Kuranı Kerimin yazılması, toplanması...
Peygamber Efendimiz, bir çok Hadislerinde kendinden sonra özellikle dört halifeye ve genel olarak da sahabelerine uymayı emreder.
Eğer Peygamber Efendimiz her konuda vasiyet etseydi, o zaman yeni olaylar karşısında; "vasiyet olmadığı için yapamayız" gibi düşüncelerle çözümler üretilemezdi.
Bu nedenle Halifelik ve Kur'anın toplanması gibi önemli konularda bile vasiyet edilmemiştir.
O; (S.A.V.); insanlığı kurtuluşa çağıran, karanlık dünyada yolları aydınlatan bir ziya ve nur mesabesinde idi.
Bu görev için seçilerek, ilahi bir terbiyeden geçmiş ve nihayet, kemal döneminde görevlerin en yücesi ile vazifelendirilmişti.
Resulullah, görevinde son derece titizdi.
Vahyi telakki ederken ve de sonraki davranışları bunu ortaya koyar. Mesela O, (S.A.V.); vahiy hali vuku bulduğunda, bildirileni çabuk ezberleyip kalbine yerleştirmek için dilini hareket ettiriyor.
(Kıyamet, 16)
Gelen vahiyleri özel katiplerine kaydettiriyor, buna mukabil Kur'an ile karışmasın diye kendi sözlerinin kaydedilmemesini ashabından istiyordu.
Kur'an-ı Kerim, 42 vahiy katibi tarafından yazılmıştır:
En meşhurları Mekke'de Abdullah b. Sa'd Medine'de ise, Übey ibni Kab'dır. Kur'an ayetleri kağıt, bez, deri parçaları, taş, tuğla, kürek kemikleri üzerine yazılmıştır.
Her Ramazan ayında nazil olan vahiy pasajlarını ''Kur'an'ı Kerim'i'' baştan sona Cebrail'e arz ediyordu. Karışıklığı önlemek için de gelen vahyin nereye konulacağını belirtiyordu.
Peygamber Efendimiz hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur'an metni, iki kap arasında mushaf haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı sık sık değişiklik yapmak, araya girecek birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir çok sayıda yazılmış metni imha etmek mecburiyeti hasıl olacaktı.
Diğer taraftan Kur'an metni birçok hafız tarafından ezberlenip devamlı surette okunuyor ve ashabın bir kısmının nezdinde yazılı nüshalar da bulunuyordu. Üstelik Hz. Peygamber gibi bir teminat mercii vardı. Bu yüzden metnin muhafazası konusunda endişeye sebep yoktu.
Ayrıca El-Hakim Müstedrek'inde;
''Kur'an metninin biraraya getirilmesi 3 defa yapılıp, birincisi Resulullah'ın huzurunda olmuştur'' dedik'ten sonra, bu hükmüne esas teşkil eden şu hadisi, Zeyd İbn. Sabit'den Buhari ve Müslim'in rivayet şartlarını taşıyan bir senedle nakleder.
Zeyd diyor ki;
''Biz, Hz. Peygamber'in huzurunda Kur'an'ı birtakım parçalardan telif ediyorduk topluyorduk.''
KUR'AN'IN MUSHAF HALİNE GETİRİLMESİ
Hz. Peygamber'in vefatından sonra ilahi rehber Kur'an metninin, ümmetin icmaından geçmek suretiyle,
tek kelimesinden şüphe edilmeyecek tarzda;
kıyamete kadar hiç kimsenin itiraz edemeyeceği tarzda toplanması gerekmişti.
Zeyd İbn Sabit diyor ki; ''Yemame Savaşında ashabın öldürülmesini müteakib, Hz. Ebu Bekir beni çağırttı. Yanına vardım.
Hz. Ömer de orada idi. Ebu Bekir bana dedi ki;
Ömer bana gelip dedi ki;
''Yemame de Kur'an hafızları çok zayiat verdi.
Bu gibi vakalarda hafızların ölmeleriyle Kur'an'ın birçoğunun zayi olmasından endişe ederim. Bana kalırsa Kur'an'ın cem edilmesi için bir emir çıkarman gerekir.''
Ben de Ömer'e şöyle cevap verdim:
''Resulullah'ın yapmadığı bir işi nasıl yapabilirsin?'',
Ömer:
''Vallahi bu hayırlı bir teşebbüstür, '' dedi.
Zeyd devamla diyor ki; ''Ebu Bekir bana dönüp şöyle dedi:
''Sen genç, dinç, zeki bir adamsın. Kimse ittiham edemez. Zaten Resulullah'ın da vahiy katibi idin. Kur'an metnini topla.'' Vallahi bir dağı yerinden nakletmemi isteselerdi, Kur'an'ı toplama mes'uliyeti kadar bana ağır gelmezdi.''
Neticede Kur'an'ı hurma dallarından, yassı taşlardan ve insanların hafızalarından derlemeye başladım. (Buhari)
Hz. Ebu Bekir, Zeyd'e asla hafızasına güvenmemesini, her ayet için 2 delil olmak üzere,
2 şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti.
Bu iş için Zeyd, Hz.Ömer'in yardımını şart koşmuş,
O da ciddi bir şekilde kendisine yardım etmiştir.
Yalnız Tevbe Suresinin sonundaki 2 ayet hakkında, araştırmasına rağmen 2 yazılı şahidi bulamamış,
Ebu Huzeyme'deki yazılı nüshaya istinad etmek durumunda kalmıştır. Bu şekilde Hz. Ebu Bekir devrinde biraraya getirilen sahifelere ''el- Mushaf'' denilmiştir.
HAFIZ SAYISI
Burada yeri gelmişken o devirde ki mevcut hafız sayısının 4-7 arası olduğuna dair iddiaya da cevap verme ihtiyacı gördük.
Hz. Peygamber (sav.)'in terbiyesinde yetişmiş sahabeler arasında 23 yıl içinde Kuran'ı sadece
4 veya 7 kişinin ezberlemiş olması aklen muhaldir. Buhari'nin Es-Sahih'inde rivayet ettiğine göre,
Hz. Peygamber (sav.) henüz hayatta iken meydana gelen ''Bi'ru Maune'' olayında şehid olan kurra'nın sayısı 70 kadardır.
Hz. Peygamberin vefatını takip eden yıl içinde meydana gelen dinden dönme olayları üzerine yapılan savaşlarda, Yemame'de şehid olan kurra ve huffaz'ın sayısı da bazı alimlere göre 450-500 kadar bazılarına göre ise, 700 kadardır.
Bir başka önemli nokta da Hz. Peygamber hayatta iken vahyin henüz son bulmamış olmasıdır.
En son nazil olan birkaç süre veya ayet, bazı kimseler tarafından bilinmeyebilir.
Hamidullah'a göre Peygamberimiz (sav) vefat ettiğinde 3000 kişi Kuran'ı ezbere biliyordu.
Zeyd B. Sabit'in yazmış olduğu Kuran ile Hz. Muhammed'e (sav) indirilen Kur'an arasında hiçbir fark yoktur.
Hz. Rasul inanırlardan edindiği katiplere yazdırmaya çalıştı.
Mekke döneminde Ebu Bekr, Osman, Ali, Zübeyr ibn. Avvam, Amir ibn. Fuheyre, sayılabilir.
Peygamber'in yanında olan ayetler dışında sahabiler kendileri için özel sayfalarda yazıyorlardı. Kur'an'ın bütününü ezbere bilenlere Kurra deniliyordu.
İbn. Mes'ud, Muaz, Salim, Ubey ibn Ka'b, Aişe, Hafsa, Ümmü Seleme, Ebu Zeyd bunlardandır
