31 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Sihir ve Kehanet...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hz. Ebu Musa'dan yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

''Üç kimse vak ki cennete giremiyecekler.

İçki içmeye devam eden, hısımlarından ilgisini kesen, sihri tasdik eden..."

Ebu Hüreyre'den yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur;

"Kim bir kahine veya arrafa gider de onun dediğini tasdik ederse, o gerçekten Muharamed'in (s.a.v.) üzerine indirileni inkar etmiş olur."

Safiyye bint Ebi Ubeyd'den rivayet edilmiş, o da Peygamber (s.a.v.) Efendimizin bazı zevcelerinden, onlarda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den rivayet etmişlerdir.

Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

"Kim bir ar-rafaya gider de ondan bir şey sorarsa Cenab-ı Hak onun kırk gecelik ''kırk günlük ve gecelik'' namazını kabul etmez."

Hz. Aişe'den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir;

''İnsanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizden kehanetten sordular. Efendimiz onlara:

"O birşey değildir" diye cevap verdi.

Soranlar:

''Ya Resulallah! Şüphesiz kahinler zaman zaman birşeyden söz ediyorlar ki, o şey gerçek oluyor" dediler.

Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

"Onların gerçek olarak söylediği söz halttandır ki, cinni ''cinlere mensup bir cin'' onu kapıp, kendi dostu olan arrafın kulağına ''cam bardağın veya tavuğun çıkardığı sese benzer bir sesle'' fısıldıyor ve onlar da o söze yüz yalan karıştırıyorlar."

Yine Hz. Aişe'den yapılan rivayette, adı geçen şöyle haber vermiştir:

"Ebu Bekir'in bir hizmetçisi vardı ki, onun elde ettiği gelirden yerdi.

Bunun üzerine o hizmetçi;

"Bunun nereden elde edildiğini biliyor musun?" diye sordu.

O da:

"Nereden elde edilmiştir?" diye sordu.

Hizmetçi cevap verdi:

"Cahiliyye devrinde ben bir kişiye kehanette bulundum ki, hiç de iyi bir kehanette bulunmayı beceremezdim.

Ama ne var ki, ben onu aldattım. Derken bu gün onunla karşılaştım ve bunu o bana verdi ve siz de işte ondan yemiş bulunuyorsunuz!".

Bu cevap üzerine Ebubekir, parmağını boğazına sokarak, midesinde ne varsa hepsini kusup dışarı çıkardı."

"Bizden kimileri de (bazı) şeyleri uğursuz sayardı" dedim. Peygamber (s.a.v.):

"Bu göğsünüzde hissettiğiniz asılsız bir şeydir. O bakımdan bu gibi şey duygular sizi başladığınız işten alıkoymasın" buyurdu.

İlim Adamlarının Görüş ve İstidlalleri

İlim adamlarının cumhuruna göre, sihri, sihirbazı, büyücü ve ahini tasdik eden büyük günah işlemiş olur.Hatta ilim adamlarından azışma göre, sihirbazı, büyücüyü tasdik edip inanan kimse dinden çıkar.

Kadı Iyaz diyor ki;

Araplarda kehanet üç kısma ayrılırdı:

a) Bir kişinin cinlerden bir dostu olurdu da o, gökten gizlice kaptığı haberi getirip ona bildirirdi.

Bu kısım, ALLAH, son peygamberi hz. Muhammed'e risalet gönderince artık işlemez hale geldi ve görün haberlerinden cinler ve şeytanlar men'edilmiş oldu.

b) Yeryüzünde meydana gelen bir olayı o cinin tesbit edip, kendi astıma haber vermesiyle vücut bulurdu.

Mu'tezileden bir kısmı kehanetin bu iki çeşidinin de muhal olduğunu belirterek, bütünüyle reddetmişlerdir.

c) Müneccimlerin yaptığı tesbitlerdir.

Bazı kişilerde birtakım yetenekler meydana gelir de bir şeylerden haber verirler. Ama asrın haber verdiği şeyden yalanın payı çok fazladır."

Kahin ve arrafm haber verdiği şey, olay aynen çıkıyorsa, buna da şaşmamak ve aldanmamak gerekir.

Zira cin ve şeytanlar gök haberlerini almaktan her ne kadar men'edilmişlerse de bazan kulak verip çalmaya çalışırlar ye hemen bir şihab onları kovalayıp uzaklaştırır.

İşte doğru çıkan haberin sebebinin bu olduğunu Resulüllah Efendimiz bildiriyor; Ancak çoğu zaman gökten kapıp çaldıkları bir habere bir çok yalanlar da katarlar. Kahinler de birtakım ilavelerde bulunurlar!

O bakımdan ALLAH'ın kesin men'ettiği gök haberini kapıp çalan bir cinin veya şeytanın verdiği bilgiyi doğrulamak ve kahinlere arrafıara gidip onlardan bir şeyler sormak hem büyük günah, hem de imanı tehlikeye düşürebilir.

Böylece, Ebu Hüreyre ile Safiyye hadisleri de sahihtir. Safiyye hadîsinde Taberani şu fazlalığı nakletmiş tir: "Kim de tasdik etmeksizin, arrafa giderse ALLAH onun kırk günlük namazını kabul etmez."

Hz. Aişe hadisi da sahih olup istidlale salihtir.

Hadis, bazı cin ve şeytanları gök haberlerinden bir şey kapıp çaldığının mümkün olduğuna ve ancak onların getirip arraf ve kahine aktarırken bir sürü yalanlar da kattıklarına, o bakımdan onların verdiği haberle, amel etmenin caiz olmadığına delâlet etmektedir.

Hz. Aişe hadisi, ise, kahin ve arrafın bu yolla elde ettikleri kazancın haram olduğuna delalet etmektedir. Nitekim Ebu Bekir, kendisine ikram edilen yemeğin kehanette bulunmaya karşılık verildiğini öğrenince midesinden dışarı çıkartmayı uygun görmüş ve bununla müslümanlara bir kıstas vermiştir.

Kahinlere gitmeyin:

Bazı şeyleri uğursuz sayıp başlanılan işten vazgeçmenin doğru ve caiz olmadığı,

Birtakım çizgiler çizip yazılar yazmak suretiyle afsunda bulunmanın her ne kadar bir peygamber tarafından yapıldığı kaydedilmişse de, o paygamberin bilgi ve ölçülerine uygun çizgi çizip yazı yazmanın mümkün olmayacağına işaret edilerek, bu gibi şeylerle uğraşmanın birtakım sakıncalı sonuçlar doğuracağı belirtilmek istenmektedir.

O halde eşyayı, birtakım canlıları ve hareketlerini, tabiat olaylarını uğursuz saymak caiz değildir.

Bir peygamberin çizgiler çizip birtakım yazılar yazması, İlahi vahye dayanır.

Onların yazdıklarında ne şifa, ne tesir, ne de olumlu bir sonuç vardır.

Saf müslümanlar aldatılarak bir geçim vasıtası haline getirilmiş bulunuyor.

Yapan da yaptıran da günahkardır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *