ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ!
Zaman ne çabuk geçiyor.
Daha dün, Tercüman Gazetesi'nde muhabirdim.
Değerli eşim, Züleyha Bulvar-Tercüman Gazetesi'nde çalışıyordu.
Tanıştık.
Birbirimizi sevdik.
Evlendik.
Bir yavrumuz oldu.
İsmini doğmadan koymuştuk.
Bürçe(yavru kurt) adına layık oldu.
Hiç büyümesin isterdim.
Büyüdü.
Onu sevdiğim kadar da tüm insanların dürüst ve adil olmadığını öğretmeye çalışırken üzdüm.
O' benim vazgeçilmezimdi.
Sadece benim değil, annesinin de
Belki bu yüzden, abarttım, bencil davrandım.
Hep hayatının içinde oldum.
Hiç kırılmadık.
Küsmedik.
Değerlimi çoğu zaman bile servise emanet edemedim.
Bazen sabah okula götürüp,
Bazen akşam okuldan aldım.
Dershanesi ise ayrı çaba her akşam yol nöbetimiz sürdü.
Sürekli konuştuk.
Her düşmana karşı bir dost, her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider olduğunu anlattım.
Tarihten örnekler verdim.
Sınavlarından arzu ettiği notu alamayıp, eve süngüsü düşmüş bir halde geldiğinde, kaybettiğinde üzülmemeyi, kazandığında neşeyi duymayı öğretmeye çalıştım.
Kopya kelimesini hiç tanımadı.
Çünkü kulağına sınavda kırık not almanın, hile yapmaktan daha onurlu olduğunu fısıldadım.
Kıskançlığı kendisinde uzak tutmayı, neşeyi sevdikleriyle, dostları ve arkadaşları ile paylaştığında mutluluğunun katlanacağını belleğine kazırken, ara sıra sessiz kahkahalar atmaya özendirdim.
Yıllar su gibi aktı.
Saçlarıma ak düştü.
Bıyıklarımı gümüş teller istila etti.
Bürçem öylesine hızlı büyüdü ki; farkına varamadım.
Ne zaman;
- Baba okul bitirme balomuz var, dediğinde ayıldım.
Hüzün ile mutluluğun iç içe olduğunu fark ettim o an.
Yüzüm düştü.
Güldü;
- Okul bitti, artık şoförüm olmayacaksın, dedi gülerek.
Ömrümün son nefesine kadar ona şoförlük yapacağımı biliyordu.
Endişesi; sabah ve akşam okul dönüşleri konuşmalarımızı yapamayacak oluşumuzdu.
Somurttum.
Gene güldü:
-Üniversiteye kendi arabam ile gitmek istiyorum.
Yüzündeki gülümseme içimi aydınlattı.
Kısacık konuşma, Bürçem'in genç kız olduğunu gerçeğini kazıdı beynime acı ile.
Üzüldüğünde dahi nasıl gülümsemesi gerektiğini öğretmeye çalışmıştım, bu defa öğrenme sırası bana gelmişti.
Gözyaşlarında utanç olmadığını ikimizde biliyorduk.
Yanaklarımdan süzülmelerine izin verdim.
Kucaklaştık.
Balo, Fatih Üniversitesi'nde yapıldı.
Safiye Sultan Koleji mezunları aileler ve yakın dostlar doldurmuştu salonu.
Müdürümüz Hikmet Şahin, Rektörümüz Şerif Ali Tekalan, kadim dostum Fahri Özer,
Bürçe'nin kader arkadaşları Merve, Sema, İrem, Berra, Şule, Kübra.
Liseyi bitirirken kitapların mucizelerini öğrenen genç kızlar özenle giyinmişlerdi.
Her biri doğanın nadide çiçekleri gibiydi.
Masum.
Güzel
Vakur.
Her anne baba için bahçenin en güzel çiçeği, kendi çocuklarıydı.
Değerli eşim, kendisine karşı derin bir inanca sahip olmasını, aşırı ilgiye dikkat etmesini öğrettiği için Bürçe, insanlığa karşı da derin bir inanç taşıdığı gibi çevresindeki ilgi yağmurundan ıslanmıyordu.
Sahne 12 yıllık okul hayatını noktalayan çocuklarımız ile doldu.
Işık seli gözleri kör etti.
Kepler havaya atıldı.
Babalar fotoğraf çekti, gelecek günlerde seyretmek, onurlandırmak, torunlarına seyrettirmek için görkemli dakikaları kameraya aldılar.
Bürçem, annesiyle günler süren alışveriş sonrasında seçtiği göz alıcı kıyafeti , yüksek topuklu ayakkabıları ile zarif bir kuğu gibi arkadaşlarıyla koşuşturuyordu.
Gözlerim ona odaklandı, bir an olsun üzerinden ayıramadım
Başarılı bir öğrenci olduğu için gurur doluydum.
Yaşlılıktan olacak, gözlerim sürekli nemliydi.
Gülerken damlalar yanağımı ıslattı.
Bürçem'e sabırsız olacak kadar cesur, cesur olacak kadar da sabırlı olmayı öğreten, ben onu bencilce sürekli ders çalışmaya yönlendirirken ders dışında gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanları olmasına özen gösteren eşime şükran duydum.
Değerli eşim, ona herkesi dinlemesi gerektiğini ancak herkes ona yanlış söylese dahi kendi fikirlerine inanmasını öğretti.
Bürçe'nin kepini havaya atarken çocukluktan sıyrılıp, genç bir kıza dönüştüğünü gördüm.
Onur duydum
İyi ki varsın Bürçem.
