya gelmesin de, insanlara yararlı şeylerle, denizde yüzen gemilerde, Allah'ın, Gök'ten indirdiği suda ve onunla Yeryüzü'nü ölümünden sonra diriltmesinde, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgarları estirmesinde, bulutların Gök'le-Arz arasında, "müsahhar" boyun eğdirilmiş kılınmasında, akleden bir topluluk için ayetler vardır.
(Bakara; 164)
Arz'da, hiçbir canlı ve iki kanatlı kuş yoktur ki, sizin benzeriniz bir "ümmet" ''toplum'' olmasın.
Kitap'ta; ''Levhi Mahfuzda'', hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
Sonra onlar, Rablerine toplanacaklardır.
(En'am; 38)
Arz'da, hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allah'a ait olmasın. Tüm canlıların, karar yerleşim yerini de, geçici bulunduğu yeri de, Allah bilir.
Bunların hepsi, apaçık bir Kitap'ta dır.
(Hud; 11-6)
Ey insanlar, size bir misal verildi, onu dinleyin. Muhakkak, Allah'ın dışında çağırdığınız boyun eğdiğiniz kimseler, şayet toplanıp bir araya gelseler bile, bir sinek yaratamazlar.
Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.
(Hacc; 22-73)
Süleyman, Davud'a varis oldu. Dedi ki; "Ey insanlar, bana, kuş mantığı ''dili'' öğretildi ve her bir şeyden ''ilimden'' verildi.
Muhakkak bu, apaçık bir lütuftur nimettir.
Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları toplandı ve onlar, düzene konup, sevk edildi.
Ordu; karınca vadisine geldiği zaman, bir dişi karınca; ''kraliçe'' dedi ki; "Ey karıncalar, meskenlerinize yuvalarınıza girin ki; Süleyman ve ordusu, farkında olmadan sizi ezmesin!"
Süleyman, bu söze tebessüm ederek, güldü ve dedi ki; "Rabbim, Senin nimetine teşekkür etmeye, beni, muvaffak kıl! O nimet ki onu, bana, anneme ve babama verdin. Razı olacağın salih amel yapmaya muvaffak kıl ! Ve beni, rahmetinle, salih kölelerinin arasına kat!"
(Neml; 27-16-19)
Kendi rızkını taşıyamayan canlılardan nicesi vardır ki, Allah, onları ve sizi rızıklandırır.
Ve O, işitendir, bilendir.
(Ankebut; 29-60)
Arz'ın üstünde sarsılmaz dağlar kıldı, orada, bereketler yarattı ve isteyip arayanlar için, eşit-dengeli olmak üzere, dört günde devirde rızıklar takdir etti.
(Fussilet; 41-10)
Ve Biz, her şeyden "iki çift" yarattık. Umulur ki, öğüt alıp düşünürsünüz. (Zariyat; 51-49)
Ebu Hureyre'den rivayete göre; o, Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir:
"Nebiler'den birini karınca ısırmış.
O peygamber, karıncaların köyü'nün yakılması'nı emretmiş de yakılmış.
Bunun üzerine Allah'u Te'ala, o peygambere;
"Seni bir karınca soktu değil mi? Ya sen, Allah'ı tesbih eden ümmetlerden bir ümmeti yakmadın mı?" Diye itab etmiştir. (Buhari)
Karıncalar Yakmak haramdır:
İbn. Abbas'tan rivayet edilen bir hadis ise, şöyledir:
"Rasulüllah (s.a.v.) dört hayvanın öldürülmesini yasakladı. Karınca, arı, hüdhüd, surad ''sarı ve yeşil renkli ağaçkakan kuşu." (Ebu Davud)
ed-Demiri, karınca ile ilgili olarak der ki;
"Şerhu's-Sünne'de Begavi'nin ve Hattabi'nin de dediği gibi bundan maksad ''Süleymani'' denen iri karıncadır.
İbn. Ebi Zeyd, eziyet veren bütün karıncaların öldürülmesinin caiz olduğunu söylemiştir.
Hattabi, bu karıncaların insanlara pek az zarar ve eziyet verdiğini belirtir.
Surad hakkında en-Nihaye´de: "Başı ve gagası iri olan bir kuştur, tüyleri de büyüktür, yarısı beyaz, yarısı siyahtır" denmiştir. Ancak Ahterî´de sarı ve yeşil bir kuş olduğu, bazı lügatlerde ağaçkakan olduğu belirtilir. Hattâbî´ye göre bunun öldürülmesinin yasaklanması, etinin haram oluşundan gelir. "Çünkü der, bir hayvanın öldürülmesi yasaklandı ise, bu ona hürmet için veya onda bulunan bir zarar sebebiyle değilse, etinin haram kılınması sebebiyledir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.), eti yenilmeyen hayvanın öldürülmesini yasaklamıştır." Âlimler, surad kuşu ile cahiliye Arabının teşâümde bulunduğunu ses ve şahsıyla uğursuzluk çıkardığını belirtir. Bazıları: "Onların surad kuşundan hoşlanmamaları ismi sebebiyledir. Çünkü tasridden gelir, tasrid ise taklil azaltma demektir" demişlerdir.
Arının öldürülme yasağını Hattabi, onun faydalı bir hayvan olmasıyla izah eder ve "bal ve mum" imal ettiklerini hatırlatır.
Hüdhüdün öldürülmesinin yasaklanması da, tıpkı surad kuşu hakkında söylendiği gibi;
"Etinin tahrimi haramlığı ile ilgilidir" denmiştir.
Bizce de sebebi bilinir veya bilinmez, esas olan, Rasulüllah'ın (s.a.v.) yasaklamasıdır.
O'nun her yasağında tıpkı her emrinde olduğu gibi- nice hikmetler, maslahatlar var.
Bunların cüz'i bir kısmını bilsek de pek çok kısmını bilemeyebiliriz.
Nitekim günümüzde, tabiatta mevcut hassas bir dengeden bahsedilmektedir. İnsanoğlu rastgele tasarrufları ve müdahaleleriyle bu dengeyi bozmakta ve sonradan büyük zararlara maruz kalmaktadır.
Öldürülmesi yasaklanan hayvanların bu dengede mühim bir rol sahibi oldukları söylenebilir.
Kısa aklımız ve sınırlı bilgimizi, sönük beşeri yorumlarımızı esas alarak, nebevi tahdid ve yasakları küçük görme gafletine düşülmemelidir.
Seyyid Osman Hulusi Darendeli ne buyurmuş:
''Sakın nefsine uyup bir can incitmeyesin.
Hüsn ü edebi koyup bir can incitmeyesin.
El ile dövseler de dil ile sövseler de
Bin kez incitseler de bir can incitmeyesin.
Hepsi kardeşlerindir yolda yoldaşlarındır
Halde haldaşlarındır bir can incitmeyesin.''
