14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Peri masallarına denk bir yaşamın hüküm sürdüğü Bağdat'ın Sultanı, Harun Reşid, kapı kapı dolaşıyor,

kendine nasihat edecek birni arıyordu.

Fudayl İbn. İyaz, Ömrü kervan soymakla geçmişti Fudayl'ın.

Bir gün bir tepenin arkasına saklanmış uzaktan gelen kervanı gözetlerken bir ses duymuş,

''Fudayl! Şu anda seni de gözetleyen biri var.''

Ateşten bir gömlek sarmış bedenini.

Günah yollarında doludizgin koşan Fudayl, bir anda iki ayağı birden kopmuş gibi yıkılmış.

Yüreğinden yediği okla kıvrılmış, büzülmüş bedeni. Ellerinin arasına gömmüş başını.

O gün duyduğu sese kulak vermiş ve soyduğu bütün kervancıların hakkını ödeyip kendini Hakk'a vermiş.

Halife Reşid Fudayl'ın evine gider:

Kapıyı vurur. Bekler…İçerden ses gelmez.

Kapıyı aç der.

''Benim devrin halifesi ile ne işim var !'' diye seslenir, Fudayl.

Allah'ın adını araya koyunca kapıyı açar ve karanlıkta bir köşeye çekilir.

Harun Reşid'in yumuşacık elleri, Fudayl'ın nasırlı ayaklarına dokunduğunda;

''Bu eller ne güzel keşke cehennemde yanmasa'' der.

Ve ilk nasihatine başlar:

''Harun! Sana nasihat edilmez, sen nasihat edilecek adam değilsin. Sen halife olurken kime sordun?

Ömer bin Abdülaziz halife olduğu zaman arkadaşlarını çağırdı. Hz. Ömer'in torunu Salim bin Abdullah'ı, Tabiinin büyüklerinden Muhammed bin Ka'b'ı çağırdı ve; Ben, ciddi bir yük altına girdim. Allah, neden bununla beni imtihan etti, bilmiyorum. Allah aşkına bana yardımcı olun; beni yalnız bırakmayın'' dedi.

Muhammed bin Ka'b;

''Mü'minlerin küçüklerini evladın, emsalini kardeşin, büyüklerini baban bil; hürmet saygı ve şefkatten bir an olsun ayrılma.'' dedi

Reca bin Hayve;

''Ya Ömer! Halifesin. Nefsin için istediğini, başkaları için istemezsen gerçek mü'min olamazsın " dedi.

Salim bin Abdullah:

''Ömer! Öyle bir oruç tut ki iftarın ölümün olsun, dosdoğru yolda olmak istiyorsan, nefsani isteklerini terk et." dedi.

''Harun! Sen kime sordun, kime danıştın. Deden Hz. Abbas, Peygamberimiz (S.A.V)'den valilik istedi;

''Ben isteyene değil, dolu dizgin kaçana veririm'' buyurdular.

Harun! Allah'tan kork, sen ise dolu dizgin koştun hilafete...

Harun Reşit, çatlayacak hale gelmişti:

ağlıyor, Fudayl'ın ayaklarına kapanıyordu. Arada bir de devam et diyordu.

Ayrılma vakti geldiğinde Harun Reşit, ona; ''Bir şeye ihtiyacın var mı?'' der.

Cevabı; ''Var. Çok şeye ihtiyacım var. Borçluyum ama Rabbime olan borcum her şeyi unutturdu. O'na öyle medyunum ki…'' der.

Sana bir kese altın vereyim borçlarını öde:

''Fesubhanallah! Ben, seni ahirete çağırıyorum, sen beni dünyaya. Bu ne utanmazlık!''

Dışarı çıkınca yan odadan bir kadın sesi duyulur.

''Ne olur Allah aşkına! Bir şey alsaydın; iki günden beri boğazımızdan hiç bir şey geçmedi.'' Günlerden beri açız. Zaten ölmeyecek kadar yiyip içiyoruz.

''Biliyorum açsınız fakat nasihat ettiğim bir devrede beni bir sığır gibi boğazlatmak mı istiyorsun?''

Bir zamanlar mermer çeşmelerinden bal şerbetleri akan Bağdat'ın sokaklarından artık kanlar akıyor.

Ve baha biçilmez değerdeki ilim hazinesi kütüphaneleri talan edildi.

Bir medeniyetin külleri savruldu Körfez'in karanlık sularına.

Kıyısında şairlerin şiirler okuduğu Dicle'nin sularına karıştı mor mürekkepler.

Zaman değişti, zulüm değişmedi Bağdatta...

Hüznü bir şal gibi bürünerek, dertlerine gömülmüş ağlıyor Bağdat.

Büyük Osmanlının gözü gibi koruduğu Bağdat, Haçlıların meyhanesi oldu. Dicle kenarlarında oturmağa kimse cesaret edemiyor. İnsanlar, azrail ile kolkola geziyor. Bundan böyle bir Selahaddini Eyyubi gelirmi diye düşünüyorum....

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *