13 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hastalık, Kıtlık ve Zulmün Sebepleri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Abdullah İbn-i Ömer anlatıyor;

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) mescidinde on kişi vardı. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, İbn-i Mesud, Muaz b. Cebel, Huzeyfe, Abdurrahman b. Avf, Ebu Said radıyallahu anhüm hazretleri ve ben de onuncu kişiydim.

Ensardan bir genç geldi ve Resulullah'a (s.a.v.) selam verip oturdu.

Sonra da;

''Ya Resulallah! Mü'minlerin hangisi en faziletlidir?'' diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

''Ahlakı en güzel olandır, '' buyurdular.

''En akıllısı, en zekisi kimdir?'' diye sordu.

''Ölümü en çok hatırlayan ve ölüm gelmeden önce ona en güzel şekilde hazırlık yapandır. İşte en akıllı bunlardır.'' buyurdular.

Bu cevaptan sonra genç sustu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bize döndü ve;

''Ey muhacir topluluğu! Başınıza şu beş şey geldiği zaman artık hiçbir şeyde hayır kalmamıştır.

Bu beş şeyin sizin başınıza gelmesinden Allah'ü Te'ala'ya sığınırım.''

1-Zina açığa çıkar ve açıkça işlenirse, muhakkak veba hastalığı artar ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen hastalıklar çıkar.

2-Ölçü ve tartıda eksiklik yaparlarsa muhakkak kıtlık, geçim sıkıntısı ve idarecinin zulmüne uğrarlar.

3-Mallarının zekatlarını vermezlerse muhakkak gökten bir damla yağmurdan bile mahrum bırakılırlar. Hayvanlar da olmasa hiç yağmur göremezler.

4-Allah'ü Te'ala'ya ve Resulü'ne verdikleri sözlerinden dönerlerse Allah'ü Te'ala onlara, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder de sahip oldukları servetlerin, mülklerin bir kısmını alırlar.

5-İdarecileri, Allah'ü Te'ala'nın kitabıyla hüküm vermez ve Allah'ü Te'ala'nın hükümleri karşısında onları serbest bırakır ''işlerine geldiği gibi amel ederlerse Allah'ü Te'ala aralarında harb, fitne ve ihtilaflar çıkarır.''

***

Peygamber efendimizde şu uyarılarda bulunuyor: İnsanı mahveden yedi şeyden kaçının:

''Allah'a şirkten, sihirden, adam öldürmekten, faiz yemekten, yetim malı yemekten, savaştan kaçmaktan, suçsuz kadına iftiradan.''

***

YETİM MALINDAN SAKININ:

"Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler hiç şüphesiz karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar.

Zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir."

(Nisa; 4-10)

"Yetimin malına ancak en güzel ve faydalı şekilde yaklaşın."

(En'am; 6-152)

"Sana yetimleri soruyorlar, De ki; Onları iyi yetiştirmek ihmal etmekten daha hayırlıdır.

Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, unutmayınız ki onlar sizin din kardeşlerinizdir.

Allah işleri bozanla düzelteni bilir."

(Bakara; 2-220)

Yetim malıyla ilgili olarak seçilip buraya alınmış olan bu üç ayet, konuya ait yasağın son derece ağır bir haram olduğunu göstermeye kafidir.

Yetimin Velisi Olmak

Yetimin velisi veya vasisi olmak demek, nerede ise, ona esir olmak anlamına gelmektedir.

Ona yetimliğini hissettirmemeye çalışarak, malını mülkünü korumak, ifsada değil ıslaha ve geliştirmeye gayret etmek lazım gelmektedir.

Görüntü ne olursa olsun, Allah, kimin ıslah, kimin ifsad için çalıştığını bilmektedir.

Bu kesin gerçek dikkate alınmalı, yetim malı yemek gibi bir büyük hataya düşülmemelidir.

***

İşçiye Parasını Vermemek

Rasulullah (s.a.v) işçiye hakkının bir an önce verilmesini teşvik etmiştir.

Rasulullah, şöyle buyurdu:

''Ücretliye- işçiye hakkını, teri kurumadan önce verin!'' (İbni Mace).

Çalışanlara, işçi ve memurlara haklarının verilmemesi Müslümanlar arasında yaşanan haksızlık türlerinden biridir.

Bunun çeşitli şekilleri vardır:

Çalışanın hakkını tamamen inkar etmesi ve çalışanın da elinde hiçbir delil olmaması.

Bunun hakkı dünyada kaybolsa bile Kıyamet günü Allah katında kaybolmayacaktır.

Zalim, mazlumun malını yemiş olarak gelir.

Zalimin sevabından alınır ve mazluma verilir.

Çalışana hakkını vermekte cimri davranmak ve ücretini tam olarak vermemek, haksız yere kesinti yapmak. Allah-u Te'ala şöyle buyurmuştur:

''Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun!''

(Mutaffifin; 1)

Bunun bir örneği de bazı iş sahiplerinin dışarıdan işçi getirdiklerinde yaptığıdır. Onlarla belirli bir ücret üzerine anlaşmıştır. Kendisinin kefaletine girip işe başlayınca iş akdini alarak daha düşük ücretlerle değiştirir. İşçiler, istemeyerek onun yanında kalırlar. Belki de haklarını isbat etmeye güçleri yetmez ve problemlerini Allah'a havale ederler.

Şayet zalim iş sahibi Müslüman ve çalışan kafirse, bu düşük ücret onu Allah yolundan alıkoyar ve günaha girer.

Çalışanı oyalayarak uzun uğraşlar, koşuşturmalar, şikayetler ve mahkemelerden sonra parasını ödemesi.

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

Allah-u Te'ala şöyle buyuruyor;

''Kıyamet günü üç kişinin karşısında olurum.''

1-Benim adımı vererek anlaşan sonra da anlaşmaya uymayan kişi,

2-Hür birini köle olarak satıp parasını yiyen kişi ve

3-İşçi tutup işini gördüren ve ücretini vermeyen kişi'' buyurdu.

(Buhari Fethu'l-Bari)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *