İnsanların malına kasıtlı olarak zarar vermek...
Zarar; Sıkıntı ve hastalıktır.
Bir fıkıh terimi olarak zarar;
''bir mala veya cana yönelik haksızlık, haksız tecavüz, İslam'ın tanıdığı haklarda kısıntı yapma gibi yollarla ortaya çıkan olumsuz durumu ifade eder.
"De ki; ''Allah'ın dilediğinin dışında, ben kendim için bir menfaat elde etmeye ve zarar vermeye malik değilim" (A'raf, 188).
"Ey Peygamber de ki; ''Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?' O Allah'tır, de. Allah'ı bırakıp, kendilerine hiçbir fayda ve zarar veremeyen şeyleri mi dostlar edindiniz"de (Ra'd, 13/16).
Hz. Peygamber'in çeşitli hadislerinde de zararla ilgili uyarıcı, yasaklayıcı nitelikte esaslar yer almıştır. "Onlar sana zarar vermek için bir Şey plan üzerinde toplansalar, sana zarar veremezler" (Tirmizi).
''Kim bir mü'mine zarar verir veya ona bir tuzak hazırlarsa lanetlenmiştir" (Tirmizi).
Bir İslam toplumunda mü'minler başkalarıyla olan ilişkilerinde karşılıklı hakları gözeterek ve kendine düşen görevleri yaparak uyumlu bir yaşam sürmek durumundadırlar.
İslam'da; haksız bir şekilde başkasının malına, canına, ırz ve namusuna zarar vermek yasaklanmıştır.
Zarara karşılık zarar verme de menedilmiştir.
Zarar verme yollarından olan yol kesme, hırsızlık, yankesicilik, gasp, hile, yalan, öldürme, yaralama, iftira, malı telef ve tahrip etme, zulüm ve haksızlık yapma yasaklanmıştır.
Mecelle'nin genel prensipleri kapsayan ilk 100 maddesi içinde şu esaslar zararla ilgili olarak düzenlenmiştir; "Zarar eskiden beri geldiği şekilde bırakılmaz" (Mad; 7).
"Zarar ve zarara karşılık zarar verme yoktur"
(Mad. 19).
"En ağır zarar en hafifi ile giderilir" (Mad. 27). Mesela; sert konuşarak veya dövmek suretiyle engellemek mümkün olan durumlarda saldırıyı öldürerek önlemek caiz değildir.
Günümüzde şehir belediye imar planları ve binaların projeleri hazırlanırken İslam toplumunda komşu ilişkileri ve hakları ile ilgili ana çizgelerin de gözetilmesi gerekir.
Bir kimsenin mülkü, değeri devlet tarafından ödenmek şartıyla yola eklenebilir.
Fakat satış bedeli verilmedikçe kimsenin mülkü elinden alınamaz.
Zarar verme kastının bulunması:
Bir kimse normal hakkını kullanırken başkasına zarar vermeyi amaçlarsa bu hak zulüm ve haksızlığa dönüşür ve buna engel olunur.
Zararın yarardan daha büyük olması:
Kimi zaman kişi meşru bir yararı gerçekleştirmek için bir hakkı kullanır, fakat bu yarardan daha çok veya buna denk ölçüde zarar söz konusu olur.
Böyle bir durumda o kimse; "Seddü'z-zerayi'' ''kötülüğe giden yolu kapama" prensibine göre bundan menedilir. Burada zararın topluma veya bir ferde olması arasında bir fark bulunmaz.
Çünkü hadiste; "Zarar ve zarara zararla karşılık verme yoktur" (Ahmed b. Hanbel) buyurulmuştur.
***
Çok Etkilendiğim An...!
Son zamanları Taksim eylemi, gezi eylemi, ağaç eylemi gibi demokrasinin bize tanıdığı hakları kullanıyoruz. Bu hakları kullanmakta hiç bir sakınca yok. Ancak, bu eylemleri başka yönlere çekerek, otobüs ve dükkanlar yakmak, görevi başındaki polislere zarar vermek, kamu mallarını talan etmek, demokrasiye bir faide vermez...
Türklüğün çınarı Sayın Dr. Devlet Bahçeli, bir konuşmasında; ''Başka Türkiye yok. Bir Türkiyemiz var. Biz bu Türkiyeyi bırakıp da başka yeremi gidelim, '' diyerek, Türk vatanı, Türkiyenin kutsallığını ve bu Kutsal vatana zarar verecek art niyetlilerede asla müsade edilmiyecğinin altını çizdi. İşte etkilendiğim dediğim husus budur.
Koca çınar, doğru söylüyor.
Allah'ın Türk Milletine vermiş olduğu bu vatan, çok güzel bir vatan.
TÜRKÜN vatanı. Bu nimetin değerini çok iyi bilmemiz lazım.
***
CANAN YURDU:
''Eyvah! sevgilininyurdu ıssız kalmış
Ayak bastığı heryer kırgın bir mezar olmuş
İçindeki ahenk uçmuş da
Ses seda kalmamış yuvada
Yer yer gömülü durur emeller
Sanki kıyamet gününü beklerler...
Ya rab! niye böyle bir yığın toprak
Olmuş yatıyor o temiz saha?
Ya rab! niçin o parıltı ortada yok?
Ya rab! niçin uzayıp gitmekte bu gölge?
Ya rab! sevgilinin yuvası üzerine
Gerilmiş bu kat kat aydınlık perdesinin anlamı ne?''
Mehmet Akif Ersoy.
