Allah Dostları...!
Abdullah İbn-i Mübarek, ölüm döşeğinde iken yanında birisi vardı. Bu şahıs ölüm sarhoşluğu içinde bulunan Abdullah ibn-i Mübarek için bir takım ilmi meseleler yazıp kendisine okuyordu.
O sırada bulunanlardan biri; ''Ey Abdullah, bu ölüm anında da mı ilim öğreniyorsun?'' diye sordu.
İbn-i Mübarek'in cevabı şu oldu;
"Evet belki de şu ana kadar bilmediğim bir mesele öğrenirim de bana faydalı olur dedi."
Davud-u Ta'i şöyle dedi;
''Yirmi sene Ebu Hanifenin huzurunda bulundum, bu zaman zarfında, ona dikkat ettim, kalabalıkta ve yalnız iken başının açık olduğunu görmedim.
İstirahat etmek için ayaklarını uzatmazdı. Kendisine; ''Ey İslam Dininin İmam-ı, yalnızken ayaklarınızı uzatsanız ne olur? Diye sordum, cevabında;
''Allah'u Te'ala'nın huzurunda edeple durmağa dikkat etmek, yalnızken daha çok icap ediyor'' buyurdu.
İmam-ı Azam Ebu Hanife, sahip olduğu ilmi, bir geçim vasıtası yapmamış, resmi bir görev de kabul etmemiştir.
Irak valisi İbn-i Hübeyre; kendisine bir ara kadılık teklif etti. Ebu Hanife kadılığı kabul etmedi.
Bunun üzerine kendisine işkence yaptılar dayak atıp hapsettiler.
Annesi, oğlunun bu haline çok üzüldü.
"Ah oğlum ! İlmin sana eza ve cefadan başka bir şey getirmedi" dedi.
Ebu Hanife:
" Üzülme anacığım, onlar bana dünyayı vermek istiyorlar, ben ise, ahireti istiyorum.
Ahirette Allah'ın azabına maruz kalmaktansa, dünyada işkenceye katlanırım." dedi.
İslam bilginleri ruh olgunluğu ve Allah'a yaklaşmak için, birer mürşidi-i kamile bağlamışlardır. Müçtehitlerin en büyüğü İmam-ı Azam'da derin ilmine ve olgun takvasına rağmen Hasan-ı Basri'ye, İmam-ı Şafii'de ümmi bir kişi olan ve manevi sahada ilerleyen Şeyban Rai hazretlerine intisap etmiş bağlanmış, Hüccetü'l İslam İmam-ı Gazali ise, Ali Feramid-i Hazretlerini rehber edinmişlerdir.
Onun için hak aşığı ne güzel söylemiş:
''Ne kadar alim olsan, herkes gibi beşersin,
örnek insana uy ki, gönül bahçen yeşersin''.
Büyük zatlardan Sadr'ül Ecel Burhan'ül Eimme'nin Hüsameddin ve Taceddin adlarında iki oğlu vardı. Babaları sabahleyin erkenden diğer talebelerin derslerini verirdi.
Bu iki kardeş öğlen sıcağına kalırlardı. Babalarına dediler ki, bize bu usanç veriyor. Babaları;
Onlar hem uzaktan geliyorlar, hem de yabancıdırlar, dedi.
Onlara şefkatli davranmak lazımdır.
Siz yanımdasınız, dedi. Bu şefkat ve fedakarlık bereketi ile evlatları zamanın en ileri gelen alimleri oldular.
İbrahim bin Ethem, bir gün Beyt-ül Makdis'de bulunuyordu, gece olunca uykuya dalmıştı.
Bir ses işitti. ''Geceleri ibadetle kaim olmak, cehennem ateşini söndürür, sırat üzerinde ayakların kaymasını önler. Öyleyse bu hususta gaflete düşüp ihmalci olma!''.
O da bu hadiseden sonra ölünceye kadar geceleri ibadetle ihya etmiştir.
Allah dostlarından biri; Ey insanoğlu rahat yaşayıp, fazlaca para ve mal sahibi olmaya bakıyorsun.
Eline geçenleri, helal-haram demeden yığıyorsun; ama düşün ki, hamalın sırtında ki yük çoğaldıkça, zavallının sıkıntısı ve ızdırabı da o nispette artıyor.
