Harun er-Reşid...
Tam Adı; "er-Reşid" Harun bin Muhammed el-Mehdi ibn-i Ebu Cafer el-Mansur. Beşinci ve en tanınmış Abbasi halifesidir. 763'de babası Mehdi'nin o zaman bulunduğu İran'da Tahran yakınlarında bulunan Rey şehrinde doğdu. 786'da halife olan kardeşi Hadi'nin ölmesi üzerine Halifeliğe geçti.
Hayatının çoğunu Bağdat'ta ve hilafetinin sonlarında yerleştiği Rakka şehrinde geçirdi.
24 Mart 809'da Horasan'da Tus şehrinde öldü ve orada toprağa verildi.
Harun Reşid'in halifelik döneminde Abbasiler çok büyük askeri, siyasal, kültürel ve bilimsel gelişmeler kaydettiler.
Halife Harun Reşid bir gün Behlül Dana ile sohbet ederken; ''Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış, '' der. Bunun üzerine Behlül;
''Müsade ederseniz bir danışayım, '' der.
Halife; ''Kime danışacaksın, kimsen yok ki? diye cevap verince, Behlül de;
''Ben danışacağım yeri biliyorum, der ve padişahın huzurundan ayrılır.''
Harun Reşid arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek ister. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbahaya ulaşır. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yapar. Kendi kendine bir şeyler söylenir.
Daha sonra oradan ayrılır. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hadiseyi halifeye bildirmişlerdir. Behlül huzura girince, halife Harun Reşid ona;
''Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevabı, '' diye sorar.
Behlül; ''Danıştım efendim. Lakin insanlar arasına karışmam mümkün değil, '' der. Halife heybetle;
''Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu, '' der. Behlül de;
''Doğru söylüyorsun, çöplere danıştım. Onlar da bana Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi.
Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma, '' dediler. Bu sözlerdeki ince manaları anlayan Harun Reşid: "Haklısın." deyip düşüncelere dalar.
Gençlik yaşamı
Harun Reşid İran'da Rey şehrinde 763'de doğmuştur. 775-785 döneminde üçüncü Abbasiler halifesi olarak, hüküm süren babası Mehdi'nin üçüncü oğludur. Annesi, Hayzuran adında Yemen asıllı bir cariyedir. Fakat annesi çok güçlü karekteri ile kocasının ve sonra oğullarının halifelik yapma dönemlerinde Abbasi devleti politikasına büyük etkisi olmuştur. Annesi ve babasının en çok sevdikleri oğulları olan Harun'un, çocukluğu Bağdad'da büyük bir lüks içinde Abbasi sarayında geçmiştir.
Hocası; Barmaki ailesinin Abbasiler zamanında çok önemli mevkilere geçmesini sağlayan Yahya bin Halid Bermaki idi. Harun, Yahya bin Halid'in üç oğlu olan Fadıl, Cafer ve Muhammed'in çocukluk arkadaşı idi.
Fadıl ile Harun süt kardeşi idiler ve Cafer'de Harun'un çok yakın arkadaşı idi.
Harun kardeşi Hadi'nin halifelik döneminde Bizans'a karşı 781 ve 782de açılan seferlerde Abbasi ordularına komuta etmiştir.
782'deki seferde Arap ordusu Boğaziçi kıyılarına kadar yetişmiştir. Bu sefer Trakya Theması askeri valisi ''stragtegos'' olan "Mikhail Lacanodrakon"un komuta ettiği bir Bizans ordusuna karşı bir yenilgiye uğramıştır.
Bundan sonra Harun'a Mısır, Suriye, Ermenistan ve Azerbaycan eyaletleri valilikleri verilmiştir.
Babası 784'de öldükten sonra halifelik, ağabeyi olan Hadi'ye geçmiştir. Hadi ile Harun'un iyi geçinemedikleri bildirilir. Örneğin babalarının halifeliği sırasında iki kardeşin Dicle'yi dar bir köprüden geçmeleri gerekince Hadi'nin yaveri olan emir Harun'un ilk olarak, geçmesini önlemek için "Veliahtın senden önce geçmesini bekle" diye Harun'a sert bir emir vermiş, Harun; "Başüstüne Emir senin" yanıt vermiş ama Halife olduktan sonra bu yaveri idam ettirmiştir.
Hadi, kendi öldükten sonra halifeliğin kardeşi Harun'a değil de kendi genç oğluna geçmesi için istişarelere geçti. Bunu Bagdad'daki bütün Abbasi bürokratları, zamanının halifesine dalkavukluk nedeniyle, kabule hazır olduklarını bildirdiler.
Fakat Bermakiler Harun'un veliahtlıktan atılmasını kabul etmediler.
Hadi ancak 784-786 doneminde halifelik yapmıştır. 786'da Musul civarinda bir kırsal köşkünde iken hastalanmış ve ölmüştür.
Bu beklenmedik ölümün üzerine çeşitli söylentiler çıkmıştır.
Ehlullahtan Behlul Dana, bir gün halife Harun Reşit ile karşılaşır.
Kendisini tanıyan hükümdar, bu zata:
''Ey Behlul! Nereden geliyorsun böyle?'' diye sorar.
O, hiç düşünmeden:
''Cehennemden geliyorum'' cevabını verir.
Harun, şaşırarak tekrar sorar:
''Ne işin vardı orada?''
Behlul Dana anlatır:
''Efendim; ateş lazım olmuştu.''
Cehenneme gideyim de biraz isteyim dedim. Fakat oradaki memur bana:
''Burada ateş yoktur'' dedi.
''Nasıl olur, Cehennem ateş yeri değil mi?'' diye sorunca:
Evet; ''gerçekten burada ateş yoktur. Her gelen, ateşini Dünyadan getirir'' cevabını verdi.
Dehşete kapılan Harun Reşit büyük bir üzüntüyle sordu:
''Behlul! Ne yapayım ki, oraya ateş götürmeyeyim?''
Behlul, hızla uzaklaşırken haykırdı:
''Adalet! Adalet! Adalet!''
Halifelik yaşamı
Önceki halife ve Harun ur-Reşid'in kardeşi olan El-Hadi halefi olarak oğlu Cafer'in veliahdlığını ilan etmek istemişti. Harun ur-Reşid başa geçtiğinde, yeğeni Cafer'i kendisine biat etmeye zorladı.
Tahta geçtiği gün, bir Fars kölesi olan cariyesi Meracil'den olma ilk oğlu Abdullah doğdu.
Bir süre sonra hanımlarından Zübeyde Bint Cafer'den ikinci oğlu Muhammed El-Emin dünyaya geldi.
Harun ilk başta oğlu Abdullah'a El-Memun lakabını vererek şehzade olarak kabul ettiyse de, Zübeyde'den doğan El-Emin'i daha asil ve helalzade gören annesi ve yandaşlarının hoşnutsuzluğuyla karşılaşınca, fikrini değiştirerek, henüz beş yaşını tamamlamamış olduğu halde El-Emin'i veliahd tayin etti.
